Soruyorum İnsanlık Ne Yapayım
Bahardan, yaza yeni döndüğüm günlerde, henüz tadını çıkartmaya başlamıştım hayatın, günler sakin, sakin geçip giderken, masal tadında, pusuya yatmış, sinsi volkan yine patladı, ve ortalık toz duman. Ana baba günü, mahşerin hesabı sanki şimdi soruluyor.
Bende şimdi,
Soruyorum insanlık ne yapayım?
Galiba başlangıç biraz yanlış oldu,
Ne diyor bu adam diye fısıltılar benim kulağıma kadar gelmeye başladı,
Doğru,
Konuyu bilmiyorsunuz ki, sizde haklısınız. Ama bu yazıyı her okuyan keşke okumasaydım diyecek, vicdanı ile her gün karşı karşıya gelecek. Benim günlerdir, beynimi kemiren ve yaşadığım en büyük trajedide, insanlık suçu işleyip katliamlara karışanlardan mı olacağım kuşkusu ile gece uykularımı kaybettiğim bu yaşanmışlığı paylaşma vakti şimdi.
Şimdi hepiniz lütfen arkanıza yaslanın ve vicdanlarınızı bu yazı bittiğinde mutlaka sorgulayın.
Yakın arkadaşım ve komşum eşi ile ayrılıyor, kadın yaklaşık beş- altı yıldır şiddet görüyormuş ve biz bunun yaklaşık üç yılını az çok biliyoruz. Defalarca uyardık, bana defalarca söz verdi, dayak ve şiddet uygulamayacağına dair, ama her seferinde aynı senaryo, aynı dayak, küfür, hakaret.... Kadıncağıza diyoruz ki korkma eğer seni döverse bize söyle. Kadının verdiği cevap aslında adamın nasıl biri olduğunu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Kadın ağlayarak abi eğer beni dövdüğünü sizce söyler ve sizde onla konuşursanız, sana 'Benim karımda gözün mü var' der ve kaldıramazsın diyor. Yarabbi hiç insanlığımdan bu kadar utanmadım ben. Tabi ki kadın her dayaktan sonra ailesine sığınmak istiyor. Öyle şaşırtıcı bir durum ki kadıncağız her şeyi ailesine anlatmasına rağmen herkes erkek olduğu için kocasına inanıyor ve suçu kendi kızlarında buluyor. En sonunda biz devreye giripde aile ile görüşünce bazı şeylere inanmaya başladılar ya da bize öyle davrandılar. Ama yozlaşmış toplumun bir piyonu olan baba, karısına 'Kızla konuş, eğer geri gelirse senide ben boşarım, ... ederim evden' tehditleri ile güya kadının yeri kocasının yanı nasihatleri veriyor.
Müslüman olupda, Kur-an'a el basan bu adam, bir daha dövmeyeceğine dair, her dövdüğünden sonra, yemeğin tatlısı gibi mutlaka bize de söylememesi için biraz daha dövüyor. Baba ben kızımı en fazla altı ay evde tutar yine satarım diyor, koca ben bunu almasam sokakta kalacak diyor. (Tabi ki adam yalan makinasına girse inanın makine da bile çıkmaz yalan söylediği, o kadar kaliteli yalan söylüyor.) Eş dost, bizim kızımız biraz aksi, uyumsuz, sen erkeksin affet bir daha yapmaz diyor. Buradan canından bezmiş bir vaziyette baba evine sığınan bir kadın üç gün sonra baba eliyle koca evine teslim ediliyor, çocukları ile tehdit edilerek.
Ben, bu yaşananların gerçek yüzünü ve gerçekte nasıl yaşandığını bilen biri olarak her zaman kadına korkmamasını ve her zaman kanunlara ve devlete sığınmasını, hatta resmiyette kendisi için şahitlik bile yapacağımızı söylememe rağmen toplum bilincinin öyle bir noktaya geldiği anki, korku insanların geleceğinin bile önüne geçiyor.
Sahipsizliğin en acı halinin yaşandığı bu olayda, ben kendimi neden suçlu hissediyorum, yakında geri dönecekler, ve kocası olan insan müsvettesi toplumda gururla dolaşırken ben niye insanlığımdan utanıyorum? Herkesin söylediği tek şey, onu yakınımdan uzak tutmam gerektiği, oysa ben bu hilkat garibesininde tam olarak bunu istediğini, çünkü gerçekleri bilen bir tek biz olduğumuz ve bu gerçeklerin onu resmiyette ne kadar çok zor duruma düşüreceğini bildiği için benden kaçmaya çalışıyor. Bende inatla etrafımda kalması için gayret gösteriyorum. Bir dahaki seferde ben tam olarak nerede ve nasıl durmalıyım. İşte bu benim beynimi kemiren en büyük kavga.
Şimdi bu yazıyı okuyan herkesin bir dakika kendisini bu olayın bir müdahili olarak düşünmesini istiyorum.
Çok uzun süre istemedim zaten, kasveti ve kederi sizi alıp götürmesin diye.
Şimdi tüm gücümle size tekrar, tekrar;
Soruyorum insanlık ne yapayım,
Korku hiç uğramadı yüreğime ama,
Korkmalı mıyım bir insan için bilmiyorum?
İnsanlığımdan utanmalı mıyım?