Soylu Bir Eylemsin Yüreğimde

Yaz ışıltılarıyla gülümseyen yüzünde soluklanıp, şimdi bir yılkı atına binip uzağa gitmek vardı
En güzel sözlerle yaslanıp kadın varlığına, tutkuların hırçın denizinde aşka kulaçlar atmaktı
Ellerinin sıcacık iklimlerine sokulup, yaşamak yüreğinin çardağında bağdaş kurup oturmaktı
Lime lime etsen de gönlümü, ateşlere atsan da bedenimi, seninle bozkırlara uzanmak vardı
Mutluluğun mor bakışlı dağlarında eylemlere durup, seni sevmek, ruhumu aşkla doyurmaktı

Yorgun deminde yaşamın, tuz bastığımız yürek örselenmişliklerimize şiir dökülür, kabarır yürek, örselenir su. Dalgın adımlarımızda kayıp giden günlerin tozu saklanır, avuçlarımızdaki sevi terlerine önce özlemin, ardından şiirin gözyaşı karışır. Umarsız replikler dönerken ruhumuzda bir el okşar saçlarımızı ve bir çift göz gönlümüze akar, yanar avuçlarımız, titrer bedenimiz, ardından biter aşka dair eylemlerimiz.

Seninle uyanmak yeni bir sabaha. Seninle yürümek rengarenk bir coğrafyada. Seninle, adını hiç anımsamadığım aynı yollarda, sokaklarda ve caddelerde tanıdık birine 'günaydın' demek. Seninle çekmek havayı içime, su içmek kuşlarla birlikte yağmur birikintisinden. Seninle izlemek dağları, özlemek yeniden kırları. Seninle bildik bir şarkıyı ilk kez söylüyormuş gibi söylemek. Seninle vara yoğa gülmek çocuklar gibi. Seninle hayatı resimlemek, doludizgin atlar gibi çiğnemek yasaları, kuralları ve çok şeyi. Seninle umut olmak tükenmiş bir ruha. Seninle yemek, içmek, düşünmek, yürümek, gülmek. Seninle hayata 'ole' demek. Seninle bir şiirin dizesinde yücelmek. Seninle mutluluğun kentlerini özgür ve doludizgin ezberlemek.

Seninle birlikte yürüyen gölgenin atardamarını aradım yokluğun yüreğime gelip dayanınca. Maral kaçışlarının avlaklarında bir silah namlusuydu gözlerin, umutsuz haykırışlarla menzilimde olmanı diledim. Aşk üşümüş bir tetikti ruhumda, öfkemin canına okudum, toprağa eğilen ağaçları yeniden dirilttim, kuşların yaralarını temizledim, hızla gelip geçen bir ömrün penceresinden hayatı ve aşkı resmettim.

O başka/lığın mevsim geçişlerinde, çıkınımdaki yaşam kırıntılarıyla besledim ruhumu, er şafaklarda. Gözeneklerime şiir doldurdum gecelerde, karınca yuvalarında yattım, kimliksiz acıların sürgün kentlerinde aşkın kıyısında sabahladım. Uykularla harmanladım yorulmuşluklarımı, hem kırgınlığım oldu yaşam, hem yaşamak kırıntım ve ben o mağrur eksenlerinde sevdanın çok ağladım, çok içlendim, kimi de hüzünlerle kendime şölenler derledim.

O başka/lığın sevinçlerini paylaştım bilmediğim, görmediğim, tanımadığım yüreklerle. Kimdir, kim değildir, nedir, ne değildir hiç bakmadım, sormadım, belki de meraklanmadım. Yüreğimi titretenlere gönül sezilerimle yürüdüm, gönlümü sevenlerle mutlu yolculuklara durdum ve ruhumu okşayanlara vuruldum, aşk oldum, sevda oldum hüzünlerden bir anlık da olsa donduruldum.

O başka/lığın ılıman iklimlerine yürüdüm mevsimlere aldırmaksızın. Ocak başlarında kavruldum, Şubat ayazında kırıldım, Mart'ın çetin ekseninde kendime darıldım. Nisan çiçekleri topladım bir başka yürekte, Mayıs kırlarında çocuklar gibi çağladım. Haziranda aşkın gömleğini açtım, Temmuz ve Ağustosta kızıl kıyamet oldum, yandım kavruldum. Eylül'dür bu yüzden adım ve hüzünlerle yoldaşlığım da bunun içindir. Ekimin sarı ovalarında evrenden topladıklarımla Kasım kasım kasıldım, aşka aralık bıraktığın kapılardan girerek yüreğinin sedirlerine kuruldum ve adımı bu yüzden dosta düşmana aşk koydurdum.

Soylu bakışlarını astım her gece yüreğimin duvarlarına, devrildi resimler, aktı pastel, soldu anlar. Senli akışlarla mevsimleri taşıyan ırmakların en coşkulu yerlerindeyim, çözüldü buzullar, dondu anlamsızlıklar, sustu kahırlı şarkılar, doldu ruhuma gözlerinden derin manalar. Devrilmiş günlerin arka bahçelerinde ruhunla birlikteyim, teninin o şerha kokusunu yudumlara bölerek. Yeşil bir dünya kursam sana, varlığının kırılmış zerrelerini biriktirerek.

Kendi dalından hayata yükselen bir çiçek gülüşüdür bakışın, yapışkan günlerin kurak toprağına damlayan can suyudur öpüşlerin. Gün sarılırken geceye ben seni düşünür, senin dallarına dönerim haylaz kırlangıçlar gibi. Sofranda tabak, sürahinde suyun, ellerinde tahta bir kaşık olur, dudağına sokulurum. Görünmez tutkuların mevsimi aşkı gösterir ansızın, yürekte vakit solgun bir anı olur, sarılmasız geçen anlar ruhumun çığlığı olur. Seni özlerim yeniden, söz soframa kurulur, su dudağına sürtünür ve yaşamak bir anda en asil mutluluğumuz olur.

Tüketilmiş günlerin perdelerini kemiriyordu düşünüşlerim, mevsim rüzgârlarını beklemeden demir alır iken aşkın sularından gemiler. Yasak adalara yolculuk yapıyor nicedir ruhumdaki sevgiler, yanaklarımın tuzlu ovalarından çıplak ayakla geçiyor sevda, umut panayırlarında şenlikler var. Gülüşlerini gönder ruhumun pazarlarına gül bakışlım, kaderde ayrılık var, ölüm var. Savur kadın saçlarını arzulu tenime, sürüklesin sevgi gemimizi rüzgâr, patlasa da sonsuza dek fırtınalar.

28 Ağustos 2013 4-5 dakika 180 denemesi var.
Yorumlar