Susarak Konuşmak
Sanki bir düşün içerisindeydin yıllar önce. Uyudun, rüyalar gördün, kimi zaman boğuştun; çaldın, çırptın, ağladın belki... Kendine asıl ait hissettiğin anları hep eksik yaşadın, sordun, araştırdın kimi zaman geçmiş hayatları. Umduğunu bulamadın ama hiç yılmadın yıllarca. Niyetin, hedefin hep çıkmazlarla baş etmek oldu. Yaşadın, yaşadıkça kendi dünyanı kendin tasarladın. İyi bir şeyler olsun istiyordun habire. Durmadan dursun istiyordun güneş tepende. Halbuki aradığını bulman yıllarını aldı. Düşündüğün bu da değildi elbette.. Kendi dünyanı tasarlarken içindeki düşünceleri çıkardın belki ortaya, kanıt gibi sundun yalnızlığa kendi duygularını.
Daima yaptığın bir şey vardı bu aşamada; susmak!... Sustun durmadan, ne kimseyle konuşun, ne de birilerine dil dökme çabasına giriştin. Aklına konuşma fikrini hiç getirmiyor, susmanın en iyi yol olduğunu düşünüyordun. Evet, yanılmadın sevgili dost... Konuştukça daha çok saçmalayacaktın çünkü, konuşsaydın bir yerlerde bir şeylerin kalacak, hep bir eksiklik, dağınıklık hissedecektin bünyende. Konuşmayarak en iyisini yaptın. Susarak hayata, yaşanmışlıklara, yıllara, belki de insanlığa en büyük doğruyu gösterdin. Sen sustun, çünkü susarak kendini iyi ifade edebiliyordun, çünkü aslında susarak en doğru cümleleri, en yetkin düşünceleri bile en iyi sen anlatıyordun.
Ve yıllar geçti... Sonunda bugüne geldin. Susarak, kendi dünyanı konuşmadan sadece içinde yaşayarak, düşüncelerini kendine saklayarak veya sustukça bazı şeyleri açıklayarak, geldin yıllarca özlemini çektiğin bugüne. Kimsenin ne fikrini aldın mantığına, ne de herhangi bir davranışını benimsedin bir insanın. Sen kendin oldun. Özentisiz, renksiz, en sade halinle sen oldun. Değişmedin bu zamana kadar. Zaten değişmeye bile tenezzül etmedin.
Şimdi sevgili dost; hakkaniyetli bir yaşam sürerek hem kendine, hem çevrene iyi bir hayat yaşattın. Tasasız, kaygısız, tertemiz bir yaşam.. Bunun elbetteki en büyük mutluluğunu da sen yaşadın. Unutmadın hiçbir zaman hedefini, konuşmamanın kötü bir şey olduğunu aşılamaya çalışan insanlardan kendini uzak tuttun hep. Ve böylece sadece çenesiyle bir yerlere gelmeye çalışan birçok insandan daha verimlisin bugün. Böyle olunca da hem etrafındaki tüm olaylar sana göre şekillendi ve yön buldu; hem de artık konuşma zamanının geldiğini bildiğin halde, yine sen susmayı tercih ettin. Kim bilir belki yılları arşınladıkça, doğru bir zamanda hissedince kendini; konuşacaksındır. Bu olgunun tamamen sana bağlı olduğunu bildiğimden, yine en büyük desteği benden göreceksin. Unutma ki, senin ülkün, hiç konuşmamak değil, düşüncelerini ve duygularını bu şekilde ifade edebilme yeteneğindir. Bu konuda kendini iyi hissedebilirsin.
Sen hep böyle ol sevgili dost... Ve biliyorum ki zamanı geldğinde kendine, çevrene ve tüm insanlığa konuşacaksın.
Bazı yerlerde susmak, konuşmaktan daha anlamlı kılar insanın duygu ve düşüncelerini. Atalarımız boşuna dememiş''Söz gümüşse sükı»t altındır''diye. Ama aksine haksızlık karşısında da asla susmamalı, gerçekleri bangır bangır insanların yüzüne haykırmalı değil mi? Güzel bir yazı kutlarım Filiz...👍
Evet öyle Ahmet Bey..
Haksızlık anlarında elbette susmamalıdır insan..
Çok teşekkürler.