Susma
Susma, konuş her zaman derken, gözleri parladı birden ,söylemek son kez konuşmak için gelmişti oysa , neden bir şey diyemiyordu.
Boğazı düğümlenirken derinlerinde bir yerlerde, saplanan bir ok akıtmıştı bütün kinlerini...
Her an yanında gibi aynı kadehte dans ettiler.
Sevişmelerin aşksız katığı olunca, ruh sevgi açlığında ne olduğu belirsiz duygularla bitap düştüğünde, bedenine bunu nasıl yaptın diye sordu sanki bilirmiş cevabını. Her aldanış bir sondu onun için.
Gözünden akan her damla özleminin garantisiydi, nasıl olurdu onlarsız bir hayat...
Birden düştü yüreğine ılık ılık bahar taneleri.
Kuşların cıvıltısı içini kıpırdattı, bahar gelmişti yüreğine.
Filizlenmiş hayalleri karşısındaydı artık, göz göze bakarken ne olduğunu
anlayamadan hayatın en büyük günahını işliyordu. Artık dünya yoktu, evren yoktu, benlik yok...
Sadece "hiç" vardı .
Kocaman bir hiç' mişiz oysa, gurur olduğu gibi dururken zihnimizde..
Bu hiçlik yoğurdu bizi, ne sevişmek ne gülmek ne düşünmek bunun önüne geçemezdi .
İşte yine benlikle baş başa söylemdeki düşünseli yine ruha kazımadan gidiyordu
Ardına bakarken yok oldu, bu yok oluş farklıydı, başka bedende gezmeye gitmek gibi..
Eriyordu elinde kar tanesi gibi... Suyun akışı hayatın özlemi buna bağlıydı; bir kar tanesine...
Anlayamıyor sadece algılama içgüdüsüyle yakarıyordu sanki
BEN ERİMEK İSTEMİYORUM,
derken uyandı.
Meğer hepsi bir bedenin masumiyetiyle yüzleşmesi imiş. Güneş doğmuş
Yok olup tekrar bedene dönünce, artık hayatın sevgisi kalmış,
kendin olarak kalmayı başarmak için.
esin kaynağıma tesekkürlerimle
deniz
onikinisandanönceikibindokuz