Tabu Totem Ve Put 10
Bu nedenle totemdi algı başlarda, somutluğun anlanması ve yorumlanmasına ilişkin, somutluğun meşrulaşan bir otoriter güç olacakla yaşantı aşılmaydı. Çok çok sonraları sınıflı toplumlarda bu alanın içine daha soyut sınıfsal değerlemeler girdi. Zaten halka yabancı olan toplumsal işleyişin kuralları inanma yoluyla, tabunun buyurması ile anlaşılır olmuştu.
Sınıflara değin durumları yansıtan ve özellikle de egemen sınıfın kullanımını tahakküm eden öznelliklerden ötürü, totemdi mana algının herkesle aynı eşleşen özelliği somut olmaktan çıkmıştı.
Bir yeni dini anlayışlar, bir yandan geçmiş toplumsal kurum ve yaşantı aşmanın geleneğini kutsaldı bir algı ile sürdürdü. Bir yandan da, sürdürdüğü bu geleneklerin güncel değişmeler karşısında şaşar oluşlarıyla ayak bağı oluyordular. Bu yüzden insanların putu dediğimiz durumlar, buralardaki saklı korunur durumların içinde belirliyordu.
Yorum üstüne yorumlarla güya, anlaşılır yapılmaya çalışılıyordu. Söz gelimi, birbirini tutmayan çeşit çeşit yaratılış hikâyeleri vardı? Neden çocuk yaşta evliliklere müsaade edilmişti? Neden akraba evlilikleri ihmal edilişte süt akrabalık, daha tabu kılınmıştı? Bunların geçmiş işlev durumları bilinmedikçe, aksakallılarca bin dereden bin su getiren yorumları da, bom boş oluyordu.
Diğer yandan da mono dinler özellikle de köleci toplumlarla, egemenlerin kölelerini egemence denetleyip düzenlenmesine hem el verir biçimde oluşuyordu. Hem de kölelerin durumlarıyla ilgili onları kaale alır olmayı belirtiyorlardı. Bu belirmeler çok çok önemli bir yeniliğin baş vermesi idi.
Bu yenilik birden değişme olmamakla devrim olmayıp, yavaş yavaş evrimin bir roforme biçimiydi. Kölelerin değişen yaşantısını desteklemek, köleci mantığa ilişkin eski anlayışları yıkmak ve yerine yeni anlayışları benimsetmek; yeni anlayışların sindirilir hale getirilmesi için de köleye, sadaka, yardım, zekât verilmesi gibi yaklaşımlarla, köleler de ihtiyaçları yönü ile köle olmayan insanlara doğru yaklaştırılmıştı. Böylece kişiler uhdesine bırakılmış edimce gözetilme olan uzlaşımlara gitti. Ve o günün güncelliklerini yansıtan, konuları işliyordu. Yaptırımları da hem sanaldı, hem de reel.
Bilim ve teknolojinin süre gelen gelişmeleri; totemdi algı bilmezliklerin yaşama cevap olan emirdi konuşması yerine, bilim geçmeye başladı. Böylece bu alan tümden öznel kişiler dünyasının insan-insan ilişkileri alanı içinde değerlendirilir oldu.
Çünkü dinlerin zor değişen hükümleri, sadece bu yanıyla bile toplumun hızla değişen tutumları karşısında, toplumun değişen kurallarını konuşma yolu ile taşıya bilmeyi yüklenememişti. Toplumun her konusu halkın ilgi alanı olmadığı için halk toplumdaki hızlı değişmeyi anlamaya müsait değildi. Bu yüzden dinler artık toplumun aracı ve yöntemi değildi. Elbette bu kolay olmayacaktı.
Toplumlar, kendi muktedirlikleri ile hak ve yükümlülersen sorumluluklarını, karşılıklı belirlemişti. Artık ne idiğü belirlenmemiş kaderlere razılıkları yoktu. Karşılıklı yükümlenmenin sorumlulukları vardı. Demokratik yollarla hak ve sorumlulukların karşılıklı düzenletilmesi vardı.
Kölelere dek yenileşmelerin uç verişti yapılanmasını, çevredeki feodal düzenler uygulamaktaydılar. Bu yükümlenmelerin daha ilerisi günümüzde yurttaşlık kavramında mündemiç, bilinç edilene değin bu gelişmeler sürecek ve gelecekte de daha farklı yola gidecekti. Demokrasilerin de, uygulama alanına girmesiyle, demokrasi olmadığı görülecekti.
Nesnellik toplumsal alandaki insan bilmesi olan nesnelliğin bilgisi ile toplumsal gücünü ortaya koyuyordu. Yani totem buyurmasının, totem olum lamasının yerini; her biri bir insan etkinliği olan ve toplumsal sürekliliği içinde, bilim ve bilim kültürü olaraktan aktarılan, bilgi ve deneylerin, araştırma, geliştirme ve tasarımlar alanı olmuştu.
xxxxxArtık inançtı olan, sosyal totemdi aktarımların, toplumsal yapı içinde; hiçbir kıymeti harbiye si kalmamıştı. İnançlar ve totemdi aktarımlar, putlaşan bir inanç anmayla hiç bir toplumsal işleyiş ortaya koyamıyordu. Ve totemdi inançlar toplumun bir kullanımı ve üretim ilişkisi değildiler. Bu yüzden inançtı totemdi algı laiklik ya da sosyal sekülerizm denen süreçlere yarılmak zorunda kaldı.
İnanç, toplumsal yüküm eşmenin; toplumsal sorumlulukların; toplumsal bağıntılılıkların; toplumsal işleyişlerin nesnel kuralları değildi. Bu neden ile inançlar toplum içinde paylaşılan bir sorumlulukla davranılamıyordu. İnançlar toplum gibi yaşamı olduran ve yaşamın ihtiyacı karşılanmasına kural ve yöntem olaraktan da tüketilip tekrar tekrar, üretim tüketim çevrimine sokulamıyordu. İnançlar toplumsal alakasızlıkları nedeni ile toplumun bir kullanımı değildirler. Halkın bir kullanımı idiler.
Sonuçta, tabu kavramının kaynağı, duygu iken, yalınç bir girişme olmayıp; birçok girişmelerin ortak bileşkesi de olmaktadırlar. Örneğin, serbest insan davranışları; insan-insan girişmesinden ötürü, kırpılmıştır. Kişiler, kendilik bir kişi yapabilirliğinden; kişilerin kendilik yapmaması gerekten kırpılışlarla, kişilerin kendilik yapamaz olmalarının sınırlanması (tabu), girişmeleri olmuştur.
Bu gibiden insan-insan ilişkisiyle girişen, kırpılan, sınırlanan davranışlar, aslında kesikli sürekli olan evrensel ilişkinin, bir girişme zorunluluğudur. Ve bir anlamda insanlar, çevredeki olup biten kesikli sürekliliğin baskısını hissettiler. Bu bir evrensel yasaydı. Örneğin doğadaki bir oluşmada kırpılan davranışlara girmek zorundadır. Doğada söz gelimi demir metali oluşurken tüm her süreç demir olana değin sürmemiştir. Eğer öyle kendilik bir sür git olsaydı, demirden sonraki aşama maddeler oluşamazdı.
İnsanlar bu hislerini tabu ile izhar ettiler. Hissedilen bu öznel, nesnel neden celi somutluğu, hali ile anlayamamalarını; manaydı dönüşme mekanizması içine attılar. Bu mana dönüşmeli kişi ve kişiler algılı sosyal güç yaptırım, yorumlamalar ve yorumlanmalar başlarda tabu odu. Bu tabu edişlerle tabu; muhafaza edildi. Korunan tabuyu böylece sürekliliğe bürümeyi şekilledirler (tabusudurlar).
Sonuçta tabular örneğin; birbirlerine saygılı olmalarının bir tabusudur. Burada neden saygılı olması gerektiğinin bilinci yoktur. Biyolojik bireyin, biyolojik düzlemdi karşılanabilir olan sağlayışlarının giriştirdiği bir etkilenmesi vardı. Bu etkilenme, hoşlanma (haz) ya da acı veren (elem) duygularının, belirmesine hitap eden sağlayıştılar bir sosyal girişmelerin, kişi mana algılı girişmelerin, bir seçilimi olmaktadırlar.
Ama her yansıma gibi tabular da; yapmaktan bir yapabilirlik olan ve yasaktan da, yapa mazından kırpılma davranışlardı. Tabular; soyut öznelliğin ana eksen etrafında dallanan, budaklanan, fantastik anlamalı yarılmalarına uğrayacaklardır. Dünyanın her yerinde tabu ana temaya bağlıdır. Hem kişiye göre, hem sosyal birliğe göre olan farklı ifadeleri, temsil edecektir. Konumuz bunlar değildir. Bu ana omurga önemlidir. Ve bu ana omurganın zamanla yani değişir süreklilikle hâlâ ve gelecekte de kullanılır olması bizim için önemlidir.
Tabuların dönüştürülme yerleri, güncel gelişmeler karşısında somut dövüşülmesi olan anlam ve anlatım noktası, totemdir. Totemdeki dönüşmeyi seslendirecek olanlarda 'duyarlı kişilerdir'. Genel anlamda totem ve tabu algının tedavülde kalkmış aktarımsa sürer imleci olan put söylemi, bizde İslamlıkla birlikte çok özel bir anlama ve anlatıma bürünmüştür.
Söz gelimi dinin yayıcısı ve dinin inanırları karşısındaki kişilere: ' kendisine bile fayda vermeyen bu şeylerden mi medet umuyorsunuz?' diyerek, o şeyi vurup devirmiş! İnsanlarda; 'Aaa hakikaten bu şeyin kendisini bile koruyamıyor, bu şeyin kendisine bile faydası yokmuş; bana nasıl faydası olsun!' diyecekle, bir inanma düzeyine gelmişler!
Sürecek