Tabu Totem Ve Put 7
7] Yeni toplumun ilerici güçleri, bu değişmezlik algısı veren gelenekti tutumlarla mücadele edecekti. İlerici güçler eski görenekti, inançtı aktarım taşınmalarına puttu anlayış, diyorlardı. Şekilsek olarak bu anlayışlar güncel işlerliği kalmayan donmuş işlev gelenekti.
Baksanıza köleci tavsamalardaki değişmeleri dahi görüp anlayamayan bir anlama ve anlatımlardı. Ebette bu inançlar temsili bir heykel, şekil ve simge ilen de temsil ediliyordu. Kişiler bu heykellerin aidiyettik muskalarını (amuletini de) da boyunlarında taşıyorlardı.
Tüm bu ve bu gibi nesnel toplumsal ve sosyal girişmelerin inançlaşan, geleceğe doğru aktarılan muhafazakârlığı aslında; güncelde toplumsal olanın, halk anlayışına tercümesi olan sembolik anlamalardı. Ama zamanla sembollerin toplumda yansıma yapacak olan işleyiş somutlukları kalmamıştı.
Yansı yapacak olan kalmamıştı. Ama yansısı öğrenildiğinden, tekrar edilebiliyordu. Bu nedenle muhafaza edilenler, anlayamamanın, izlekti puttu anlayış koymanın ve putçu çıkış noktalarının sosyal özne ve sosyal hafızalardaki sanal bir dalgalanma şekliydi.
Put (totem) kavramı insanın bir soyutlama gücünün eseri olup, temel düzlem gereksemelerini dış noktadan sağlayışlarla edindiği izlenimler biriktirmesidir. Bu tür duygu ve uslamlamaların sosyal bütülüğü giriştirmesidir. Ya da insanın soyutladıklarını kendisi ile ve dış bir sanal kaynak nokta ile söyleşebilme yetisidir. İnsanın bu yetisi durgun su yüzeyine atılan bir taşın, su ile girişmesi gibi sosyal ortam salınımları üretir.
Suya atılan taşın, suya değme noktasında peş peşe içten dışa doğru açılan dalgalar üretmesi gibi insanın dış bir kaynak nokta ile söyleşmesi aynı benzerlikle girişen bir noktadır. Taş bir kısım hareket enerjisini suya aktarır. Taşın suya aktardığı hareket enerjisi yani, suyun taşla olan girişmesi; taşın suya aktardığı kinetik enerjiyi su; peş peşe dalgalar üreterek, dalga enerjisine çevirir.Su ortama girişme cevabı olacakla, ortamı dalgalarla salındırır. Bu salınımlar da, ortam içindeki nesneleri eğip bükmesi ile ortama dek girişme iletişimini başlatır.
Yani kişiler kendisinden bir şeyleri dış ortama salarlar. Dış ortamda hayali bir kaynak bu salınımlar üzerinde osilasyon yapar. Yapılan osilasyonlar o sosyal etnik birliğe ait anlama kodlarına çevrilerek totem osilatör üzerinden, geri kişiye ve kişinin ortamına doğru değişmiş dönüşmüş bir enerji türü olaraktan yansıtlır. Tüm mesele de bu yansımayı tekrar kişinin okuma kodlarına dönüştürebilmektir.
Sosyal birlik içindeki sağlayışların, kişi ihtiyaçlarına hitap eder olan dıştaki dolaşımı, bu söyleşinin noktalarıdır. Kişilerin bu yansımalara karşı oldukça hazır olduğu bir duyarlılıklarıdır da. Zaten kişi, doğaya yönelttiği bir eyleminin, doğada cevabi yansımalarına karşı da oldukça dikkatli ve duyarlı bir bekleyişler içinde olmaları vardır. Örneğin, kişinin içindeki açlık güdü ve belirleyeni kişiyi, dışa doğru bir arayışa iter. Arayışa iten bu nokta, arayışa itilenle birlikte duyarlı oluşun algı noktasıdır.
Kişi bu dışa dönen arayışın gereği olaraktan, ortamdaki bir noktaya yani daldaki somut kuşa ya da meyveye taş atar. Taş hedefine varmışsa düşen meyve ya da vurularak düşen kuş, ortamdaki eylemi başlatan özneye yenme olacakla bir eylemin değişen dönüşen bir yansıma sonucudur. Etkin varlık böylece ortamla girişmiştir.
Kişinin temel ihtiyaçlı düzlemi ana dalga salınım kaynağıdır. Ana salınım kaynağı kişiyi eyleme yöneltir. Eyleme yönelen kişi, ortamla bir şekilde girişir. Kişinin ortam girişmesi de, yere düşen meyveye dönüşür. Meyvenin yenmesi ile sonuç gerçekleşir. Hareketin ilk kaynağı olan yönelim eğilimi dıştan dolaştırılan ortam dalgalanmasıdır.
Dalgalanan ortam, doğru kodlarla av ya da ortamda meyvanın otun toplanmasına dönüşür. Ele geçirilen sağlanış tekrar ilk kaynağa dönmekle hareketin devresi tamamlanmış olur. Kaynak bu sağlayışla, ya kararlı duruma geçer. Ya da kararlı duruma geçmenin yeniden ikinci üçüncü tekrarı, hareketlerini başlatır. Ve doyum noktasında durur.
Kişinin dışındaki hayali nokta olan daldaki kızarmış bir meyve, cikcik öten bir kuş, meleyen bir koyun, yanındaki bir hemcinsi gibi onlarca somut noktalardır. Kişinin hemcinsi kişinin cinsel temel düzlemine hitap eder bir nokta olduğu gibi kişinin güvenliğinde, kendisine yardımcı olan işbirlikçi olan bir tamamlayıcı noktadır. Güvenlik savunmasını paylaşan bir noktadır da. Ya da kişinin birlikte sağlayış içinde, güç birliği ettiği, bir dış nokta olma özelliği taşırlar.
Kişinin, dış noktaya doğru eğilimle nen durumu olduğu gibi dış noktalar da, kişinin içine yansırlar. Dışın, kişi içine eğimle şen yansıması, haz ve kaygı basınçlı olabilmektedir. Bu nedenle kişi bu dış noktalarla girişen ilişkileri ile bir çeşit bu hazdı elemdi nokta bağlamında seçici konuşur.
Kişi sosyal birlikti komün yaşamı içinde iken de, kişinin konuştuğu bu dış noktalar; sosyal birliğin genel kabullerinin yoğunlaştığı yerler oluşturur. Ve yine sosyal yapının biriken deneyimlerine özgü, biçimlenmedirler. Sosyal gücünün belirmesi ile olay ve olguların girişmesi başlar. Bu nokta girişme olumla yan, girişme yaptıran, girişmeyi meşru kılan, girişmeyi yasaklayan yerler olabilmiştir. Kişi dışındaki bu yansıma noktası, kişiye doğru sosyal gücün basıncıdır.
Sürecek
Benzetme uygun mudur bilmiyorum Hocam;Hani bir yalan söyler kişi ve toplum içinde kulaktan kulağa-ağızdan ağıza dolaşıp geri dönüşünde kendisi bile tanıyamaz.Basit yalan çok organize bir yapılanma ile kendine döner. Ya da hiç yaşamadığı bir olayı yaşamış gibi anlatıp zamanla kendi kabullenişi ile artık yaşanmışlık olarak aidiyetine kabullenir kişi ve toplum. Sorgusuz sualsiz. Korkakların kahramanlık hikayeleri ,yani ihtiyacın tatmini beklentisi ile soyut kurgulanmalar somut toplumsal gerçekliklere dönüşüp kişide dahada derince kabulleniş ve işbirliğine dönüşmekte. Karşılıklı tatmin. Ancak gerçekliği sorgulayan akılcı kişilerin, bu putlar adına söylemci totemlerin hedefi olup toplumun ihtiyacı doğrultusunda algı tabuların gereği yokedilmesine dahi varabiliyor. Sevgi saygımla Hocam...