Teksas Tommiks Suzi Rodi vs.

Bayiden satın alacak paramız olmazdı. O yüzden kiralayıp okurduk çizgi romanları.

Okula başladığımda en çok artık çizgi roman okuyabileceğim için sevinmiştim. Benden birkaç yaş büyük arkadaşlarımın o güzelim Teksas'ları, Tommiks'leri, Kaptan Swing'leri okuduğunu görünce içim cız ederdi. Tebelleş olurdum başlarına 'Bana da okuyun' diye. Yanlarına oturur, onlar okurken ben de resimlerine bakarak takip ederdim olayları. Bir, iki... Sıkılırlardı onlar da haklı olarak. Benimle eğlenmek için bazen uydururlardı maceraları. Onların anlattığı olayla benim takip ettiğim resimler çakışmayınca ipin ucunu kaçırdım sanır, 'Ya biraz yavaş, yetişemiyorum' diye yalvar yakar olurdum.

Okumayı söktükten sonra ben de müşterisi olmuştum mahallemizdeki çizgi roman kiralayan dükkanın. Emekli bir öğretmen açmıştı bu dükkanı. Tüm demirbaşı birkaç masa ve birkaç raftan oluşuyordu. Masaların üstü ve raflar tepeleme resimli roman doluydu. Okunmuş, bazıları yıpranmış, eski sayılardı bunlar. Nereden bulmuştu bu kadar resimli romanı akıl erdiremezdim. Koca bir servet yattığını düşünürdüm o dükkanda. Önce ilk çizgi romanı yirmi beş kuruş verip alır, okuyup götürdüğümüzde ise on kuruş verip yenisini alırdık. Tabii önce birbirimizle değişir, sonra geri götürürdük. O zaman fazla çeşit yoktu zaten. Teksas, Tommiks, Kaptan Swing en kolay bulunan ve en çok okunanlardı. Tom Braks, Teks, Mandrake, Zagor ve Kinova'nın çıkışı daha sonradır. Çok daha sonraları Martin Mystere, Mr. No, Ken Parker da hayatımıza girdiler.

Tatillerde ailelerimiz ses çıkarmazdı çizgi roman okumamıza ama okul zamanı elimizde ders kitabı yerine bunları görmekten pek hoşlanmazlardı. Bizde ders kitaplarının arasına koyarak gizli gizli dahil olurduk sevdiğimiz kahramanların maceralarına.

Teksas'ın kahramanı Çelik Bilek işgalci Kırmızı Urbalar'la mücadele eder, bağımsızlık savaşı verirdi. Avcılardan oluşan onlarca adamı vardı. Ama bu adamlar nedense hiç bir macerada Çelik Bilek'le birlikte mücadele etmezlerdi. Onlar kampta kalırlar, Bilek de küçük Rodi ve obez Profesör Öklitus'la birlikte maceradan maceraya atılırdı. Rodi ve Profesör diğer çizgi roman kahramanlarının yanında gezen yan karakterlerin yaptığı gibi sürekli olarak kendilerinin ve Bilek'in başını belaya sokarlardı. Adamcağız bir yandan kırmızı urbalarla savaşır, bir yanda da bu ikisini kurtarmak için uğraşırdı. 'Ne alıyorsun bu salakları yanına? Şöyle iyilerinden iki avcı alıp da gitsene' diye çok kızardım Bilek'e. Tek atımlık barutu olan bir tabanca taşırdı Bilek. Kırmızı urbalı İngiliz askerleriyle karşılaştığında içlerinden birini bu silahla haklar, tekrar doldurmaya vakit olmadığı için kalanların hakkından da yumruklarıyla gelirdi. İngiliz askerleri tüfek taşırlardı. Bilek'i görür görmez hemen 'pam' diye ateş ederlerdi. Karavanacı olduklarından mermileri Bilek'in etrafından 'zıp' diye geçer giderdi. Binlerce kez ateş ettiler adama da bir kez mi ne vurabildiler, o da omuzundandı hatırladığım kadarıyla. Bilek bunların arasına dalar yumruklarıyla 'smack', 'pack' efektleri eşliğinde hepsini yere sererdi. Yaz kış içine bir atlet bile giymeden kısa bir kürk yelekle dolaşan bu iriyarı sarışın adamın saçları ve sakalı bıyığı hiç uzamazdı.

Kırmızı urbaların bir başka belalısı da Kaptan Swing'di. Ontario gölü kenarındaki kalede adamlarıyla birlikte yaşardı. O da Bilek gibi yerinde durmaz, kırmızı urbalıların peşinde oradan oraya sürüklenir dururdu. Onun da Mister Blöf ve Gamlı Baykuş adlarında iki kankası vardı. Okuyucuyu eğlendirmenin dışında, Rodi ve Profesör Öklitus'un Bilek'e yaptıklarını onlarda Swing'e yapar, adama bol bol sorun yaratırlardı.

Yıllar boyu birçok maceradan alnının akıyla çıkan, yüzlerce azılı suçluyu adalete teslim eden fakat yine de Yüzbaşılıktan öteye gidemeyen bebek yüzlü Tommiks vardı bir de. Rangerdi kendisi. Süt içer, kale komutanı Albay Brown'ın kendisine aşık kızı Suzi'nin yaptığı elmalı turtayı çok severdi. Gerçi çoğu zaman kankaları Doktor Sallaso ve Konyakçı yalayıp yutarlardı turtayı. Suzi'nin iltifatlarından utanır, sıkılırdı zavallı Tom. Atı Napolyon'a atladığı gibi yeni maceralara doğru topuklardı öyle zamanlarda.

Bu kahramanların hepsinin kendilerine özgü silah, aksesuar ve tepki belirtme, şaşırma nidaları vardı. Mahallede oynadığımız oyunlar sırasında 'Hay bin kunduz', 'Bin köfte', 'Ugh', 'Ulu manitu', 'Canını albızlar alsın' sözleri ağzımızdan düşmezdi. Tarkancılık oynayacaksak tahtadan yaptığımız kılıcın kabzasını kurt başı olacak şekilde yontardık. Tarkan kılıcı yapmak kolaydı ama Zagorculuk oynayacaksak anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelirdi. Ne kadar zordu Zagor baltası yapmak. Yumurta biçiminde taş bulmak saatlerimizi alırdı. Taşı bulmakla da iş bitmezdi. Bir de o taşı sopanın ucuna bağlayacağız diye uğraşırdık. İlk kavgada da düşerdi taş. Bazen daha kemere asmadan düşerdi.

Çelik Bilek de, Kaptan Swing de, Tommiks de kadınlar karşısında tutuktular. Kendilerine ilgi gösteren bir kadın olduğunda apışıp kalırlar, elleri ayakları birbirine dolanırdı. Ne varsa bizim yerli kahramanlarımızda vardı. Tarkan, Karaoğlan ve Kara Murat'ın elinden uçanla kaçan bile kurtulamazdı. Düşman saraylarındaki prensesler mi dersin, konakladıkları hanlardaki hancıların karısı, kızı, baldızı mı... Hepsi nasibini alırdı bizim kahramanlardan.

Çok sonraları bu Amerikalı kahramanların aslında İtalyan ressam ve yazarlar tarafından yaratıldığını öğrenecektik. Çelik Bilek'in asıl adı Grande Bilek, Kaptan Swing'in Commandante Mark, Tommiks'in Capitan Miki, Tom Braks'ın ise Alan Mistero'ydu. Biz öğrenmiştik öğrenmesine de... Geçen sene Amerikan Kızılderililerinden bir grup Türkiye'ye gelmişti de (Ne vesile ile gelmişlerdi hatırlamıyorum) bir Bakanımız adamlara 'Biz sizi Tommiks ve Teksas'tan tanıyoruz' demişti. Adamlar bu söze anlam verememiş, melül melül bakmışlardı Bakanımızın yüzüne.

10 Mart 2012 5-6 dakika 18 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (4)
  • 12 yıl önce

    Tebessüm ederek okudum yazınızı Mehmet bey. Çocukluk ve ilkgençlik yıllarımızın unutulmaz parçalarıydı o çizgi romanlar. Elimde eskilerden kalanların bazıları hala durur kitaplığımda. Hayal dünyamızı bayağı genişletir ve başka yerlere alır götürürdü bizi, her ne kadar anne ve babalarımız kızsa da ders çalışmıyorsun oğlum diye, yine de alamazdık kendimizi okumaktan. Özellikle Red-Kit bir harikaydı hala da öyledir yazar ve çizerleri dünyadan ayrılmış olsalar bile. Hatta bir ara Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal bile arasıra Red-Kit okuduğunu itiraf ettmişti. Yüzbaşı Tommiks'in hala neden rütbesini yükseltemediğine gelince, kafayı ben de taktım yıllar yılı, sonunda buldum gibi, ama siz yine de kimselere söylemeyin, Yüzbaşı Tommiks Astsubaylıktan subay sınıfına geçip sonradan yüzbaşı olmuş ondandır yüzbaşılıktan yukarı çıkamaması herhalde. İçlerinde şiddet unsurları çokça vardı bu çizgi romanların, ama mizah unsurlarıda hayli fazlaydı. Şimdilerde yenileri çizilmesede, eskilerini yeniden basıp piyasaya sürüyorlar bir şekilde, saygın kitapçılarda bile görüyorum çoğu zaman. Okuduktan sonra sokaklarda da satardık iki üç tanesini bir liradan. Kutlarım Mehmet bey güzel bir denemeydi. [1

  • 12 yıl önce

    Yazınız beni 80 li yıllara götürdü.Ustad ne günlerdi...Genç kızlar genç kız dergileri okurken,bende Teksas,Tombiks okurdumud83eudd20 şimdiki gençler kitap dahi okumuyorlar malesef.Yüreğinize emeğinize sağlık...👍

  • 12 yıl önce

    Ellerinize yüreğinize kaleminize sağlık üstad.Yaş itibariyle o yıllara tanık olamasamda mitolojik efsaneler gibi anlatılırdı.O çizgi romanlara birkaç vitrinde denk gelmiştim.Tabi o zaman anlayıp kıymetinin farkında olmak pek mümkün değildi.Bakıp geçtim.Ama içimden güzel birşeye benziyordu demeyi de geçirdim hani.Sayenizde o yıllara başka bir persektiften baktım.Bir nebzede olsa yaşamadığım dönemi yaşadım bu pencereden.Paylaşımlarınızın devamının gelmesi dileğiyle üstadım.

  • 12 yıl önce

    O günlerim geri geldi sayenizde...Ne kadar dolu dolu yaşamışız o günleri...selamlar