Televizyon Dünyasının Acılı Kadınları
Televizyonu açmamla kapamamın bir olduğu günler yaşıyorum. Bir televizyon dizisine rastlıyorum. Bir kadının çocuklarıyla yaşadığı zamanlar öyle bir geçiyor ki gözlerimizin önünden...
Sorunları irdeleyen diziler çekiliyor olmasından memnun olanlar varsa da, sorunun gereğinden fazla teşhiri bir süre sonra, eğlence aracı televizyonun elinde, gösteriden öteye gidemiyor.
Dizide kötü yürüyen bir evliliğin, erkeğin aldatması üzerine bitmesi, evlilik boyunca yaşanılan aile içi şiddet ve sonrasında boşanma sonucunda kadının çocuklarıyla ortada kalması işleniyor. Erkek başkarakterden nefret edilirken, kadın başkaraktere acınıyor; yuva yıkıcı yardımcı karakterden tiksiniliyor, küçük oyuncu Osman'a da bakılıp mütemadiyen ağlanıyor. Dizi bize bir kadının ve çocuklarının başına gelebilecek en kötü ne varsa gösteriyor. Dizinin fragmanlarını izlemeniz yeterli... Kadın ve çocuklar sürekli acı çektirmekte, erkeği ?ayartan' kadın ve kötü erkek de sürekli acı veriyor. Osman ağlıyor, Türkiye ağlıyor; Türkiye ağlıyor, Osman ağlıyor. Duygu sömürüsünde, 'önce kadınlar ve çocuklar' deniyor adeta. Bir de kadın ve çocuk hakları için mücadele ediyorum! İnsan biraz duygulanır, bu ne duyarsızlık! Yazık bana! E tabii ki üzücü olaylar... Gerçek hayatta yansımaları var mı? Var. Dizinin geçtiği dönemlere göre yasalar kadını daha iyi koruyor bu dönemde. Ama gelin görün ki, yine var bu vakalar.
Bu televizyon dizisi, acınacak insanlarla, nefret edilecekler arasında uç ayrımlar yapmamıza yardımcı olmaktan öteye gidecek mi, göreceğiz. Çünkü ihtiyacımız olan şey bu ayrımı yapmak değil. İhtiyacımız olan kadınların hayata karşı daha güçlü durmaları ve erkeklerle yan yana yürümeleri... Kadının geride olduğu toplumu her geçen dönem daha da geriye götürecek basit bir denklem var. Kadın çocuk yetiştirir. Geride kalırsa, yetiştireceği nesil de geriden başlar. Ve bu böyle devam eder. İşte o yüzden kadınların acılara ağlamaktan daha farklı bir şey yapması gerekiyor. Çekilen acıların en büyük kaynağının, kadının ekonomik olarak aciz konumda olmasıdır. Önemli bir çoğunluk da evlenince eve kocasının bakması gerekliliğine inanıp çalışmaktan vazgeçiyor. Hazır, sistem de güçsüz olanı ezmeye dayalı olunca, bir kadının bu dizide olduğu gibi acı çekmesi doğal bir sonuç...
Önce anlayış değişmeli. Kadınlar bilinçlenmeli. Toplumun eğitici gücü kadınsa, bu şart... Anlayış değişirse, toplum; toplum değişirse sistem de değişecek, insana yaklaşacaktır. Yoksa sadece kadınlar ezilmeyecek. Diğerinden daha güçsüz olan ?ötekiler' yaratılacak, ezilenler dünya nüfusunun büyük kısmına ulaşacaktır.