Teslimiyet 1
Hemcinsimizin dünya üzerinde belirdiği 6 milyon yıl önceden 4500-5000 yıl öncesine kadar ne zenginliği vardı ne fakirliği vardı. Ne de ortam da zenginlik, fakirlik algısını verecek bir anlama, adlandırma, eylem ve ilişkince düşünme vardı.
Hemcinsimizin insan olduğunda da zenginlik, fakirlik algılı kavramı ve çelişkili bilinci yoktu. Zenginlik fakirlik insana insanlıkla da bulaşmamıştı. Bunların yanında insana hemcinsimize "zenginliği ve fakirliği size kader tayin ettim" diyen de yoktu.
Avcı toplayıcı sosyal tikel yaşam içinde hemcinsimizin karşısına aslan çıkıyorsa kurtulma, savunma, kaçma, gizlenme vs. gayretleri dışında; aslan karşısındaki kişinin, pençe ile canı arasında son deme kadar kurtulma çabası dışında yapacağı hiçbir şey olmadığı gibi teslimiyeti de yoktu.
Aslan pençesindeki kişiye ne kurtulma yap diyen bir ilahi ses vardı. Ne de "bre dinsiz imansız bu bir takdirdir; takdire karşı gelinmez, aslana karşı savunma yapma" diyen doğa üstü bir ses vardı. Zaten böyle bir anlayış, doğa üstü ses olmazdı.
Aslan karşısında savunmasız durumla kaçmak dışında kişinin yapacağı hiçbir şey yoktu. Yapacağı bir şey olmayan kişi, aslan tarafından yaralanıp öldürülecektir. Siz de ölüm esnasında paralize olacaksınız.
Öldürülme ve paralize edilme öncesinde kişinin yine de kaçma kurtulma tutumu dışında "ne yapayım bu benim kaderimmiş!" "kaderim böyle yazılmış!" Kaderime razı olmalıyım!" "Ben aslanın nimetiyim" diye teslim bayrağı çeken ne bir düşüncesi vardı.
Ne de bir böyle algı aklında geçebiliyordu. Böyle bir algıyı aklında geçireceği ortam şartları bile yoktu. Kaldı ki aslanın da sizden teslim bayrağı çekmenizi istemesi hiç yoktu.
Teslim bayrağını çekseniz de ağzını yalaya yalaya aslan sizi yiyecektir. O halde kaderimmiş, kaderime razı olmalıyım diyen teslim bayrağını çekmek, nerde ve nasıl işinize yarardı?
Durum böyle de aslanla, aslan pençesine düşmüş kişimiz teslimiyetçi değil savunmacı haldeyken bile aslanın pençesinde kaçıp kurtulmak savunması dışında bir anlayışı dahi yoktu.
Teslimiyetçi bir algısı, bir eylemi ve bir düşünmesi olmayan insanın; pençe ile kaçıp kurtulma mücadelesi arasına "ne yapayım bu benim kaderim. Kaderime razı olmalıyım" reçeteli, virüslü teslimiyet düşünmesini kim ve ne zaman kişi aklına sokmuştu?
Böyle bir reçetenin olmadığı dönem için kimse hemcinslerin boynunda boza pişirmiyordu. Hiç değilse hemcinslerimiz, hemcinslerimiz tarafından boynunda boza pişirilmeden rahatça ve çok uzun bir dönem yaşamışlardı.
Güçlünün, çeviğin, en iyi savunma yapanın; aklını en iyi kullananın ayakta kaldığı ve yaşıyor olmasıyla bu elenme işi karakterleri kendisinden sonraki jenerasyona geçiren kişi zamanında, avcılık toplayıcılık döneminde bu tür reçetenin oluşma şansı olmadığı gibi böyle bir teslimiyetçi reçetenin işe yaramayacağı da çok açıktır.
Ve teslimiyetçi reçetenin işe yaramadığı bu dönemlerde bu tarz virüslerin yaşama ve bulaşma şanslarının da hiç olmayacağı pek açıktır.
Geriye kolektifi totem dönem. Kolektifi ön ittifakı dönem ve özelleştirme ahitle, imanı köleci dönem orta yerde duruyordu.
Tebrik ederim Bayram Bey.