Toplum 14
Böylece El, kişilerin kolektif bağını kolektif güçten ve kolektif koruyuculuk içinde çözüp atmıştı. Kolektif güç El ‘deydi. El de zaten mülkün sahibiyim demekle güç bende diyordu. El sahibinizim diyordu. Sizi koruyup gözeten, sizi yetiştirip, size rızk verip, sizi terbiye etmekle, sizi esirgemekle rab olanım diyordu.
El sizi kimden koruyordu? Bilinmezdi. Siz üretmezseniz açlıkta ve kıtlıkta yine ölüyordunuz. El gözetse de gözetmese de ceylan, aslanlara ağ (yem) oluyordu. Ürettiğiniz zaman da sizi koruyup gözeten bir güç zaten ortaya çıkıyordu. Yani sizi koruyup gözeten El değil, kolektif emek gücünüzdü.
El ‘in koruması olsa olsa kendi sahiplik hıncının kendi tamahkâr hışmından sizi koruyor olmalıydı. Yarın yine üretecek durumla çalışacak olmanız El ‘in öfkesini frenliyordu. El bu fireni size, merhamet etme diye yutturuyordu.
Daha olmadı mı El bir gözdağı verip, gözdağını sürekli kılacakmış, hissiniz karşısında da El gözdağına karşı sizden söz alıp merhamet gösterme illüzyonuna bu türden türlü türlü durumlarla merhametine ve korumasına devam ediyordu! Hep oyundu.
Ki köleleri yarın yeniden çalıştırıp üretim yaptıracaktı. El bu hileyi gözlerden saklayıp, yarın yeniden çalıştırıp, yarın yeniden üretim yaptırmanın tuzağı içindeki pozlarla zaten merhametli olmak zorundaydı.
Üreten bir kolektif gücünüz olmasaydı ne sizin sahibiniz vardı. Ne sizi koruyup gözeten vardı. Ne size merhamet eden vardı. El; “Ben bir tek kişinin ikincisiyim”, dese de ona yardım edenim dese de aslanın ağzında çırpınan tekil kişi karşısında El fır diye kayıp oluyordu.
Kesikli sürekli tüketim varsa; kesikli sürekli üretim de vardı. El tüketmesine ve şatafat içinde olmasına karşın, yeniden ve yeniden üretim yaptıracağı; emeği sömürü kılacağı nedenle El sizi de koruyup gözetmek zorundaydı.
Ayrıca El ‘in esirgediği, koruduğu rızk verdiği bir şey de yoktu. Yıldırım zorunlu düşüyordu. Yıldırım bir yere düşerken zorunlu olarak ta diğer bir yere de haliyle düşmüyordu. Sizde zorunlu olarak yıldım düşen yerde de, yıldırım düşmeyen yerde de zorunlu olarak bulunmak taydınız.
Bu nedenle düşen yıldırım tekrarları bir gün sizin bu yerlerin birinde olmanızla kafanıza zorunlu düşüyordu. El sahipliği nedenle kolektif güçten yoksunluğu demek kişinin yalnız kalmasıydı. Bu kişinin mülk sahibi karşısında, mülk sahibi iradesine karşı yalnız bırakılmasıydı.
Bu kolektif gücü El ‘e verip, El mülkün sahibidir demenin illüzyonu karşısındaki kişi kolektif emeği ve dolaysıyla kendi emeğini mülk sahibidir dediği kişiye terk eden kişimizin tutumu kişimizi; kendisine ve toplumuna yabancılaşmaydı.
Bu yabancılaşma karşısında sahibinin sesi kişiye diyordu ki; “yeryüzünü dolaş (ki tüm yeryüzü sahipliydi). Senin rızkını yeryüzüne saçtım. Mülk sahibinin, mülkü içinde çalışman karşılığında senin de bir payın vardır” diyordu.
Kitap gibisiniz Bayram Bey, sağlıkla