Türk Kanı
İlkokulda kış günlerinde, andımızı okurken üşütür, hasta olur ve hasta hasta andımızı okumaya devam ederdik. Fakat nereden tahmin edecektik ki, büyük önderin sağladığı laikliğin, bugünün şartlarına ve çıkarlarına göre, bir otoriter tarafından kaldırılacağını ve bunları hediye paketi gibi sunacağını... Hele bir gün hiç unutmam, bir kız arkadaşım güneşli havaya aldanmış, beyaz dantelli çorap giymişti, andımızı bitmediğinden tuvalete yetişememiş, altına kaçırmıştı. Evi yakın olduğundan öğretmen eve yollamış ve temizlendikten sonra yine sınıfa gelmişti.
En kısa boylular öne, en uzunlar arkaya olmak üzere uzun kuyruklu sıralarda dışarıda dizilir saatlerce andımız ve marşımız bitene kadar beklerdik. Bazen geç kaldığımızda, sıraya girmeden sınıfa alınmaz, öğretmenlerden azar işitirdik. Bu birlik ve bütünlük Ata'mızın bize bıraktığı manevi değerler sayesinde gerçekleşmiştir, Ata'sız büyüyen bir çocuk nesilsiz bir varlığa, topraksız bir çiçeğe benzer.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun sözü boşuna söylenmemiştir. İçimizden dışımıza kadar Ata'mızla işlenmiş ve marşlarımızla, andımızla, tarihe fişlenmiştik... 0n Kasım tarihinde bir dakikalık saygı duruşunda, ufacıktık ama, çıtımızı çıkarmayacak hatta kıpırdamayacak kadar akıllı ve saygılıydık. Diktatör bir Ata'ya değil, yurdunu ve milletini hiç bir şeyle değişmeyen, onlara kanla, canla kazanmış savaşların zaferlerini gelecek nesillere taşımaktan ve onları korumaktan onur duyan muzaffer bir komutana sahiptik. Türkiye'yi Türk ordusunun zaferleriyle zenginleştiren, Türk haritasını böylesine güzelleştiren ve vatanımızı, topraklarımızı düşmanlarımıza, hainlere, şeytanlara kaptırıp ezdirmeyen bu öndere bitmeyen vefa borcumuzu andımızla, marşımızla ödememize engel olan diktatörlüğü, Türk milletine, yapılan bir hakaret olarak kabul ediyoruz ve onları kınıyoruz.
Tarih boyunca değişmeyen, değiştirilmeyen veya değiştirilmeye uygun görülmeyen bunca manevi emanetlerin şimdi, hangi cesaretle, hangi mantıkla değiştirildiğini merak ediyoruz. Uyguladığımız hatta kullandığımız (TC) bir çok maddenin değiştiğini veya kaldırıldığını bilmek ve görmek ne kadar büyük bir ızdırap getirdiğini ve kendi halkını diktatör kılıcıyla doğrarken üzerine sıçrayan o kanların ne kadar ah dolu olduğunu unutmasın. Yakında Türküz diyemeyeceğimiz bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa... Gidişat bu boyuta doğru varacaksa, vay halimize... Aldığımız nefes, içtiğimiz su, zehir kokacaktır doğrusu...
Dışarıdan gelen tehlikeyi beklememize gerek yok, asıl tehlike içimizdedir. Bizler ancak kendi neslimizi inkar edersek çökeriz, lakin bunu kanımız aksa, nefesimiz dursa, kılıçları boynumuzu vursa bile, asla neslimizi, Ata'mızı inkar etmeyecek ve bu ulusun kutsal topraklarında, sahtekar ampullerin sönmesi için mücadele edecek, bu ülkeyi birinin bitmeyen hırslarına, ihtiraslarına kurban etmeyeceğiz.
Ödünç aldığımız bu emanet vatanı kanımızın son damlasına kadar helal yoldan teslim edeceğiz. Ne bayrağımız yere inecek, ne andımız ve marşımız susacak, ne de halkımız pes diyecek. Türk Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak...
Türk halkı her paketi açacak ve her paketten çıkacak hediyeye kanacak kadar aptal değildir. Soyumuzdan gelen ve damarlarımızda dolaşan asil Türk kanı mevcuttur.
Tarihi inkâr etmek kimseye fayda getirmeyeceği gibi, ülkemize de yeni nesillerimize de zarar getirir. Cumhuriyetten hiç bir zaman kimseye taviz vermemeliyiz akıl ve mantık bunu gerektirir. Kutlarım Sevtap hanım gayet yararlı ve güzel bir deneme ...👍
'muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.' Mustafa Kemal Atatürk
teşekkürler Sevtap. 👍
Bu denemeyi okurken çocukluğum dönemlerinde ilkokulda yaşadıklarımı hatırladım.öğretmenimiz okul dışında da kürtçe konuşanları ertesi gün okulda döverdi.Köy 50 haneydi ve Türkçe bilenlerin sayısı 5 i geçmezdi.onlarda askerde''Ali okulunda''komutanlarının dayak zoruyla çat pat öğrenmişlerdi.Hepsinin askerde Türkçe bilmediği ve türk olmadıkları için gördükleri zorlukları ve yedikleri dayakları anlattıkları,bizimde çocuk aklımızla anlayamadığımız hatıraları vardı.Okula başlarken hiç birimiz Türkçe bilmez,ırkçılık yapmanın ne olduğunu anlamazdık. Okula başlayıp andımızı okuyana kadar.Bir ezberdi hergün söylediğimiz.Bize dayatıldığını,asimile edildiğimizi bilecek çağda değildik.Okulda Türkçe öğrendik,üniversitelere girdik,hayata atıldık.Aynı zorlukları benim çocuğumun yaşaması canımı acıtıyordu yıllardır.Ben Türk değilim.Türk kanı da taşımıyorum.Kürt üm.Bu ülke her türk kadar benim de ülkem.Irkçılığı,bölücülüğü redediyorum.kafatasçı değilim.Benim de herkes gibi bir kan grubum vardır.Varlığımı ne kürt varlığına ne türk varlığına armağan etmiyorum.Kafatasçı,aşağılayıcı sloganvari söylemlere karnım tok..Ne mutlu insan olabilene,insan kalabilene. Ve en az siz kadar seviyorum ülkemi...
Necati bey,öncelikle bir açıklama mecburiyetinde hissettiğim konuya değineyim,ilkokul çağında bizlere verilen eğitimden,disiplinden ve Atamızın bize yadigar bıraktığı manevi değerlerin,baskıyla değil,onu yaşamak ve yaşatmak adına uygulanan bir sistem olduğunu ve bunu kavrayacak kadar da,onun izinden gitmeye gönüllü olduğumuzu belirtmek isterim..
Ne Fransız,ne Rus,ne İngiliz,Ne de Alman kanı taşıyoruz.,Adem ve Havva anamızdan sonra,Türk hanlarından gelen,bir Türk soyuna sahibiz.Lakin kürt,,laz,boşnak,arnavut, ayırımı ,yapmadan ecdadımızdan,atalarımızdan,Türk hanlarından bugüne gelen bu kutsal topraklarda bİr insan topluluğu olarak yaşıyor ve bu toprakları yakışacak şekilde paylaşıyoruz.Aklın yolu birdir derler ya,demek ki sizin gibi düşünürler tarafından bir olmadığını da görüyoruz.Siz Türk olmadığınızı ve varlığınızı da ne Türk,ne kürt varlığına armağan etmediğinizi söylüyorsunuz,bu sizin kişisel tercihinizdir.En azından iyi bir insan olmak gibi güzel bir amacınız var.Lakin burada benim vurgulamak istediğim Türk kanına yakışır,tek sistem olan Andımızın kaldırılmasını destekleyen bir yönetime karşı verdiğim bir tepkidir.
Bugüne günün denemesi olarak geçen yazıma destek verenlere, yüreğimin ve aklımın bir olduğuna inanlara sonsuz teşekkürler...