Üçüncü Savaş - 1
Dünya, Birinci Savaşı cepheden bodoslama götürmüştü. Asker ve bayrak dikmenin ekonomik, emperyalist şehevi tutkusuyla, karşı tarafa saldırıp istila etmişti.
İkinci savaş bunun tam bir teknikti; değişim, dönüşüm, üstünlüğü olan cephe savaşıydı. Ve bilançosu akıl almaz denli hayli ağır, bir cepheler savaşıydı.
Üçüncü savaş teknik ve teknolojisini bırakmamıştı. Ama oldukça mobilize ve teknik bir süreyim savaştı. Cephe yoktu. Kamuflaj saldırı, oldukça insani(!) boyutlarıyla, göz yaşartıyordu.
Oysa, insani boyutu aynı ve daha vahim küre ülkelerine bu yardımlar(!) kaal olmayıp hiç yapılmazken, nedense Orta Doğuya pek merek salınmıştı! Kıyamet burada kopuyordu! Bu savaşın kimi kez değişken sürekli bir koalisyon gücü vardı!
Kahinler, bir Üçüncü Savaşının olasılıkla Orta doğuda çıkacağını söylüyorlardı! Evet, burnunun ucunu göremeyen kahinler, geleceğin bilinmezlikler içeren tahmininde, burun ötesini iyi gördüklerini sanıyorlardı!
Kaosun da, menfaatin de, aniden; tüm dünyayı sardığı; siyasetlerin ve savaşların; küresel oluşması da denen olay ve sirayetlerin; dünyaya mal oluşudur Dünya Savaşları. Küresel oluşun olguları henüz tam ve tümden oturmamıştır. Şimdilik uluslar arası sermayenin güdümüyle yayılıyor olmakla değişimin dönüşümün savaşı; emperyalist bir savaş olmakta. Yani küre girişenli, küre stratejili, bir emperyalist etkimeli savaş olan bu 3 belirgin insanlık olayları, Dünya Şavaşları adı ile anılmaktadır.
Üçüncü Dünya Paylaşım Savaşı temelde; bir parçalanışların nesneldi ve imleç güdendi olan inançtı (sanal etnik) geri dönüşümün savaşıdır! Paylaşım, sürecin yeniden ve yeniden şekil eşişlerle bir dönel ekseni çevrimidir. Dönüş ekseni dışta , paylaşıma uygun olurla, emperyalistlerce, bilinçli bir kullanımın seyredişidir. İçte ise bir devrim, bir özgürlük, bir kimlik arayışlı sanal avuntu ve imleçti yöneltilmedir!
Tarihi sürecin, aşama aştırarak çıktığı uygar aşma basamaklarını; gündeki devrim denen geriye doğru inilişleri, etnikti, inançtı kısır döngüleri içinde, sömürülenlerine kör gayret veren bir trake solunumu, olacaktır! Dönüşlüme, bir gereksinme iken, bilinçsizliklerin (dinsel tutum alış gibi; etnik kimlikler gibi; çağdışı etnik var oluşların) özendirilmesi ile özneldi ereksime olacaktır!
Devrimler, geliştirici özün; nicel birikimlerdi dönüşümlerince belirirlerken, bu belirmeler sair güçlerce renklendirilip geliştirici öz görülmez kılınacaktı. Görünür yüzü hak, özgürlük ve demokrasi gibi tümden öznel anlamaların ürünü olan soslarıyla, çevrim eşecekti. Devrimin göbeğine, sosyal yapının nevrimi oturup; harekete saçma sapan, anlamsız ve iyi bir sonuç vermeyecek olanla, rast gele renk verecekti!
Toplumsa ve bilimse kültürle gelişmemiş ülkedi yapının ihtiyacı, yapının kendi dönüşmesinin ihtiyacı olmaktan, çıkarılır. Bu sahneye konan senaryolar, ufak ufak, ajan provokasyon montelerle gerçek eştirilir. Size ait olacak ihtiyaçlar, kapı komşuların ve deniz aşırı, koalisyon güçleri gibi paylaşımcıların bir ihtiyacı olacaktı!
Hareketin içindeki dişe dokunur, nesnel ve öznel menfaati kullanımdı olacak gösterimlerle, halkın bu dıştan enfeksiyon bulaşışlı pompalanışları; emperyalist heveslerin imleç kıldığı ara vasıtalar olacaktı. Halkın etnik, inançtı ayrılıkları; sanki bir kurtuluşmuşçasına bu kabil hareketlerle sahiplenmelerinin körlüğü oluşacaktı! Şartları ve beyni (lideri) oluşmadan gazına basılmış sanal hareketler, başlatılacaktı. Hareketi; beyin yerine, paylaşımcıların provokasyonları yönlendirecekti. Her provokasyon, çare diye, özneldi hareketin oluşmalar eksenine, sarılacaktı.
Sömürü alanlarındaki gazına basılmış halktı hareketler, kör bir yağmaya; yakma ve yıkmaya; tahriplere dönüşecekti. Bu uğurda oldukça soslanmış, dramatik ölme ve öldürmelerin, acınası görünüşlerine dek olacak, görsel anlatımlar da halkı; insani, dini, etnik dayanışmacılıklar içinde kılacaktı. Hepsi bir arada, girişen bu manzarayı umumiyeci öfkelerin gazını almak için ortaya konan tavırlar da, bir çeşit çapsız, basiretsiz, yöneticilerin efelenmelerine dönüşecekti.
Sömürü alanındaki öfkece hareketlere dayalı devrimler, nefessiz kalacak ve devrimlerin gözü kör olacaktır. Buralarda devrimlerin ne yönü olacaktır, ne de devrimlerin dur durağı olacaktır. Esasen bu hareketler devrim de değildirler. Olgu ve olaylar hiçbir kemaliyet kuralı taşımazlar. Ve bile devrimler rotasız ve işlemcisizdir. Devrimlerin hiç bir zaman beyni ortaya çıkmayacaktır! Devrimin beyni yerine öfke ve etnik yüzeysellik ve inanç eksenleri oturacaktır.
Beklenen dramatik nükleer bir 3. Dünya Savaşının olması; senaryolardan çok bu anlatılan oluşmaların seyredişi içindeki bulunuşlarının, çevrimiyle olacaktı. Efendilerin, sömürü alanları içindeki halka değin öznel yönlendirmeleri ile bu savaşlar olacaktı. Nükleer bir savaş hiç olmayacaktı. Zaten üçüncü Dünya savaşı çoktan başlamış ve sürmektedir de. Daha doğrusu sömürü alanı içinde keşmekeşçe harekete geçirilen öfke nedeni olgulardan bir kaçı, bu paylaşımcı emperyalist dinamiğin seyredişine oldukça uygun olması gerekecekti. Öfkeli ve ayrılıkçı hareketlerin durumuna uygun, eksen çekişli kavrayışların da, çağdaş değerlerden mülhem, senaryoları olacaktı!
İşte bu moda gibi seyreden devrimdi hareketler, emperyalistlerin şartlarından doğan telkin ile değil de; asıl seyredişin elektromotor kuvvetti, dinamik gereksinmeleri içinde olan süreçlerin bağıntılarıyla, kendisini dönüşebilmesidir. Hareketin seyrine; hak, hukuk, demokrasi, etnik kimlik gibi hareketleri de katıştırmış menfaat ülkeleri biliyorlardı ki, eylemci ülkelerdeki toplumsa yapılar; hukuk, demokrasi haklar gibi yapıları destekler ve sürdürür olan konjonktürse düzenli oluşlarıyla güncel çağdaşları gibi değildiler. Yani çağdaş toplumlar gibi üretim tüketim bağlaşıklığına denk düşen bir hak, hukuktu olan, demokrasi örgütlenmesi içinde değildiler. Ve asla da olamazdılar. Nesnel ve öznel zeminleri yoktu.
Koalisyon gücüyle, müdahale edilen ülkeler, çağdaşları gibi üretim ve tüketim yapamıyorlardı. Ama emperyalistler gibi üretim yapma ve üretimi paylaşır omlanın düzey ve düzlemine değin olacakların güya hak, hukuk ve demokrasisi gelecekti! Çağdaş üretim tüketim ilişkilerini çıkaramamış geriliklere; yüz yılın üretim ve tüketim payla şıklığını çıkarmış toplumların, bu durumlarına denk olan hak, hukuk, gibi demokrasilerine değin, özgürlük gibi sağlayışların formatı atılıyordu! Güya sömürgecilerdeki gibi gelecek olan bu; hak, hukuk ve demokrasiler; geldikleri yerlere hiçbir sağlayış da yapmayacaktı. Üstelik kendisi demokratik olmayan bir Suudi krallık eli ile bu hareket kadife eldivene dönüşüyordu!
Çünkü, koalisyonlar eliyle gelecek olan (!) o haktı, hukuktu, demokratiklikti gibi temelsiz söylemler altyapıya dek olan destekti yapısal oluşumlardan yoksundular! Gelecek olan hak ve demokrasi(!) O anki toplumsa gerçeklerle ilişkilenemeyen, temel nesnel devindiricileri olmayan, absürt anlamlar bile güya devrimsel olan hareketlerin amacı içine konmuş idi! Köksüz, öznel anlamalardan içkin bu absürt ucubelerin; öfke hareketi içine sarım anması da, ?dönüşüm' diyecekle; bir sömürü alanı olan ülkelerin ağzına, emzik olacakla verilecekti! Yani yutturulacaktı. Bu öznel rotalar, sürmekte olan 3. Dünya harbi eylemi içine, tam bir denk düşmeli, koz oyunu olacaktı!
Sürecek