Uçurum Kenarında ki Özgür Ruh

''Ölüm tapınağında bir firavunun esiriyim. Sihirli asayı bulup hayatı gök kuşağına çevireceğim.''

Her insanın hayalidir sihirli bir değnek. Herkes hayallerine sihirli bir değnekle kavuşacağına inanır.Onunda her insan gibi hayali buydu. Tutsaklığından kurtulabilmek için bir asaya ihtiyacı vardı. Tutsak olan bedenini firar olan ruhuna teslim edebilmek için.

Hiç kimse engel olamadı damarlarında ki asi kana. Gözlerinde ki karanlık; geçmişin tozunda bir lekeydi.Zaman geçiyordu ve zaman geçtikçe bir çok şeyi de alıp götürüyordu beraberinde. Zamanın geçtiğini saatin tik tak seslerinden anlıyordu. Bir de dökülen takvim yapraklarından.. Oysa şimdi saçına düşen aklardan anlıyor. Zaman geçiyor ve yılları mor halkalara diziyor. Artık aynalara küskün. Her geçen gün farklı yüzlerle tanışmaktan yorgun.

Hayatın keşmekeşinde Elif olabilmek çok güç ama o efsunlu gözlerle ve göz bebeğinde ki karanlıkla Elif'di. İçinde ki karanlığı gülüşüyle aydınlatıp etrafına ışık olmayı başarıyordu. Bütün bunları sadece özgür bir ruh olduğunda yapabiliyordu.

Onu dört duvara hapsedenler, içindeki ruhu öldürdüklerini asla anlayamadılar. O hiç ölmedi; çünkü umudunu hiç kaybetmedi. En büyük tutkusu yağmurlar ve uçurumlardı. Yağmur damlacıklarını kirpiklerine astığında ve onlarla kucaklaştığında dudaklarında mutlu bir yusufcuk doğardı. Saçlarını bir bağa köle etmedi; yağan yağmurun saçlarını okşayışı ve rüzgarla savaşı, içindeki asi kanı harekete geçiriyordu. Uzan dalgalı saçlarının her savaştan galip çıkması onu özgürleştiriyordu. Uçurum kenarında ki düş salıncağın da sallanmak heycanlandırıyordu onu. Toprağın ayaklarının altından çekilip kendini boşluğa bırakması miğdesinde milyonlarca kelebeğin aynı anda uçması gibiydi. Düş salıncağında her sallandığında yaşadığını hissediyordu.

Yüreği karanlık bir mahzende yıllanmış bir şarap gibiydi; tadı mayhoş ve hoş.

Her gece tutsaklığından kurtulabilmek için tanrıya dua etti ve bir gün tanrı yakarışlarını duyup sihirli bir asa gönderdi ona. Artık kalemi asasıydı. Hayallerin de yaşadığı dünyayı beyaz bir güvercinin kanadına çiziyordu. Ayağında ki prangadan kurtulurken ellerindeki kelepçenin farkında değildi.

Bedeni hala dört duvar arasında. Gözleri karanlık ülkenin çıkmaz sokakları ve dudakları, gözlerindeki silik suretleri gülücükle maskeleyen bir musalla taşı.

Evet bu benim... Hayatın keşmekeşin de Elif gibi dimdik durabilmek için savaşan bir Efsun. Kalemi özgürlüğü olan ve yazdıkça özgürleşen bir asi ruh.

Özgürlüğü hayatı olan birini bir zindana kapatırsan eğer, Ölür düş diyarında ki mavi kelebekler.........

12 Mart 2013 2-3 dakika 23 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (5)
  • 11 yıl önce

    Evet o "Elif". O bir serçenin gözyaşı kadar değerli, bir kelebeğin kanatları kadar eşsiz ve siyah bir gül kadar benzersiz...Evet işte o ELİF.!

    İçinde ki serzenişleri, bulunduğun zindan benzetmeli çıkmazlarını, içinin aslında ne kadarda özgür olduğunu ve aslında kalemininde ne kadar özgün olduğunu bu yazınla çok güzel dile getirmişsin.. Dilerim ki yüreğinin sesi hiç solmasın ve kalemin hep bize böyle yazılar yazsın..

    Yüreğine, kalemine "sana" sağlık.. Sevgilerimle : )

  • 11 yıl önce

    Teşekkür ederim. Hayat yolumdaki en güzel rehperimsin .Saol canım

  • 11 yıl önce

    Ne kadar samimiydi, iç dünyanızdaki yolculuk ne kadar keyifli...

    Tebrik ederim Efsun Hanım, sevgimle...

  • 11 yıl önce

    ''Ölüm tapınağında bir firavunun esiriyim. Sihirli asayı bulup hayatı gök kuşağına çevireceğim.''👍👍 yaparsınız efendim.... Zaten zor olandır "Elif" olabilmek...

  • 11 yıl önce

    Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için.