Ufak Bir Tıkırtı
Kimisi hemen ufak bir tıkırtı duysun, uyuyamaz. Uyuması için hiç sesin olmaması lazım. Kulağı kirpi gibi derler bu insanlar için. Hemen o ses neyse duyarlar. Kimisi de ufak bir tıkırtıdan korkarlar. Acaba kim var orada ? Kuru yabani mi ? Hani Hababam Sınıfı'nda vardı böyle bir karakter. Yoksa Kasımpaşa Canavarı mı ? Artık bilemiyoruz. Kimisinin ufak tıkırtıya dahi ihtiyacı vardır. Yalnız yaşayan insanlar için, özlediği sesler vardır. Belki babasının ayak sesleri. Belki de annesinin ' oğlum, yine ince giyinmişsin kış günü, üşüteceksin' diye bizlere seslenişi geliyordur uzaklardan.
Görüyorsunuz ya, ufak bir tıkırtının hayatımızdaki önemini. Sen şimdi bunu hafife alıyorsun ama, hayatımıza renk veren, yön veren rollere sahip. Seven için ayrı, sevmeyen için ayrı; korkan için ayrı, korkmayan için ayrı bir tavrı var. Peki sizlere zararı var mı derseniz eğer, var gibi gözükse de sonunda yararı dokunacaktır diyorum kendi fikrimce. Zaten atılan ufak adımlar hız almadı mı ? Dünkü ufak çocuklar büyüyüp askere gitmedi mi ? Ufaktan kurulan dükkanlar git gide genişlemedi mi ?
Yani bir neticeye varacak olursak, Dikkat kesilelim o ufacık tıkırtılara. Bir dostun eli belki o, Çocukken köyde bindiğin atın nal sesidir belki o. Ya da, severek içtiğin yayık ayranın çalkalanma sesidir o. Kısacası her şey olabilir.
Günûn seçilen bu deneme yazım için seçki kuruluna teşekkür ediyorum. Sağlıcakla esen kalın.
O ufak sesler hep olsun zaten hayatımızda yeri gelir kimsenin olmadığı zaman o tıkırtı yoldaş olur bizlere... Kutlarım Enes kardeşim...