Ufuk
Kiminin gurupta aradığı esrarengiz kızıllıktır elbette, kimilerine bir yağmurun gökten yere kavuşurken attığı adımların sayısıyken.
Kimi için de sadece bakmadır, gelecekteki gelmeyeceklere... uzaktaki toz bulutlarını bakışlarla demlemedir bazen de. Belki de yalnızca düşünmedir, kim bilir; sessizce ve bir sona ulaşma kaygısı taşımadan. Çoğumuzun yapamadığı da zaten bu değil midir?
Bir yorgunun kirpiklerinden gözbebeğine sızan o masum ışıklar da bir nebze ufuktan haber verir. Tabii ki, herkesin aynı düzeyde anlamasını, yorumlamasını ve bir sonuca bağlamasını beklemek de bir anlamda haksızlık olabilir.
Ufuk beklemektir; bir umut uğruna geceden sabaha hatta bir mevsimden diğerine duraksamadan ve hayal kırıklıklarını boşlayarak beklemek demektir. Unutmaktır hüzünleri. Belki, belki diyerek devam edebilmektedir yaşamaya bir sonraki yaşayacağımız yine hayal kırıklığı olsa dahi, bunu hayatın bir sınavı, ödüllü, bir engebesi bilerek nefesi daha da derinden alabilmektir.
Yeni doğmuşların hayata yelken açtıkları gibi, görmediği ama içine doğduğu bu pınardan mecbur olma hissini unutarak bir istek, bir vuslatı sona erdirmek için damlalarına dahi kıymadan tek yudumda içmektir. Akarsudaki balıkların kıvrıla kıvrıla yosunların yanaklarına çarpa çarpa dönüp durmasıdır da... İşte böyle şeylerden oluşur ufuk. Yani her şeyde olduğu gibi, ufuk denizinde de sınırlamalara, sınırlara ödül vermek, paha biçilmez güzellikleri çöplüğe dökmekten başka bir kelime ile anlatılamaz... Şimdilik bunları yazabildim...
Bir daha ki sefere belki daha istekli olurum yazmaya, yaşamaktan arada bir sıkılıyor olmam da bu sonucu sanmam ki değiştire... Güzel bir ömre yelken açmanız dileğiyle, hoşça kalın...
21: 03 08/ 07/ 2012