Ülkemizin güneydoğusu ulusal yüreğimizin kanayan yarası
Başta bölgesel özellikler olmak üzere, son birkaç yıldır, dünyanın yakın geleceğiyle ilgili hesap kitap durumu netleşen küresel sömürü oluşumu, ülkemizin güneydoğusunda son günlerde yoğunluk kazanan kanlı gelişmeleri dikkatlice okumamızı ve bu okumanın ışığında sivil örgütlenmeler bazında da, toplumsal tepki yöntemleri geliştirmemizi dayatıyor.
Otuz yıldır binlerce cana mal olmanın yanında, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına harcanacak trilyonlarca liranın silah tüccarlarının kasalarına akmasına yol açan, kirli çıkar hesabı kaynaklı savaşın, yakın vadede bölgenin petrol, uzun vadede su kaynaklarıyla ilgili olduğu, Amerika Birleşik Devletlerinin bölgede ki çıkarlarının jandarmalığını yapacak uydu devletler oluşturma amacıyla PKK kartını elinde bulundurduğu için sürdüğü, konunun uzmanlarınca çoktandır ve inandırıcı örneklerle dile getiriliyor.
Bölgedeki gelişmeleri akılcı değerlendirmelerle elden geçirerek, soruna siyasi yada askeri çözümler üretecek makam ve mevkilerin önlerine süren uzmanların, bu sorumluluklarını uzun yıllardır yerine getirmelerine karşın, can ve yürek yakan bu soruna neden hala dikkate değer bir çözüm üretilemediği, tutarlı yanıtlar bekleyen önemli bir sorudur.
Geçen haftalarda, vatani görevini yapan gencecik gövdelerin, kurulan mayın tuzaklarıyla ve kanlı pusularla şehit edilmeleriyle, caddelere ve meydanlara akan halkın yükselttiği ulusal tepki, soruna çözüm bulma sorumluluğu bulunan makam ve mevkileri ilk bakışta ciddi bir şekilde harekete geçirmiş olduğu görülse de, meclisin tezkeresine rağmen, askeri caydırıcılığın hala belirli bir seviyede tutulduğu, diplomatik yolların ise, lafla havanda su dövme şeklinde sürdürüldüğü ortadadır.
Bu değerlendirmenin ışığında, mevcut soruna akılcı yaklaşım diyor ki;
Mehmetçik elbetteki bu vatanın savunması için gerekirse canını verecek... Dağ, taş demeden vatanın her metrekaresinde varlık nedeni olan vatan toprağının korunmasını gerçekleştirecek. Ama... bir ülkenin en değerli olan birikimi insandır. Hele hele genç nüfusu zenginliğin en kayda değer olanıdır. Kaldı ki bir insanın yetişmesi, altın değerinde zaman ve para demektir. Ve en önemlisi, barut ve kan kokan topraklarda hiçbir zaman var edilemeyecek şeydir barış ve kardeşlik dayanışması. Elbette ki, çok geç olmadan.
Bu şartsız koşulsuz doğruyu anlayıp kabul etmesi ve bir an önce ülkenin bütün dinamiklerini harekete geçirerek, kesin çözüm üretmesi gereken makam ve mevkiler, bu tespitin tartışmasız doğru olduğunu elbetteki biliyorlar.
Bilmelerine karşın çözümün hala neden gelmediğini, bu ülkede akıl yıllardır soruyor. Aklın sorduğu soruya cevabı, geleneksel anlayış ve Türk'e Türk propagandasıyla parlatılmış milliyetçi söylem verdiği sürece, ülkemizin güneydoğusu, ulusal yüreğimizin kanayan yarası olacak demektir.