Umut Azim Verir Azim Zafere Götürür

' Lorenzo'nun Yağı Filmi Üzerine '
Lorenzo Odone yani dünya üzerinde 20 bin kişide 'bir' görülen ADL(Adrenolökodistrofi) hastalığına yakalanan bir çocuk. Yaşıtları gibi eğlenmek, koşmak, oyunlar oynamak isterdi fakat geri kalan on dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz çocuk yerine hastalık gelip onu buldu. Kendisi gibi binlerce çocuk gibi... 'Lorenzo'nun Yağı 'isimli film hastalığı ve verilen azimli mücadeleyi anlatırken, zihnimizde onlarca soru ve onlarca çıkmaz bırakıyor.

Bilimin önünde hiçbir engel tanımadığımız zamanlar vardır, tıp ne derse o doğrudur mesela, bir doktora güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Oysa bilim duygularla beraber işlemiyor çoğu zaman. Ne var ki, tıp insan hayatını korur ya da kurtarıcımızdır ama canlı değildir. Tıpkı evlerimizde kapıya cama taktığımız alarm sistemleri gibi... Tehlikeyi haber verir, zamanını söyler, hatta güvenliği de çağırabilir ama duyguları yoktur. Lorenzo için tıbbın yani doktorların yapması gereken şeyler kısıtlıydı ve kaçınılmaz sonuç kısa süre içerisinde onu kaybetmekti. Onun gibi onlarca çocuk, ailelerinin teslimiyetçiliği dolayısıyla ölüme mahkûm olurken, Lorenzo'nun ailesi onu ölüme terketmedi. Bugün dünya üzerinde benzer hastalıkları benzer sonuçlarıyla kabul edip, boynumuzu büküp çocuklarımızı ölüme kendi ellerimizle göndermiyor muyuz? Film bize azmi, azmin zaferini, umudu kaybetmemeyi ve sonuna kadar kararlı olmak gerektiğini anlatıyor. Lorenzo, doktorların ona biçtiği ömürden tam yirmi iki sene sonra 30 yaşında hayatını kaybetti. Yaşamını ailesine borçluydu, ailesi ise içlerindeki savaşma duygusuna, kararlılığa ve o büyük evlat sevgisine ve tabi ki yaşama sevincine. Babası aylarca kütüphanede sabahlayan bir hasta çocuktan bahsediyoruz, annesi onlarca kişinin kulaklarının duymadığını iddia etmesine rağmen oğluna sabahlara kadar hikâyeler okuyor, başında bekliyor sürekli bir şeyler anlatıyor, özel yemekler hazırlıyor ve aynı zamanda olanca enerjisiyle araştırıyor, yazıyor böylesi bir karanlıkta bir umut bir ışık arıyor. Ailenin bu çabalarına rağmen tıp hala umutsuz ve duygusuz devam ediyor. Doktorlar hala kendi ceplerini dernekler hala kendi saygınlıklarını ve doktorları düşünüyorlar, tıp etiğini getiriyor akla bu süreç, sahi ne kadar uygun düşüyor, tıp âlimlerinin insanın yanından bu kadar uzak olması? Lorenzo, umutsuz bir vaka bile olsa kurtarılması en imkânsız hastalık dahi olsa, araştırılmayı bir küçücük düzelme gösterebilmesi için doğru yöntemlerle çalışılmayı hak etmiyor mu, sadece insan olduğu için?
Film öyle gösteriyor ki, tıpta karşılaştığımız tedavi yöntemlerinin genel-geçer olmaması veya standartlaştırılmaması gerek, her hastaya aynı tedaviyi önermek veya uygulamak ne kadar doğrudur? Sonuna kadar mücadele etmeden, öldü saymak ne kadar etiktir?

Emin adımlarla ilerlemeli ve savaşı asla bırakmamalıyız, kararlılığımızın arkasında durmalıyız mesajlarını veren ' Lorenzo'nun Yağı' izleyicisini etkilemeyi başarıyor. Film yapımının arkasından on yıl geçmesine rağmen bugün hala değişmeyen yanlışların farkına vardırıyor. Her durumda yapabileceğimiz şeyler olduğunu gösteriyor.

Film biterken, izleyicinin aklında şöyle bir iz kalıyor, 'Savaşan kaybedebilir fakat savaşmayan baştan kaybetmiştir!

Böylelikle slogan gibi bir cümle çıkıveriyor ortaya, umut azim verir, azim zafere götürür...

25 Kasım 2011 3-4 dakika 39 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    Çoğu filim hayatın gerçekleri ile birebir örtüşür çoğu zaman. Birçoğunda belli yaşanmışlıklar vardır, yoksa senaryo yazan kişi bu kadar ayrıntılı anlatamaz olayları. Seyretmedim ama, sizin anlatımınızdan güzel bir filim olduğu anlaşılıyor...Kutlarım yazınızı...👍

  • 13 yıl önce

    👧 teşekkür ederim.. filmi izlemenizi de tavsiye ederim, etkileyici ve bir okadar felsefi,düşündürücü filmdir. bazen hayatta kalmak isteyip, istemediğimize bir karar vermemiz ve harekete geçmemiz gerekiyor...