Umut Kuşu
Benim kendime ait bir aşkım olmamıştı hiç. Hep, başkalarına yazılan şarkıların başrolü olmayı istemiştim. Alın yazıma yazılan yalnızlıktan korkarak sevilmek ihtiyacı duymuştum. Bir bir gidiyordu bana ait olmayanlar; kiminin parmağında nişan yüzüğü, kiminin esaslı bir evlilik yüzüğü; kiminde de bensiz Mutlu olduğunu ifade eden yakışıklı bir tebessümü vardı. Kanamıştım; yine en çok kendime. Dirilmek ihtiyacı doğmuyordu ömrümde yeniden, her gün yeni bir yalnızlığa doğuyordum Nasıl olsa. Gözlerimle suladım yalnızlığımı, yağmurlar da eşlik ettiler. Kanıyordum kendime; ağlıyordum bu hâlime. Kimi sevdiysem yalnızlık kavalyem oluyordu; evcilik oyunlarının bile yalnızca yalnızlıkla soluduğu havaydım ben. İzim kalmıyordu birinin kalbinde, ömürlük arzularının telaşsız sevda çiçeği olmuyordum. Çok canım acıyordu; mürvetimi kuşlar mı görecekti yalnızca ıslıklı yalnızlığıma kaldığımda? Çok acıyordu.
Kalbimden sevda teğetleri geçti; yine yalnızca acı dolu bir şarkının nakaratındaki son kelime oldum. Notamdan çalmadı hayat büyüsüne kanmış sevda yeminlileri; her yeni güne yalnızca yalnızlığa doğmak için geliyordum sanki. İçimden içime akan gözyaşlarım sel oldukça içimdeki umut kuşları sele kapılıyordu.
Şimdi bir kez daha kendime kaldım; sevilmeye layık değil miydim, çabucak mı unutulurdum? Bir sokak lambası, bir sokak tabelası, kimsesiz bir şarkı da mı beni hatırlatmazdı? Öyleyse ben ölmeye gidiyorum; yarın yeni bir yalnızlığa doğmak Hakkım varsa eğer. Kalbimde acılarıma bastığınız o yerler çok acıyor şimdi. İzninizle ölebilir miyim? Bugünler de geçer diyor son nefesini veren umut kuşum; geçer elbet, bugünleri de atlatır kader, o vakit doğdukça ben; kabrimde ötüşüverir sözümü bile etmeyen yalnız kuşlar...