Unutmak ve Unutulmak Adına (işte Öyle Bir Şey)
Canınızı yakan her neyse, ardından teselli için söylenir ?'geçecek biraz zaman, bak gör unutacaksın''
Zamanmış olup biteni unutmanın tek ilacı...
Hani o güzel şarkı der ya''Unutma beni, unutama beni'' dinlerken hüzünlendiğimiz o şarkı Bülbülün güle, ricası gibi...bir dua mı yoksa bedduamı?
Bazen giden günü uğurlarken ya da gelen günü karşılarken ne çok şeyi yok edip tükettiğimizi anlarız...
Hayat denen bu hengamede en çok sevgileri ve değerleri tüketir olduk...kullanılmış sayfalar gibi buruşturup bir yerlere savurduk sevgileri ve değerleri...
Sonra ruhumuzu besleyen ana damarlarımızı kestik, anılarımızı bir, bir sildik belleğimizden...unutmaya gönüllü, unutmaya mahkum, bir beden yaratmaya çalıştık...
Oysa bir sonbahar mevsiminde ne çok dolandı ayaklarımıza sarı yapraklar, sararmış bir fotoğraf gibi, o günlerden arda kalanları getirdi, belleğimize inat...
Bireysel yaşanan acıların, kederli denizinde her attığımız kulaç bizi bilinçaltı, denen yere ulaştırıyor...
Sonrası karabasan...bir tutarsızlık içinde uyanırız bütün kabuslardan en şizofren halimizi takınır intikam alırız anılardan...
Şimdi geriye dönüp baktığımızda, biz unutmaya çalıştıkça hayatın sayfalara dönüştüğünü, her bir sayfasının bizi olgunlaştırıp büyüttüğünü hatta bilgeleştirdiğini bazen kanatsa da buz parçası olup yüreğimizi donup kalan anılar, çok şey borçluyuz unutmak istediklerimize...
Bireysel yaşanan acıları unuturken kendimize çıkaracağımız dersler ve satır aralarındaki güzellikleri almak iyidir, unutmak bazen şifadır, yeniden doğmaktır küllerimizden...
Toplumsal yaşanan acıları yok saymaktan ve unutmaktan yana değilim...
Bize bizi anlatan, bir çok insan var geçmişten bu güne gelişimizde bizde emeği bulunan insanlar...bizim için savaşan bizim için ölenler var...
Kurgulanması bile çok zor acıları yaşamış kahramanlarımızı unutmak günahtır, ayıptır...
Bile, bile ölüme gitmenin adı: Çanakkale Savaşı...
Sarıkamış ve Şenkaya`da Allahüekber Dağları`nda donarak ölen onbinlerce askerimiz...
Hayatını sanata bilime adayan sayısız insanlarımız...Sözde değil, özde aydınlarımız...
Size çok şey borçluyuz...
Emperyalizmin beşiğine kurulmuş sallanırken biz, ve hatta söylenen ninniler eşliğinde dalarken derin uykuya...
Bir zamanlar red ettiğimizi şimdi kabul ederken, kan kokan soytarı kanımızı son damlasına kadar çekerken damarlarımızdan...
Hala uyanamıyorsak bu derin uykudan toplumsal belleğimizin zayıflamasıdır buna sebep...
Kin, nefret değil nereden geldiğimizi unutmamak adına...
Tekrarlıyorum...
``Toplumsal yaşanan acıları yok saymaktan ve unutmaktan yana değilim``...
...........................................................
(edebi bir kaygım yoktu bu yazıyı yazaken)