Üretim Ve Ahlak
İnsanda doğmak insan olmak değildi. İnsandan doğmak insan denen üretici varlığın biyolojik donanımlı biçimiyle doğar olmaktan başka hiç bir şeydi. Biyolojimiz insan değildi. İnsan oluşumuzun bir biyolojik yanı vardı.
Nitekim üreten hemcinslerimizden önceki hemcinslerimiz insan değildiler. Onlara biz, insanımsılar diyorduk. Toplumca kolektif bir üretim hareketi içinde insanlaşıyoruz. Tüketen bir paylaşım tutumunun biçimiyle, ahlak sahibi oluyorduk
Ahlak; üretim hareketi ile üretim hareketi sonucundaki paylaşımınızla, ortaya konan bir tutumdu. Ahlak özellikle de El mana hareketi içinde en önemli soyut kavramdı. Köleci sistem eşitsizliği ahlak üzerinde imliyordu.
Üretmeyen hayvanların ahlakı yoktur. Hayvanların ahlak gibi dışsal ilişkili tutumları varsa da bunlara ahlak denemezdi.
İnsan üretim hareketi içinde insanlaştığı gibi özellikle de köleci üretim ilişkisi içinde de hem kul oldu, hem de köleci anlayışı benimseyiş referansıyla ahlaklı veya ahlaksız oldu.
Karakter ahlak değildi. Nasıl üretip paylaşıyorsanız bunlar karakterinize yansır. Aynaya aksetmek nasıl ayna değilse. Karakter de yansımakta ahlak değildi.
Ahlakın toplumsal tutumlu beliriş yanını görmezseniz, ahlakın toplumsal tutumlu beliriş yanını bilmezseniz ahlakı kişilere ve kişisi güdülere indir olursunuz.
Paylaşımcılığınız, sadakatiniz, sağduyunuz, saflığınız, sırdaşlığınız, dinleyici iliğiniz gibi tutumlar sosyo toplumsa öğretili tutumlar olmakla elbette sizden de eklemlenen o sosyo topluma uygun katkılarla bir alan yansıtmalarıydı.
Yansıyan ile yansıtanı. Ya da yansıtanın eylemli boşluk devinmesi ile yansıtanın boşluk devinmesi içine konanı (yani paylaşımcılığınızı vs.) karıştırmamak gerekir. İnsanın hol devinmeli karakteri, yetenek eğilimi kapasitesi, ahlak değildi. Ama insan ahlakı, insanın karakterine yansıdığı gibi insan karakteri de insanın ahlakını yansıtabiliyordu.
İnsanı insan eden, insanı ortaya koyan ahlak değildi. Ahlak insanı insan yapmaz. Aksine ahlakı ortaya koyan, ahlakı; ahlak yapan; üreten kolektif bilinçli insandı. Üreten ve üretimi paylaştıran kolektif toplum biçimi içinde bulunuyordunuz.
Bu tutumu siz değil bu tutum sizden önce ve sizin dışınızda belirlenmişti. Bu belirlenme ortaklaşan toplumsal üretim hareketine göreydi. Toplumsal oluşu, kişi karakterlerine yansıyan toplumdan öğrenme davranıştı. Bu tür öğrenmenin özelde topluma göre oluş kalıbını yansıyan kişiler de bu tür öğrenmeler içine kişisi katkılarını da eklediğiyle benimsemeli bir tutumdu.
Ve de üreten, paylaştıran bir toplum içindeki kolektif ahlakı, kişi düzeyli psikoloji, kişi düzeyli patolojiye ve kişi düzeyli bencilliğe indirgemekle kişiyi ahlaksız kılan edimsel yansımaların bazısı şunlardı.
Siz üreten totem meslekli grubu ya da şimdiki sektörleri kendiniz olma ile görürseniz; siz karşınızdaki kişi veya kişileri ya da sektör ve de sektörlere bağıntılı girişmelerinizle; hem meslek sahibiydiniz; hem de sizler sektör el bir karşılığa denklikle üretiyordunuz. Üreten kolektif ilkeli ahlak buydu.
Bütün ahlaki ayrıntılar bu üreten kolektif ilkeye göre neşet edecekti. Yani karşınızda sizle karşılıklı bağıntı içinde olan kişi ya da sektörler vardı. Eğer karşınızda olan kişi ya da kişiler; sektör ya da sektörler olmasaydı siz ya da grubunuz veya sektörünüz öğretmen, doktor vs. türü meslekle olamazdı. Bu bağlamda bir meslek diğer bir farklı mesleğe; bir grup diğer bir farklı karşı gruba; bir sektör, karşı sektöre denk bir yükümle olamazdı.
Kısaca bu durumlar dışsaldı. Sizden önceydi. Sizden önce olmakla sizin bilincinizden, sizin düşüncenizden ve isteklerinizden bağımsızdı. Yani üreten ilişki sizden önce olan kolektif düşünce ve kolektif irade olmakla dışsal ve toplumsal etkiydi. Tutumunuzdu. Ahlakınızdı. Edimseldi. Tekrar tekrar eden alışmaydı.
Kişi ya da grubu veya sektörü kolektif süreç olan bu tür zorunlu neden ile kolektif ürettir. Kişi kolektif etkiyle kolektif ürettiği halde bu kişiler kendi kolektif üretimlerine; kendi kolektif iyelik iliklerine; kendi kamusal ortaklık olan tasarruflarına ve de kişilerin kolektif karakterli kendi emek gücüne sahip çıkamıyor. Bu bir dışsal ve toplumsal engeldi.
İkinci bir engel en temel engeldi. İkinci engel kişinin içsel belirimi olan kişi içgüdüsüydü. Kolektif inşaya göre; kişi içgüdüsünün, kolektif yapı içinde, kolektif yapı ile dışta karşılanırdı. Bu karşılanma kolektif yetenekli sektör el ve sektör içi işgücü harcanmasına göre kişiye pay edilir olması denklik ve esastı.
Ne var ki dıştaki toplumsal ya da kamusal sahiplikler özel sahiplik içinde (özelleştirme adı altında) kişinin elinde alınması ile kişinin aldığı pay lütfa ücrete, paraya dönüşmekle unutturulan temel esasın karartılma gizlenişi içinde kişinin içgüdülerinin karşılanması da kısıtlandı.
Özelleştirmeci, ihaleci mal mülk sahipliği ahlakı karşısında yoksul olan yoksulların içgüdülerin doyurulması da engellendi. Yoksulların kısıtlanan, doyurulamayan kıt kanaatleri, taat, itaat ve yoksunlukları artık ahlaktı.
Yoksulların kendi içgüdüleri karşısında nasıl davranacakları olan tutumun ahlak olması ile öğüt, tavsiye yoksul kişilere sayıldı ve öğretildi. Örneğin iyi ahlak olarak içgüdülerinin doyurulması ve çalışması karşısında lütuf edilen dışına çıkmayıp; kanaat edip; çalmayacaktı. Kişilere kolektif güçle ürettirip; kolektif paylaşımı elinde alınmanın dayatmaları içinde olan kişi bu türden birçok ahlakı denkleştirme içinde olmakla kişi eşitsiz ahlaklı insandı.
Kolektif üreten ve kolektif üretimine kolektif sahip çıkan insanın bir ahlakı vardı. Ama ahlaksızlığı yoktu. Ne var ki günümüze gelen koşullarda ve günümüzde de, ahlaki tutum içinde olmayan bir insan da olmazdı.
İnsanı insan eden etkiler içinde kişinin içsel biyolojini bir varoluşu vardı. Yine kişinin zihinsel (geistik) eylemleriyle eğim eden süreçler çevrimi içindeki uzun erimli seçililerin kişiye aktarımlar olması vardı. Ama bunlar kendi başına insan olma özelliklerini insan etmeye yetmiyordu.
Bunların böyle olması kadar ve daha gelişmiş olmakla fazlası olan dıştaki insan-insan ilişkisi ve insan-toplum ilişkisi olan üreten bir sosyo toplumsa davranışıyla da insani özelliğimizle de insan insandı".
Korteks dediğimiz geistik zihinsel etki sosyo toplumsa eylemle üreten insan olma özelliği kolektif alan etkisiyle seçilen kişilerde biyolojiye deneysel kestirimlerle ilham ve sağduyu olmaktadır. Oysa kişinin sosyo toplum sal üreten tutumu, kişinin karakteri de olan insanın içindeki kişi ve tür biyolojimiz içinde yoktur.
Yani sosyo toplumsal güçle ortaya konan sosyo toplumsa bilinç kişi biyolojini karakter içine yansımakla, sosyo toplumsa gücün mana enerjisi kişi karakterince de yansıtılmaktadır.
Yani ahlak karakter değil karakter içinde yansıtılan im, imge, imaj alma gibi enerji çevrimleriyle sosyo toplumsa değer yargılarını oluşan edimseli durumlardı. Nasıl bir üreten paylaşan sosyo toplumsal yapı içindeysen ahlakınız da öyleydi.
İç güç olan karakterimiz dışında kalan bu duygudaşça yapay karakterler 'sosyo toplumsa tutum olmanın ahlakını yansıtıyordular'. Değilse kişi biyolojimiz, bir ahlaka göre ya da en güzel ahlaka göre inşa olmamıştılar.
Hayatın biyolojik yapılı eğimi, bir olamdır. Olam yavaş yavaş dıştaki ortam karşılaşmalarına göre seçilimle karakterize oluştur. Olam demek karşıtlığı olan kadar hiç bir şeyle sınırlanmamış olandır. Ya da engel oluş kadar engel olmazlıklarla donanır oluştur. Bu nedenle türler bir kriz de yaşasalar uzun erimde bu olam durumla çevreye göre değişme ve uyumla bir evrim geçirirler.
Serbest oksijenin olmadığı ortama uyan biyolojiler, serbest oksijenli bir ortama bu nedenle uyabilmiştirler. Bu olam birden bire ortaya çıkan bir belirme ve karşılaşma değildir. Bu nedenle biyolojik yapı eğitilir öğretilir, tekrarlarla beceri kazanabilir olmakla diyalektikti bir yatkınlıktır.
Kedinin biyolojisi tam da bizim gibi değilse de, kim bilir üretim yapma da bizden bağımsız olan üretimin yapılmasına yol alışlar içinde kedinin bu üretim alanı içine sokacağı ve insanın yapamayacağı ne gibi yetenekler vardır da bizler bunları bilmiyoruzdur.
Bugünkü bizim yaptığımız üreten ilişkilerin benzerini kedilerin yaptığını düşünelim. Kediler üreten bu ilişkileri nedenle üreten sentez güç olan insan vasfı kazanacaklardır.
Bugünkü bizler üreten sentez güç olan kedi gözünde nasıl olurduk? Hiç kuşkusuz ki bizler bugünkü bizim kedi algımız ele veren, kedi algımızı ortaya koyan imajın seviyeye göçecektik. Üretim gücü, üretimi yapan bizim biyoloji ile özdeşleştiğinden; özdeşlik bu algısal yanılgıyı ortaya koymaktadır.
Bu yanılgı işte bu mantık hatası olan bu tür paradokstan ileri geliyordu. Bu paradoksa göre; üretim ancak ve ancak insan biçimli bir anatomiye uygun olmakla olasıdır, demenin yanılsama kibridir.
Ya da şöyle diyelim kediden iyi bir piyanist çıkmayacağını söylersek te; kedinin biyolojisiyle kedinin çok başarılı bir üretici olacağı alanda da insanın kediye göre yaya kalacağı sayısız oyuk alan devinmelerinin olduğunu unutmayınız.
Nasıl hayat bulmak için illa köpek gibi koku almanız, gerekmediği gibi; yunus gibi yüzmeniz; kırlangıç gibi uçmanızla olan hayata dek bir yığın özelliklerin vücut bulması için de bu özelliklerin hepsi bir arada olmakla hayatın aynı özellikle olması gerekmiyorsa; üretim yapmak için de illa insan biçimli olmanız gerekmiyordu.
Üretmeniz için sadece zihin gücü ile hayat bulmanız ve dıştan sosyal ilişkiyi toplumsal ilişki içine götürmüş bir toplumsal yapı içinde kolektif güç ile yansımanız yeterli ve gerekli şarttı. Biyolojiniz zaten bu sürece karakterize olacaktı.
Kısaca insanı insan eden süreçlerden birisi de sosyo toplumsa eylemdir. Eylem el becerileri ile beraberindeki dil ve düşünce becerileri olmakla diyalektikti bir ÜRETİMDİR. Üretemeyen gelişemezdi. Toplum üretim hareketiydi. Üretmeyen insan da olamazdı. Bizi birleştiren de üretime göre paylaşamadıkça ayıran da üretimdi.
Zaten üreten ilişikler içindeki grupların üretim gücü sentezinden doğan "kırma ya da melez" nesle, İNSAN denmemiş miydi? İnsan bir grup ya da bir ilahın değil; ilahların mesleklerini yapan bir üretim hareketi içindeydi.
Biz insan değildik, üretme gücü olan sosyo toplumsa sentezle ürettiğimiz için insan vasıflıydık. Üretmek insan özelliğidir. Biz yüzbinlerce yıl insan değildik. Ürettiğimiz için insan sıfatı içindeydik. Şimdilik kompleks üretim yapar olarak ya da entegre olarak tek üreten, ürettiğini dışta depolayıp enerji akışı ve iletime olarak kendisinden sonrasına aktaran varlık olmakla biz İNSANDIK.