Üstel Bakışla Bir Uygarlık 09
Süreç, ?çapulculuğun gücünü', ?güvencenin garantisine' çevirmişti. Bu çapulcu güç bir organize teşkilat olaraktan, üreten sistemin bünyesine alınmasını ortaya çıkartmıştı.
Araçlı üretim, toplumsal yapıya doğru yol olurken, savaş ve kavga gibi haramice olan çapul yaşamı da giderek sistemleşen, daha daha da, teknikleşen, bir uzmanlık alanı haline getirilmiştir. Artık, amacı sırf öldürme ve çapulculuk ve savunma olan savaş sanatı denen bir öldürme sanatı, insan eli ile biçimlenip meşruiyetlik kazanmıştı..
Bu gelişme nedeni iledir ki, gerek toplumlar arası eşitsiz gelişmelerin, yararlı olan gücünü ele geçirmek, gerekse de insanın üretim gücünü ve ürettiklerini ele geçirmek için savaş bir yol olacaktı. İnsanları tutsak etmek ve onlara üretim yaptırmak için; gerekse rekabetçi bir durumun sürüklemesiyle ve diğer öznel egoist çıkar çapulları için vs. savaş bir yol ve yöntem olacaktı.
Bir kısım toplumlar, üretir olmanın yanı sıra, ölen kendisi olmadığı sürece, savaş gücünün hazırcılığını görmüştü. Kendi toplumsal gelişmesi içinde bu alana daha çok ağırlık vererek; savaşçı, fetihçi, gelişme eğilimlerine de, yönelmiştir. Bu yöntem, ülkeler fethetmede, bir uçtan bir uca ülkeleri ele geçirmede, önünde durulamaz olmakta, çok çok başarılı olurken, asla kalıcı olamamıştır.
Kalıcılığını, maddi üretim ve paylaşım gücü ile destekleyen toplumlar, Dünya üzerinde sayı olarak azda olsa, hali hazırda üretim ve savaş gücü varlığını sürdürmektedirler. Savaş gücü, maddi üretim gücüne bağımlı olduğundan, teknik savaş usulleri ile yetişenlerin kendisi yerleşik üretmeye geçince, savaş gücünü yitirir olacağından tedbirini almalıydılar. Hazır köle emeği ortaya çıkmıştı, maddi ve teknik üretimleri başkalarına yaptırmak için savaşta tüm ele geçirdiği toplumları yok edecek değildirler. Kalıcılık, maddi üretimin devriyle ve uygarlaşılan güncellenir olan inanç anlayışları sayesinde olmaktadır.
Şimdi, yukarıdaki 'Tarihi süreçler; toplumların ve halkın, kendi alan güncel nesnellikleri içinde, tanısal değerlendirilmeyip de, bir takım ilahi tanımlamalarla açıklanıp biçimlenirse orada akıl işlemez. Akıl en asgari verimle tutulup, prangalanır. Paragrafımızı tekrar buraya koyup, bir somut örnekle analize devam edelim.
Coğrafya özelliğinin etkisi ile de, Araplar, organize toplumsal gücünü, daha ağırlıklı olaraktan, çapul ve talan ekonomisinden yana kaydırır olan gruplardan da, oluşuyordu. Çapul kaynaklı, kervan vurma, veya yerleşik birimlerin hayvanlarını, meyvelerini ve tarım alanlarını yağmalama vardı. Çapulcular, ustalıklı savaş becerilerini ve vurucu güçlerinin gelişmesini bu sayede pratikliğe çevirmişlerdi. Bu onların yaşam biçimi idi. Aynı zamanda da bu tercihlerinin kazanımı, onların her daim savaşçı fatihler olmasının, zorunlu bir unsuru idi.
Yeter ki bu güçleriyle küçük hesaplarla bir aşiret vuruşmalarından ve sıradan çadır talanı olmaktan çıkartılıp; bir ülküsel amaç doğrultusunda, ideal inancın etrafında birlik oluşturul sundu. Fetihler kaçınılmazdı! Konjonktürün feodalci yapısındaki vassallerin dirliksel güçleri, Arap'ın tarihi savaş gücü karşısında tutunamazdılar bile.
Bunun birkaç nedeni şöyle söylenebilir. Bir kere, Arap'ın gerektiğinde ?toz olmak' sırası geldiğinde bu toz oluş zamanında, düşünecekleri, takibini yapacakları kayıp görecekleri, endişesizlikleri bir bağlayıcı mülklerinin olmaması, yersiz yurtsuz olmaları, temel üstünlüktü. Mobilize olmaları, çok temel bir vurucu başarı idi. Yenilmedikleri sürece, geri çekilip kaçacakları, savundukları kalımlı olaraktan kaybedecekleri düşmanın eline geçecek bir şeyleri yoktu. Bu, savaşçı Arap'ın maharetçe üstün hareketliliğidir. Bu durum, Arap'ın dinlenme ve yeti sel demlenme, vuruculuk üstünlüğüdür.
Tabiri caizse Arap savaşırken kazanıyor, gezerken plânını kurup dinleniyordu. Gezginlik bunlar için bir yaşam tarzı idi. Bu genel ıra, sadece Arap'a özgü becerilerin yanı sıra, her savaşçı, yerleşik olmayan toplulukların da bir özelliğidir. Oysa yerleşiklerin böyle bir lüksü yoktu. Üreten, emeğinin dışında, başının çaresine bakar olmanın özelliklerini neredeyse yitirmişti. Yavaş yavaş ve çoktan, eskinin av ve avcı olma dönemi ustalıklarını yitirir olma konumuna gelmiştiler.
Arap'ın tercihe şayan, vaz geçilemez olacak bir yerlerinin olmaması da savaşçı Arap'ın bir güvenlik avantajıdır. Çünkü Arap olmayanın çöle göz dikmesi pek pek söz konusu da olamazdı. Her tür arazi ortamında, savaşçı Arap'ın yaşam idamesini başarır olmaları, bir üstünlüktü. Bu, bugünkü komando ve özel tim, eğitiminin o günkü koşulunun bir benzeridir. Bunlar ve bunlar gibi daha birçok nedenden ötürü Arapların savaş yeteneği, yerleşiklerin savaş gücünden vuruculuk, dayanıklılık, olağan hal durumlu ve idman uygulamaları olarak, kat kat, birkaç puan önde galibiyete oynuyorlardı.
Arap'a, karizmatik iyi bir önder ve Arap'ın etrafında tavaf edeceği, aidileşecekleri moral değerler çekim ekseni alanı verilmeliydi. Arap, etrafında aidileştiği kimliğini saygınlasın, kutsal kılıp, ülkü yap sındı. Arap'a amaç sınacağı hedefler gösterilip verildiğinde, cihangirliğiniz; o günün ölçülerinde apaçıktır. Arap'ın taşkın sevdası ve Arap'ın gücü; o zaman kendisi ile buluşmuş olacaktır. Arap fatihler konjonktürün sayılan fetih gücü olacaktı.
İşte, İslam devleti ve İslam imparatorluğu bu formasyonun bir başarısıdır. Moral değerler yerine ne verirseniz verin, fark etmez. O, aidiyetleşeceği ilke karizmatik önderlerin ufku ile ilgilidir. Gerekli olan tek şey şu; bu moral değerler değildi, yeter ki onun etrafında birleşeceği bir parola ittifak olsundu. İnsanlar bugün bile bu temel özelliği ile birçok birlikleri her hangi bir inançsal birlik etrafında ölümüne savunmaktadırlar. Böylesi grup aitlikleri dağıtılsalar bile bu kurgulanan inanç çekimleri etrafında alışmalarından ötürü, kendi üretimlerini yapmak için toplan maktalardır.
SÜRECEK