Üstel Bakışla Bir Uygarlık 1
Bu yazım; genelleşen bir bakışla yazıldı. Bir olgu olay olan İslam, kendisine özgü nesnel tarihi ve sosyal tarihi olan, güncel bir konjonktür sellik içindeydi. Bir inanç olma yanıyla da, hala sürmekte olan İslam'ın, geçmişteki yapısına; sırf inançsal gözle bakan algılara kıyasla, İslam tarihinin nesnel bir devlet oluşuyla girişen argümanları, da; belirtilerek, yazıldı. Olaya İslam'ın, kutsal oluşunun dışındaki bir bakışla, bakıldı. İslam'a; bir imparatorluk ve bir düşünce zenginliği olayı olaraktan, bakar olmanın; bir analizi niteliğindedir.
Bizler, çocukluğumuzu, hamlığımızı, şimdiki bu aşamaya gelişteki uğraklarımızı unutmuş olsak da, onlardan zorunlu olaraktan bir yanları taşırız. Bu aşamaları üzerimizden atamayız. Atabilseydik eğer, yapımız temelsiz kalır ve çökerdi. Yapımız bu geçmiş malzemeler ile yola çıkmıştır ve ileriye doğru da, bu malzeme ile göç edecektir.
İşte tek Tanrılı olgunlaşmalar da, ne kadar yadsırlarsa yadsısınlar; kendisinden önceki oluşuklaşmış içerilir öncülerini, zorunlu olarak taşırlar. Eğer siz monoteizm içinde, kendisinden önceki, ilişkin öncüllerini çekerseniz, geriye bir şey kalmaz. Sistem iflas eder.
Çünkü yeni inşalar; kendi zamanlarından önceki temellerle karşılaşacaktırlar. Gerek soyut, gerek somut olaraktan, bunlarla eytişime girişerek, bu günkü yapılarını, ortaya koyabilmişlerdir. Yeni inşalar; öncüllerinden, taşır olmadığı hiç bir rengi yoktur. Ve öncülünden devir almadığı, yine taşır olmadığı eski bir ton ve biçimleniş yoktur, zaten olamaz da. Yani monoteizmin, ilkel büyü ve sihirden, tutunda, totemci anlayışlardan beriye doğru, politeisttik anlayışların temel içermelerine değin, toplumsal olan girişimleriyle biçimlendikçe biçimlenmiştirler.
Monoteizm geçmişteki öncül oluşmaları, yeni durumun hal ve gidiş şekilleri içine girdirdiler. Böylece o günkü gelişmiş olan halleriyle çiçekliğini açabilmiştir. Bu günkü çiçek, geçmişin paradigma (değerler dizgesi) envanterindeki adım ve malzemelerden dokunmadırlar. Hem onları dokuyup üzerine gelişecektiler; hem de, onları bu günkü duruma benzemez olan yanıyla reddederek, kendisine oluşma alanı sağlayacaktılar. Eskiyi reddetmese, yeni olamazdı.
Bu seyir, evrensel olanın da var oluş koşuludur. Benim tabirimle her olgu, olay ve girişmeler; parça, bölük, sosyal terminoloji ile dersek, etniklik girişmelerle aşamalandıkça olgunlaşır, düzenlilik kazanır. Sistemleşirler. Sistemleşir olanın, bilinir bir akar zamanları olur. Ne var ki bu bütünleşen, parça bölük olmaktan ve etnik olmaktan kurtulan yapımız, yeni aşamalarla parça bölük olmaktan kısmen kurtulan yapımız; kendisinden sonraki çevrenin de bir ayrıntısı; bir parçası, bir etnik durumu olmaya doğru da, hep gerilerler dururlar.
Varlıklar, olguları ile bağımlılaşır (izafileşir), bağıntılarıyla (izafilikleriyle) da kesikli ve sürekli olaraktan devam ederler. Tüm olguların ve süreçlerin, sürüş seyirleri böyledir. Her hangi bir olgu ve sürecin tarihi, bir yerde, öncül bir biçim malzeme ve girişimlerle (fosil zamanla) başlamak zorundadır. O malzeme neden öyle de, böyle değildir gibisinden öznellikler, diyemeyiz. Çevrenin doğal ve sosyal arzlarının ortaya konuluşu neyse, seçme ve ayıklamanız da, bu sunulanların içinden yapılacaktır.
Sürecek