Üstel Bakışla Bir Uygarlık 19
İmparatorluğun âli çıkarları ve girilen yolun gerekleri; islamın ilk koyduğu kural geleneklerle çatışmaya başlamıştı. Örneğin, islamın bir kurumu olan öşür vergi türünün yanına (Ki bu da Mezopotamya ve Asuri kültünde olan ışru-u denen 'onda bir' vergidir), bir Sasani kurumsal geleneği bir Sasani hükümdarı 1.Hüsrev tarafında cezit diye koyduğu cizyeyi ve toprak vergisi haracın da islama katılmasıyla, katmış olmasıyla, İslami ideolojinin içine alınması; geleceğe de aktarılacak yolun zorunlu yararcı bir kopya alıntılama, verimliliği olmuştur.
Kuran tövbe/29'da cizyeyi önermişse de, öşürü de bakara /267 de çıkarmak olasıdır. Öşür de, cizye kronolojik olarak islamdan öncedirler. Cizye, Fenikeliler'de, Roma'da, Sasani'lerden beri kullanımda olan bir uygulamadır.
Yine Halife Abdülmelik, İslam kurumunda olmayan ilk sikke parayı bastırmıştı. O güne değin İslam devleti ve Müslümanlar; İran Sasani ve Bizans parası kullanıyorlardı. Oysa devlet olmanın bir kurumlaşma egemenliği olan para basma, İslam'da Abdülmelik'e değin yoktu. Maliye işlerine önem verilmesi, islamın başından beri, düzgün işleyen kurumsal bir yapısının olması, öngörülememişti bile. Bu da imparatorluğun menfaati ile çelişen geri bir düzenleniş idi.
Gelenekleşmeyi başaramamış bir zaaf kurumsal yapısı da; devlet içinde, üç resmi dilin kullanılır olmasıdır. Yunanca, Farsça ve Aramice kullanılır olmasına karşın, Yine Abdülmelik ileri bir adımla Arapçayı resmi dil yapıverdi. Sasani yerel yönetimlerinin uygulamalarındaki geleneksel olan ve güncel olan kurumlaşmaları, İslam devletinin teamülü içine katmayı unutmamıştı Abdülmelik.
8. yüzyılın sonunda, vezirlik makamı gibi paylaşıcı yönetimler içinde, yerel egemen sınıfların ağırlığı, Arap ağırlığa göre hayli değişti. Örneğin İranlı Barmekiler İslami yönetimin, vezirlik makamını ele geçirmişlerdi bile. Bunlar hep, eskiye bağlı kalmayan konjonktürün, talep ve çözüm ittifaklarıdır.
Bu ittifaklar görmezden, anlamazdan, gelinmeyecek denli imparatorluğun, dönüm ve kırılma noktalarıdırlar. Genelde ırkçı ve mevalileştiren bir tutum olan Emevi tutumu, imparatorluk ahalisini sünnileştiren mezhepçi yaklaşımları nedeniyle, karşı akımları Şiilikte tutumlaştırdı. Mevalileştirme yumuşatılıp akimleştirilecekse de bunlar gelecekte de İmparatorluğun geçerli ideolojisi ve paradoksları olacak idi. Emeviler dar bir kurul tarafından seçilen halifeliği, hanedanlığa çevirdiler. Ama yinede getirdikleri bir takım ilkeler Özelliklede 1. Mervanın Oğlu Abdülmelik'le girişilen dinamikler imparatorluğun, tutumları ve geliştirici motoru olmuştu.
Şu bir gerçekti, hala dinler ülkelerin ideolojisini belirliyordu. Bunu açık açık Bizans'ta ve İran'da da görmek olasıdır. İdeolojiler burada genelde bir halkçı aitleştirmenin başat kılınması gibi beliren yapılaşmalardır. Henüz toplumun sosyal adalet ve sosyal vatandaşlık ilkesi ortaya çıkmamıştır. Tüm halk çatışmalarının kaynağı da bu farklı farklı aidiyet tutumlarına siyasetin de el atmasıyla daha bir hınçla ortaya çıkıyordu.
İran'lılar, yani bir Pers imparatorluğu devamı olan Sasani'ler daha islam'dan 350 seneden fazla bir zaman önce kurulmuştu. MÖ. 560'lardan beri dini yapı ile devlet iç içedir. Sasani toplumunun insani yapısı; köle ve köleci toprak sahipleri (feodal beyler) ile üreten sınıf yapısı olarak, beş temel sınıftılar. Bunun içinde zanaatkârlar ve tüccarlarda vardı. Sasani'lerde Ruhban din adamları dini hizmetlerin yanı sıra, hattatlık, kâtiplik gibi bürokratik işlerde yaparlardı. Yine bu alanda çalışacak elemanları eğitme işini de bu ruhbanlar üslenmişlerdi.
Acemin eski köleci ilişkileri ve geleneksel kabile ittifakları geçerliliği yavaştan ve derinden değişmeye başlamıştı bile. Çöken kabile ilişkileri yapısı içindeki Sasani devletine en büyük destek, Zerdüşti rahip ve din adamlarından geliyordu. Yani Sasani'lerin mevcut dinsel ideolojileri, köleciliğe sırt dönmüştü. Ve mevcut Sasani dini ideolojisi feodalizmi destekliyordu. İslam ideolojisi bunu tam başaramamıştı. Zerdüştilik de, eski Mazdeki dininin Zend Aveta adlı din kitabının, yeni tarz bir yorumlanış biçimi idi.
Göçebe toplumlarla, yerleşik toplumların arasındaki çatışma ve çelişmeleri; eş deyişle eski kölecilikle yeni serf olan köle ve feodal toprak beyi arasındaki çatışmaları, yeni dinsel ideolojisel anlayış bu yorumlarla tanımlanıp, ifade ediyorlardı.
Bu ateş gede anlayış, Mazdeki yapının, iyilik kötülük ikili çatışması felsefesi üzerine oturur. İlk kurucusu bir çoban peygamber olmasına rağmen, zaman değmişti. Şimdi çoban gruplar kötülüğü, çiftçi gruplar iyiliği temsil eder bir dinsel yorumlanmalarla tarif edilir hale gelmişti. Yani toprak sahibi feodaller iyi insanlardı ve iyiliğin temsilcisi idiler. İyi bir müminde iyilikten yana, yani toprak sahibi feodal beylerden yana olmalıydı.
Feodal ittifakların bir ?şeyhin şahı' olan İranlı yöneticiler de, Zerdüştilerin bu destek durumlarına hiç de kayıtsız kalamazlardı. Zerdüşti tapınaklardaki sürekli yanan ateş gahlara devamlı ve her tür maddi manevi olanağı sağlarlardı.
Bu dinsel ideolojik yapının karşı yapılanması da Mani ayaklanması idi. Eşitlikçi bir anlayışın temsilcisi olan manilik; her türlü ortaklığı savunan bu akımda, bir Mazdeki yapı disiplinli anlayıştır. Yani Mazdeki bir yapı İran egemen sınıfının desteğini de alaraktan, Sasani kabile aristokrasisini yıkmıştır. Yani süreç dinlerin ülkeleri biçimlediği ve güncel yapıların birbirine kaynaştığı bir yapıdır.
*Üstel : Anlam ayrımı
06.02.2009