Varoş Sevgim
Açlığın ve soğuk gecelerin çaresizliği, bu çaresizliği yaşayan " varoş sevgim " asıldır bilir misin ?
Varoş sevgiye yine açım, varoş sevgimle, yine soğuk bir gece ve yine baş başayım kendimle.. Yine hayalimle, rüyamla, ruhumla da olsa seni düşünecek bir yer arıyorum.. İçimi ısıtmaya. İşte yine seni bulup kaybettiğim yerdeyim. Rüyamda ki rüyadasın...
İliklerine kadar donduran soğuk karlı bir gecede, tırnakları bile titreten sonbaharın son ayları altında yağan karlı yıldızsız bir akşamüstünde; bir aşk iskelesinin altına gizlice girip, tozlu raflara kaldırdığın varoş sevgini, yeniden serip de çırpmadan, yatak yaparak üzerine uzanıp yattığın odlumu hiç ?
Veya daha beter bir gecede, gece boyunca sevgi açlığından, açlık nefesin kokarak, içini ısıtan sevgi kanının çekildiğini hissederek, soğuktan kıvrılmış titrerken, bu sabah kim ? yüreğine bir avuç özlem, bir bardak sevgi, yada bir tutam aşk mı ? Yada geçmişten veya dünden kalma bir dilim dostluk mu getirecek diye düşündüğün oldu mu ?
Varoş açlığını düşünürken zifiri gecede yalnız olmadığını, çöp bidonlarından kırıntılar toplayan kedileri köpekleri, bir somun ekmek için kağıt toplayanları, banklarda sabahlayan çocukları, işten eve giderken sokaktan gelip geçenleri, onların yüzlerindeki yalancı mutluluk ifadelerini seyrettin mi ? Seyrederken kabus dolu rüyalarla uyudun mu hiç ?
Duygularına saf saf, şırıl şırıl akan bir su gibi bir şelale misali coşa coşa çağlayan duygularının altında yüksek yüksek dağlardan döküldüğün, dökülen suların üzerinde bir kelebek gibi özgürce uçarken uyandığın, uyandığında ise yatağından düştüğün, düşünce de, aşk sevgi özlem olmayan sadece buz kesmiş buğlu yatağında hiç boğulduğun oldu mu ?
İnsanın böyle bir ortamda bir şeylere karar vermesi ne kadar zor; ya seni varoş sevgimle içime gömmeli ya da artık içimden söküp atmalıyım..
Ceplerimde taşımaktan eskimiş, tozlu ellerimce iki de bir çıkarmaktan yıpranmış kirli siyah-beyaz resmin.. Bu resmi bana verirken söylediğin duygu dolu kulaklarımdaki sesin.. İşte, böyle bir duyguyla alıyorum kağıdı kalemi elime başlıyorum yazmaya " varoş sevgimi "
Ve ruhumda efsaneleşen hayali bir siluetin.. Bir ilah gibi ( tövbe haşa) kalbime gömdüğüm, sonra çürüdü diye çıkarmaya unutmaya çalıştığım duygularımdaki hislerim..
Bu çapraz hislerimden faydalanıp naparsan yap..
Aşksız sevgisiz gecelerin çaresizliği nasıldır bilir misin ?
Her gün, yüz yüze rastlaştığınız sokaklarda ki gerçek açları, acıları, mutsuzları, elinizde taşıdığınız poşetlere iç geçirerek göz uçlarıyla bakanları gördünüz mü ? Ama nedense görmek istemediğimiz ve pek önemsemediğimiz sahipsizlerin gözlerindeki hüznü, yalnızlığı ve ürkekliği gördünüz mü? Onlarında özleme, sevgiye, aşka, muhtaç olduğunu hiç düşündünüz mü ?
Açlığımdan, mutsuzluğumdan faydalanıp naparsan yap..
Ve bir gün ve bir an olsun, onlarla duygudaşlık kurup yaşadınız mı? Onların penceresinden dışarıya, onların dünyasına, hayata onların gözlerinden baktınız mı ?
İşte; şu ruhuma bu duygular arasında ağını örmeğe çalışan örümcek bile, çöp bidonları içinde yaşam savaşı veren köpekler, kediler, bile kendi sessiz kavgalarını renklerinde yaşayan yıldızlar bile, kendini duvardan duvara vuran rüzgar bile, hepsi birden isyan ediyor varoş çaresizliğimize.
Çaresizliğimdeki çaresiz hislerimden faydalanıp naparsan yap..
Çöp bidonlarının pis kokuları arasında iskelete dönüşmüş karnı içine çökmüş kasıkları ile pislikten bitlenmiş titreyen vücudu, ve her hangi bir nedenle yaralanmış yarasından akan kanıyla üstüne çöreklenen tedirginliği, korkusu yüzünden kuyruğu bacakları arasına sıkışmış; bir köpeğin, bir kedinin gözlerindeki soğuklaşmış çiğ buğusu acıyı hiç yüreğinizde duydunuz mu ?
Zayıflaşmış yüreğimin içindeki hislerimden faydalanıp naparsan yap..
Üşümemek için, birbirlerinin vücutlarına sığınan ve insan yavrusu gibi ağlayan ve acıkan, süt isteyen ve çırılçıplak, damsız-duvarsız, yavrularına kenetlenmiş bir anne köpeği, kedinin, durmadan büyüyen kavgasını hiç yaşadınız mı ? Yanlarından geçerken feri sönmüş buğlu gözlerindeki anlamlı bakışları gördünüz mü ?
Kavgalarımla, akan yaşlarımla bile ağlayamadığım varoş hislerimden faydalanıp naparsan yap...
Ve onları gördükçe, onları düşündükçe titreme tutuyor vücudumu.. Kendime dönmeye çalışıyorum ama üşüyorum... Kapanmalı artık gözlerim.. Onlar gibi bende sonsuz bir karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim.. Yürümeliyim ardıma bile bakmadan, yürümeliyim paramparça ederek değerleri ve sevgileri, yok ederek yaşadığım tüm zamanları..
Oysa öyle mutluydum ki, rüyama girdiğin için, bu karanlığın içinde, bana her sarılışında, beni her öpüşünde.. Onlardaki varoşluğu unutup senle teselli oluyorum..
Ellerin uzanıyordu bana doğru.. Ben sana uzandıkça senin ellerin kısalıyor tutamıyorum... Uzaklaşıyordun benden.. Koşup yakalamalıyım ellerinden yakalamalıyım... Ona gitmeliyim, ona gitmeliyim diyordum... Ama sen git gide soluklaşıp kayıp oluyordun...
Soluklaşıp kayıp oluşlarındaki hislerimden faydalanıp naparsan yap..
Yağmurlar altında, çöl kumları sarıyor bedenimi.. Kumlara bile düşmeden kuruyor göz yaşlarım.. Koynum boyunum her tarafım kum.. Cehennem sıcaklığı misali.. Seraplarla boğuşuyorum...
Göz yaşlarımdan.. Hıçkırıklarımdan.. Açlığımdan.. Susuzluğumdan.. Uykusuzluğumdan.. Kaderimden... Yangınlarımdan.. Çaresizliğimden... Aşklarımdan.. Kimsesizlerin varoş sevgisinden de.. Ve bütün hislerimden faydalanıp ısrarla doya doya öp beni..
San ki cennetdeyim şu an.. San ki rüya gibi her şey.. Hayali de olsa, ruhen de olsa bu bedenden kurtulmuşken, bu bedene geri dönüp girmeden nolur sev beni, seviş benimle öp beni.. Ve yine çaresizliğimi, yaşıyor ve çaresizlik içinde yanıyor bu bedenim...
Yerin derin, karanlık diplerinden aniden fışkıran lavları ve onun yanımıza yaklaştığını hiç fark etmediğimiz yakıcı sıcaklığını hissetiniz mi ?
Veya her yanından mutluluklar fışkıran sevgi aşk akan kalabalıklar arasında yalnız kalıp da ağladığın oldu mu ?
Veya gülmeyi bile beceremeyen gülmeye hasret, gülen insanlar arasında, yaşlar gözpınarlarından damla damla süzülürken, hasret içerisinde ateşin en azgın zamanında korlaşan bir kor gibi yanar oldunuz mu ?
Dudaklarının ıslaklığındaki hislerimden faydalanıp öperek söndür beni..
Zaman geçiyor, acım dinmiyor.. Kapanmıyor yaralarım.. Tükenirken ben, aklımda bir tek sen.. Görüyor musun, yine konuşuyorum ama sessizce yazarak.. Çaresizliğime susuyorum.. Susmayı öğreniyor yüreğim.. " susuyorum "
Ve şimdi senden çok uzaklarda.. Gözlerimin ışığı sönmüş... Bakışlarım karanlık duvarda bir noktada.. Hayalimde, düşlerimde ve düşüncelerimde hep sen..
Düşlerimdeki hüzünlü hislerimden faydalanarak doya doya sarıp sarmala, sara sara öp beni...
Bir çaresizlik, bir umutsuzluk içimdeyim.. Sanki bakılan her yerden görülebilen en sevmediğim anıların kaynağı üzerimde dolaşıyor kara bulutlar misali, üzerime çöreklenmiş gibi...
Yine bu günkü gibi ki gibi soğuk bir son bahar akşamıydı.. Ağaçlar son yapraklarını dökmek üzere son hüzünlü gülücüklerini saçıyorlar.. İşte yıllar önce; 'elveda' demiştim duygularımın beşiği zeytin gözlerine..
Hüzünlerimdeki sessizliğimin başkaldırısı bir başkaydı o gün... Ve ne yazık ki, biçare gözlerimde iki damla yaş...
Biçareliğimdeki biçare göz yaşımdaki hislerimden doya doya ağlata ağlata öp beni...
Şimdi görüp hissedebiliyor musun bedenimin çaresizliğini ? Aramızda kopan fırtınadan sonra kuruyan dudaklarımdan zorlukla çıkan ismin hala güzel ve yalın bu gün gibi kulaklarımda şimdi..
Sanki senden arda kalan bir rüzgar esintisi duvarlara çarparken, bize ait olan bir şarkımızı fısıldıyordu kulaklarıma.. Benimle uykuya dalan gecenin kolları arasında, bir şiir daha yazıyordum sensiz geçen günlerimin altına..
Karanlık ve soğuk yıldızsız gecelerimin karanlığını aydınlatan sokakta ki yanıp yanmamaya karar veremeyen fersiz lamba, ta yıllar öncesindeki maziyi getiriyor gözlerime..
Gece derinleştikçe gecenin suskun suskunluğu dinliyorum kireç ve sıvadaki toprak kokusunu içerime çekerek..
Kireçli sıvadaki hüzünlü hislerimden duvardan duvara doya doya vurarak öp beni...
Şimdi sen, sıcacık bir odada kuştüyü yatağına gömülmüş tatlı mazimizi ve hayallerimizi zevkle içerken; ben gecenin çiy bıraktığı bir varoş sevgi tezgahının altında yatak yaptığım çimento torbaları içinde, elimde kâğıdım-kalemim ve sen.. Yazgılarımla yazıp çizdiğim hislerimden çize çize öp beni...
Şuan sen, düşlediğim tek gerçek..
Anlaşıldı..
Tan ağrıyor sabah olmakta..
Sendeki rüyadan uyanma zamanıdır..
Gitme zamanıdır artık gözlerinin içindeki yuvadan...
Hangisi daha zor, hangisi daha acı ?
Gerçekten gitmeli miydim, yoksa savaşmalı mı? Bir yol arıyorum kendime.. Gerçekte, rüyamda, hayalimde bulduğum tüm yollarsa sana çıkıyor...
* Sevgiye aç
* Özleme ihtiyaç
* Aşka muhtaç...
* Sana ise yoksulum..
" Varoş Sevgimle "
(Marta 2010 )