Vedalar Hep Islak Olur

Üzerime bir şey almadan çıktım yağmura, iliklerime kadar ıslanayım diye. İliklerime kadar işlemiş olan Seni de beraberimde ıslatayım diye. Islanmak bahane aslında, sen sadece hisset diye. İliklerimden iliklerine kadar kendini hisset diye...

Islak Vedalar yağmura karıştı. Gözyaşlarımı saklayacak yer bulamadığım için çıktım sokağa, ağlayacak bir yer bulamıyorum ki insanlardan. Herkes bana bakıyor. Şimdi rahat rahat ağlayabilirim, bırakabilirim yağmura gözyaşlarımı. Saçlarımı rüzgâra bıraktığım gibi. Kimse anlamaz ıslaklığımı, kimse anlamaz bu gözyaşlarımın sebebini...

Yağmur yağıyor...

Gözyaşlarım karışıyor yağmura, hangisinin daha şeffaf olduğunu seçemiyorum. Belki ikisi de aynı renktir. Yüreğimizdeki renkler gibi, renksizdir belki gözyaşlarımız. Ama renksiz de olsa her damla da senin resmin damlıyor, senin gözlerin damlıyor.

Yaşlar benden olsun,
Gözlerin yeter bana...

Kimse bilemeyecek bizi. Öyle güzel sakladım ki içime seni... Gözyaşlarımın sebebinin bilinmediği gibi. Hep suçlu kalacağım, hep meçhul kalacak bu ayrılık. Bu veda hep bilinmez olacak, hep sebepsiz. Seni nedensiz sevmelerim gibi.

Sebebini bilmeden, neden aramadan, sevmek için sebep bulmadan Sevdim Seni... Cesur olanı, büyük olanı sebepsiz, nedensiz sevmekti zaten.

Yağmur hızlandı!

Yaşamaktan ileriye doğru saymaya başladım. Yağmur damlaları kadar ıslak sayıyorum. Yağmur kadar hızlı, koşuyorum. Bir yerde oturup yağmurun en çok yağdığı yere birazdan kendimi bırakacağım biliyorum. Bu vedayı daha fazla taşıyamaz bedenim, onu da biliyorum. Sırılsıklam olana kadar ağlıyorum yağmura karıştıracak damlalar biriktiriyorum...

Dışarı çık!

Başını gökyüzüne dik, belki buharla birlikte gözyaşlarım karışıp, belki sana ulaşır. Belki tuzu bulaşır dudaklarına. Belki bir tadım kalır yüreğinde...

Daha fazla dayanamıyorum...

Bu ıslaklığa olduğum gibi ıslak halimle uzanıyorum olduğum yere! Taşlar yağan yağmurdan daha soğuk, buz tutuyorum, kesmeye kalksam kesilmem belki, ama buz kesiyorum. O kadar soğuğum ki artık, toprak bile kabul etmez beni. Toprak bile üşür soğukluğumdan. Toprak üşür, ben donarım...

Bundan böyle tüm şiirlerim ölüme hasret, tüm dizelerimden sensizlik damlıyor... Yazdıklarım Seni yazsa da, kalemimden sensizlik akıyor... Yağmurda boğulurken gözlerim, hiç susmayan yüreğimle birlikte, kaçacak bir yerim yok biliyorum.Romanlarda ki kadar hazin bir son bu, benim sonum.Herkes yüzüme bakabilir, herkes gözlerimi görebilir ama gözlerimin içindekini göremez kimse ve hikâyemi aslında kimse bilemez...

Bir hiçim ben, hiçlikten geliyorum, yağmura uzanıp, sonsuzluğa gidiyorum.Yerim yok artık Senin olmadığın dünya da, gömüyorum kendimi, kendi içime, senin olmadığın şehirde. Yağmur kaldırıyor cenazemi, kelimelerim can çekişirken...

Yerim yok, yurdum yok.Hiçim, hiçbir şeyim yok...
Sadece ölüm'ün kabul ettiği bir şehre gidiyorum.

Vedalar ıslak olur,
O yüzden bu kadar yağmur yapıyor İstanbul'a!

Vedalar ıslak olur,
O yüzden başımı kaldırıyorum yağmura...
Deniz'e karışamayan gözyaşlarım, ecelim olan yağmur'lara karışsın diye...

Sen de başını dik tut!

Bak ölüm'den geriye kalan son nefesimle sayıyorum, daha çok sayıklar gibi...

'Seni Seviyorum'


On Dokuz Nisan İki Bin On İki 22.00

20 Nisan 2012 3-4 dakika 94 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar