Yağmurda Saklı Hüznüm

Sana merhaba demeyi öyle çok özledim ki...
Tıraş losyonunun kokusuyla uyanıp ?günaydın aşkının aşkı? demeyi... Burnuma kondurduğun yumuşacık buseni... Çok özledim canım benim, çok çok özledim... Yüzümü boynuna gömüp uyuya kalmayı, koynundaki güven duygusu dolu huzur içindeki güzel uykuyu özledim. Ben seni çok özledim...
Kimsenin elinden tutmayı sevmezdim bilirsin gezerken. Ya senin serçe parmağındı ya da kendi parmağım. Kollarımı arkamda kavuşturup tutardım işaret parmağımı senin yokluğunda. Neden gittin? Özledim seni çok özledim ben...
On sekiz yıl ve on beş gün... Biliyorum buna da şükretmem gerek ama yetmedi bana onca yaşanmışlık... Çam kokusunu çok severdim küçüklüğümde. Seni getiriyordu bana çünkü. Artık gelmiyorsun. Yine de çok seviyorum çam kokusunu hayalini getiriyor artık bana. Gittiğin günden beri yağmurun da kokusunu çok seviyorum... Yağmurlu havada rüzgâr bana toprağının kokusunu getiriyor. Dolduruyorum ciğerlerime. Senin yeni kokunu taşıyor burnuma... Yağmur yağmasını bekliyorum ben çam kokusunu ve torağının kokusunu rüzgârla yollasın bana diye... Derin derin nefesler alıyorum. Neden beni yapayalnız bırakıp gittin?
Yalnızlık nasıl bir duygu yaşadın mı hiç? Üstelik kalabalık içinde yaşanan yalnızlığı soruyorum sana? Beni yalnız bırakıp gittin. On yedi yıl ve üç yüz on beş gün oldu senden yoksun kaldığım... Uzun zamandır yağmur yok... Rüzgârdaki emanetimi bekleyip duruyorum... Çok özledim kokunu çok... Seni çok özledim ben...
Hep ?cemiyete karış? derdin bana ?uzak durma insanlardan?. Bilirsin çekinmem ?merhaba? demekten yeni yüzlere. Sen varken kolaydı her şey güven içindeydim. Kalkana gerek duymadım zırh kuşanmaya da... ?Yüreğini temiz tut ki güzel insanlar çıksın karşına? derdin... Sen vardın güzeldi tabii... Öyle ani gittin ki beni tamamen savunmasız bıraktın... Korktum. Korktum ve kuşandım ne varsa üzerime... Kalkanlarımı ve zırhımı. Sen bana cesur ve güçlü olmayı öğrettin öyle olacaksın dedin... Ama korktum yokluğunda... Korktum fakat bunu belli edemedim dışarı. Sana söz vermiştim.
Bana ?kalbini temiz tut. Rabbim gönlüne göre verir?derdin. Benim mi gönlüm bulanıktı? Cemiyetten kopmadım hiç. ?Merhaba? demekten çekinmedim yeni yüzlere... Ama korktum yokluğunda zırhımı kalkanımı kuşandım karıştım cemiyete... Güzel insanlar da oldu çevremde. Ailem yanımdaydı. Dostlarım arkadaşlarım oldu. Ama yalnızdım aralarında. Neden biliyor musun? Ben korkumu gözyaşlarımı kimseyle paylaşamadım. Sana söz verdim güçlü olacağım konusunda. O zaman yalnız kalıyorsun kalabalık içinde... Çok yoruldu omuzlarım... Çok ağırlar kuşandıklarım. Ama söz verdim sana. Biliyorsun gittiğinde bile sadece bir gün ağlayabildim. Panikledim, geri gelmeyeceğini, koynunda uyuyamayacağımı, yüzümü boynuna gömemeyeceğimi bilmek beni çok ürküttü. O yüzden engel olamadım gözyaşlarıma. Kokunu çok özledim. Neden bırakıp gittin zamansız?
Çok yoruldum... Kollarımı arkamda buluşturup orta parmağımdan tutarak gezemiyorum. Serçe parmağın da yok... Çok yalnızım. Yalnız ve yorgun... Tamam, çok güzel insanlar yakınımda. Ama sen yoksun... Senin yokluğun benim yalnızlığım. Bacaksızın sadece senin yanında sana nazlanabiliyordu, sana ağlayabiliyordu. Bilirsin gözyaşım inci inci dökülür ama mimik olmaz yüzümde ağlarken. Sadece burnum kızarır. Artık geceleri yastığımı ıslatıyor gözyaşlarım. Sessiz, sensiz. Sabaha senin tıraş losyonunla merhaba demek yerine boğazında düğümlenen bir yumrukla uyanır oldu Bacaksızın. Sevmiyorum o yüzden geceleri, sabahında ne tıraş losyonunun kokusu ne de buselerinin yumuşacık sıcaklığı var. Çok özledim seni... Yüzüm üşüyor. Boynuna gömebilecek miyim yeniden yüzümü? Yine koynunda yerim olacak mı? Ne zaman kavuşacağım sana? Kavuşabilecek miyim? O huzuru, güveni özledim...
Sen gidince boşluğunu doldurmak gerekti evde. Babasının nazlı bacaksızı, annesinin adana pamuğu abi ve ablasının bızdığı artık büyümek zorundaydı... Yeni görevleri de oldu bacaksızının. Evin yeni babası, yeri geldiğinde annesi, ablası... Taşırım sandım bunca sorumluluğu... Kendi hayatımı erteledim durdum... İyice sarıldım kuşandığım zırhıma. Başaramadım. Yetemedim bir zaman sonra... Çok yoruldum onca sene sonunda. 17 sene gül bahçelerinde geçmedi hayat, ancak bu kadar taşıyabildim, önce kalkanlarımı düşürdüm elimden... Ok yağmuru altında kaldım. Yara aldım babam. Canımı acıttı oklar. Zırhımı deldi geçti sonunda. Kalbim acıdı. Oysa istediğim yaslanacak bir omuzdu. Seveceğim sevileceğim bir kalp... Kalbim yara aldı babam. Yoktun sen, beni koruyamadın... Yalnızım işte. Çok yalnız.
Bana ?hata yapacaksın elbet? derdin ? bundan korkma, ama aynı hatayı tekrarlama?...Ben ardı sıra birçok hata yaptım aşkının aşkı... Anladım ki beni kalkanım koruyormuş hata yapmaktan,düşürmemeliydim elimden. Savunmasız öylece kalakaldım babam. Sende yoktun yanımda. Rabbim gönlüne göre verir derdin. Bulanık mıydı gönlüm benim?
Çok yoruldum diyebildim sonunda yüksek sesle, ama inanan olmadı bana aşkının aşkı. ?ne yaptın ki yoruldun? ? dendi bana... Ağır bir şamar gibi patladı yüzümde bu soru. Onca sene çalıştım, çabaladım. Aileme adadığım bir ömür. ?biz mi istedik bunu ? ikinci büyük darbe. Durup düşündüm ardıma baktım ne var inşa ettiğim diye. Koca bir HİÇ. Ne bana dair ne de aileme. Haklıydılar. Ben sadece hayatımı öldürmüşüm. Onları mutlu etmekti amacım ama bunu başaramamışım ben. Kendim içinde bir şey yapmadım, onca sene ne için çalıştım ben? Neye sahip oldum? Elimde ne kaldı? Koca bir HİÇ... offf... Çok yorgunum... Yalnızım babam. İstifa ettim tüm görevlerimden. Artık sadece babasının bacaksızıyım. Serçe parmağını tutmak istiyorum... Tamam, küsme lütfen... Aşkının pamuk kızıyım karabiberinin ve abimin küçük kardeşiyim tabii ki hala... Seni çok özledim.
Getirmiyor kokunu bana rüzgâr? Ne çam kokusu ne de toprak... Bekliyorum yağmur yağsın diye... Küstün mü yoksa bana? Hüznümü yağmura sakladım babam. Bekliyorum. Yağmur yağsın. Toprak ve çam ağaçları ıslansın. Rüzgâr alıp getirsin kokunu bana. Çok özledim seni. Kokunu sıcaklığını. 19 Mart 1989 da bırakıp gittin beni. Bedenini götürdün beraberinde, kokunu yolladın hep bana. Korkuyorum şimdi. Soluduğum havada kokun gelmez oldu burnuma. Kırgın mısın bana? Özlüyorum, korkuyorum, ağlıyorum... Saklamıyorum gözümden süzülen yaşları meleklerden. Görsünler... Görsünler ve söylesinler sana, ağlıyor bacaksızın... Durduramıyorum artık yaşları. Firarda olanca yoğunluğuyla damlalar. Görsünler, duysunlar hıçkırıklarımı umursamıyorum artık. Ben yoruldum. Seni çok özledim. Kokunu, sıcaklığını, yumuşacık bakışlarını. Yüzüm üşüyor... Ne zaman uyuyacağım yüzümü boynuna gömerek koynunda? Kavuşabilecek miyim sana?

?BANA İNSAN DEĞİL MELEKLER AĞLAR,
BANA SENSİZ CİHANDA CAN NE LAZIM? ?

26.01.2007 - 20:30

28 Ekim 2009 6-7 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 15 yıl önce

    Beğeniyle okudum, çok güzel yazmışsınız, tebrik ederim.

  • 15 yıl önce

    "BANA İNSAN DEĞİL MELEKLER AĞLAR, BANA SENSİZ CİHANDA CAN NE LAZIM? "

    gerçekten çok güzel yazmışsınız inanın çok duygulandım allah sabır versin cenabı allah hiç bir kuluna kaldıramıyacağı bir yük vermezmiş size biraz metin olmanızı ölenle ölünmeyeceğini söylemekten başka elden bir şey gelmiyor her şeye rağmen hayatta devam ediyor

    saygılarımla...

  • 15 yıl önce

    Teşekkürler Sayın Salar... Babamın sevdiği bir TSM parçasından alıntı idi "BANA İNSAN DEĞİL MELEKLER AĞLAR, BANA SENSİZ CİHANDA CAN NE LAZIM? "

    Hürmetimle...