Yalakalık Kültürü
Bir makama layıkıyla gelmiş kişinin yalakalara ve yalakalığa ne ihtiyacı ne de tahammülü olur.
Tdk Sözlüğü "Yalaka"yı; "1. Dalkavuk 2. Arsız, sırnaşık" olarak tarif ediyor.
Bilgiye ve yeteneğe değer vermeyen az gelişmiş toplumlara özgü bir kültürün ürünü olan yalakalara toplumun çeşitli katmanları arasında rastlamak her zaman mümkün olsa da en çok görüldükleri yerler siyaset sahnesi ve kamu sektörü / bürokrasidir.
Özel sektörde yalaka olmaz mı? Olur tabii ki, fakat burada kamudaki kadar bol görülmezler. Meslek olarak ellerinden yalakalıktan başka bir şey gelmeyen bu kişilere özel sektör patronları pek rağbet etmez. Adam dünya kadar yatırım yapmış, işletme kurmuş, üretime hiçbir katkısı bulunmayan, yalamaktan başka bir iş yapmayı beceremeyen adamı ne yapsın?
Kamuda öyle mi? Baba, dayı, parti ya da tarikat marifetiyle bir makamı işgal etmiş olan kişiler, emirlerinde, yakınlarında kendilerini pohpohlayan, yalayan tipleri görmek ister. O kişinin kuruma bir faydası varmış yokmuş onları hiç ilgilendirmez. Devlet babalarının malı değil ki bunu kafalarına taksınlar. Hem her yalakanın, her kaytarıcının yapması gereken işlerini sırtına yüklediği bir eşek(!) mutlaka bulunur kamu kurum ve kuruluşlarında.
Kimbilir kendileri de kimlere yalakalık yaparak geldikleri makamları işgal edenler o makama oturabilmek için birilerinin bir yerlerini yalamış olmaktan içten içe utanırlar belki de, kendileri koltuk sahibi olduklarında o günlerinin acısını çıkarmak isterler böylece.
İçten içe oturdukları makama layık olmadıklarının, orayı dolduramadıklarının, doldurmaya yetecek bilgiye, birikime, donanıma sahip olmadıklarının fena halde farkındadırlar. Çevrelerine doldurdukları yalakaların kendilerini pohpohlamaları sayesinde kendilerini değerliymiş gibi hissetmeye çalışırlar. Gördükleri yalakalağın dozajına bağlı olarak zamanla gerçekten böyle hissedenler bile çıkabilir.
Kamudaki çalışma hayatım boyunca birçok yalaka gördüm. Bazılarıyla aynı ortamı paylaşmak, aynı havayı solumak talihsiziğine uğradığım zamanlar oldu. Yaşını başını almış adamların/kadınların evlatları yaşındaki amirleri karşısında eğilip bükülmelerine, taklalar atmalarına şahit oldukça "Şimdi babasının/anasının bu halini çocuğu görse ne hissederdi acaba?" diye düşünmekten kendimi alamadım.
Ama "Sosyal Ortam Yalakaları" adını verdiğim bazılarının beni fazlasıyla eğlendirdiğini de söylemeliyim. Bunlar kokteyl, doğum günü partisi gibi etkinliklerde, ellerinde bardakları (Patron içki içiyorsa içki, içmiyorsa meyve suyu olur bu bardaklarda), sürekli olarak patronun çevresindedirler. Yüzlerinde yılış yılış bir gülümsemeyle patronun her söylediğini onaylar, saçma sapan da olsa ağzından çıkan herşeye, hayatlarında böyle birşeyi ilk kez duyuyormuşcasına, hayretle ve taktirle katılırlar. Patron ancak bir gerizekalının yapacağı kadar berbat bir espri yaptığında da anıra anıra gülerler. Hatta çoğu bununla da yetinmeyip, "Efendim, alemsiniz valla. Nereden de bulursunuz bu esprileri?" diye işin iyice gübresini çıkarırlar.
Peki bu yalakalar, o yalakalık yaptıkları, yağlayıp balladıkları kişilerin yanında olurlar mı her zaman? Ne gezer! Öküz öldüğü anda ortaklık bozulur. Yalakaların iltifatlarına inanıp da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sananların akılları koltuklarını kaybettiklerinde başlarına gelir. Ama bu sefer de çok geç olur. Yalakaları koltuğa oturan yeni kıçı yalamaya başladıklarından, kendileri de zamanında bunların gazına gelip düzgün insanları kırdıklarından, ayazda kalmış bekçi şeyi, eeee neydi? Hah, burnu gibi büzüşüp köşelerinde yapayalnız oturmak zorunda kalırlar.
Çok beğendim,hem de çok... Açık sözlü bir yazı...
Birgün kurum amirim "İnci hanım ? kişiyi sevmediğiniz her bir araya gelişinizde belli oluyor.Neden?" diye sorduğunda açık ve net olarak "Yalaka olduğu için!" demiştim ve devam etmiştim. "Benim anlayamadığım yalakalığı pek sevmediğiniz halde bu şahsa fazla itibar etmeniz..." dedim. Aldığım cevap, "Haklısınız ama ben arkamdan dönen dolapları bir şekilde öğrenmeliyim. Bu şahıs o işe yarıyor aslında..." demişti.
İnsan kendini yüceltir de küçültür de ve yaptıkları bence hak ettiği karşılığı görmesine neden oluyor.
Günümüzden ve yaşamdan... Emeğe teşekkürler...
Yalakalık sadece bizim toplumumuza özgü bir olgu olmasa da kanımca en çok görüldüğü ülkelerden biri bizim ülkemizdir Mehmet bey. Dediğiniz gibi en çok da devlet kademelerinde rastlanıyor, her ne kadar devlet memurluğu yapmasam da, yapmış arkadaşlarım var hatta bir tanesi daha yeni emekli oldu bu konuda neler anlatıyor neler bir duysanız siz de şaşarsınız. Geçmişte siyasileri karşılarken yatırılıp da yollarda kesilen gariban kurbanlarda bunun en büyük olumsuz örneklerindendir kanımca. Buna karşılık kültürümüzün en büyük değerlerinden büyük mutasavvıf Hazreti Mevlana'da ''Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.'' demiştir. Yani kısaca kimseye makam ve mevki için el avuç açma demeye getiriyor yüce insan. Güzel bir deneme kutlarım yürekten çok ara vermeyin yazılarınıza ....🤐👍🤐
[b]sözcük[/b] [i]sözcük[/i]Peki bu yalakalar, o yalakalık yaptıkları, yağlayıp balladıkları kişilerin yanında olurlar mı her zaman? Ne gezer! Öküz öldüğü anda ortaklık bozulur. Yalakaların iltifatlarına inanıp da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sananların akılları koltuklarını kaybettiklerinde başlarına gelir. Ama bu sefer de çok geç olur. Yalakaları koltuğa oturan yeni kıçı yalamaya başladıklarından, kendileri de zamanında bunların gazına gelip düzgün insanları kırdıklarından, ayazda kalmış bekçi şeyi, eeee neydi? Hah, burnu gibi büzüşüp köşelerinde yapayalnız oturmak zorunda kalırlar.''
Hem yüreklice hem de yerince yazılmış bir yazı idi. Nabza şerbet verme meraklıları keşke bir bilebilselerdi an gelip tutacak bir nabız, ne de şerbet sunacak birilerini yanında bulamayacaklarını. İnsan birilerini nereye kadar kandırabilir ki?
Sonsuz tebrik ve saygılar.