Yalan Üzerine
Yalan üzerine çok şey yazılabilecek bir konu ama ben aklımdakileri toparlamaya çalışacağım. Yalan söylememenin dürüstlüğe yakın bir şey olduğu söylenebilir. Dürüst insan yalan söylemez. Ben de kendimi hep dürüst olarak tanımlamışımdır. Yalana genelde yani büyük çoğunlukla başvurmam. Bu son zamanlarda söylediğim şeylerin yüzde yüz doğru olmasına çalışma gibi bir sonuca yol açtı. Bazen çoşkuyla, neşeyle, karşı tarafın ya da ortamın pozitifliği ya da başka faktörlerden etkilenerek sözlerimiz abartılı sözlere dönüşebiliyor. İşte bunları azaltmaya çalışmak bir erdem midir mesela? Tam olarak değil, o zaman robotlaşırız, sözlerimiz tatsızlaşır diye düşünüyorum. Yalan söylemeyeyim diye takılıp sözlerimizin çekingen bir hale dönmesine yol açabilir. Bunu biraz yaşadım. Sadece dilimizin kemiği olsun yeter. Bu tip abartılı yalan sözlerin de bir sınırı olmalıdır ama fazla da kasmaya gerek yok. Özünüz dürüsttür.
Bir arkadaşım çok yalan söylerdi ve bunu bilmediğimizi sanıyordu. Bana da diğer arkadaşım söyledi bunu. Birkaç yalanını yakalamış. Ama onunki bence biraz nevrotik bir durum. Yaşam tarzı haline getirmiş, hatta bundan zevk alıyor olmalı. Mesela bilardo oynuyorduk o da bazı yaşadığı şeyleri anlatıyordu. Muhtemelen sözde yaşanmış şeylerdi. Yani bilardo oyununun zevkini bile boşvermiş, anlattıklarına konsantre haldeydi. Tam bir psikolojik vaka. Sonra yollarımız ayrıldı. Bu oyunu sürdürmek istemedim ayrıca. Böyle insanlar da var. İnanılması güç ama gerçek.
Yılandan korktuğumuz gibi yalandan da korkmalıyız. Erdemli olmak bunu gerektiriyor. Ama mesela politikada yalan çok fazla var. Yani hayatımızın içinde. En çok da reklamlarda bunu duyuyor, tanık oluyoruz. En iyi lastik, en güzel meyve suyu gibi beyin yıkamalar var. Bilinç altı bunlardan etkileniyor. En güzel palavraları reklamlarda izliyoruz. Oysa bir insan hayatında kaç yalan söyler ki. Kendimden pay biçiyorum ve az diyorum ama söyleyenler de vardır muhakkak. Zaten yalan insanın içini karartan, gerçeklerle bağını çok olursa kopartan bişeydir. Çocukken hepimiz söyledik. Bunu itiraf etmek gerek.
Yazının sonunda beyaz ve pembe yalanlarla konuyu noktalamak istiyorum. Yani iyi niyetli yalanlar. Üzmemek için ya da güzel bir sonuca ulaşmak için geçici olarak söylenen yalanlar. Bunlar da var hayatta. Bir çocuğu bazen kandırmamız da icap ediyor, ama bunları erdemsizlik sayamayız. Kuyruklu yalanlarsa uzmanlarının işi. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye söylenmiş zamanında. Hikayesi de var ya hepiniz duymuşsunuzdur. Unutmadan bir de kendimize söylediğimiz yalanlar vardır. İnsan kendisine yalan söyleyemez ama bunu hep yaparız. Ben güzelim, ben akıllıyım, ben espritüelim gibi envai çeşit yalanlarımız vardır kendimize karşı. Yani ego. Özümüzün ise yalan söylemeye ihtiyacı yok
Bir Alımtı:
"Bir kişi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu anladığımız düşüncelerden benzerlerimizi, yani bütün kişileri kurtarmaya çalışmaktır. "Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur." diyen kimse öğrendiği, anladığı doğrulara layık olmayan kimsedir. İnandığı bir şeyler yoktur onun; bir şeyin ne doğru olduğunu düşünür, ne de yalan olduğunu... Ancak kendini düşünür, kendini büyük görmek için bir yol arar." (Nurullah Ataç-Karalama Defteri)