Yalandaki kim-siz ler

Mecalsiz bir anda yere yığılıyorum... Nedir bu olanlar, nedir böyle dolnbaçlanıp boynuma dolananlar, nedir tüm bu çıplaklığım, düştüğüm boşluğunda zehir zemberek tarih hiç acımadan bu yolculukta beni boynu bükük mü bırakacak kör kuyu mağarasında aşkların... Sen yalnız mı bırakacaksın beni
Yakınsadıklarımız beni daha mı çok yalnızlaştıracak...
Bir başıma... Ben...
Ve hiçbir zaman olmayan kimliğimle...
Koca bir ........ KİM-lik-SİZ ?im... işte...
Şimdi daha çok gözlerim doluyor hatırladıkça, çocukluğumu hırpalayan, hatta şimdiki çocuksuluğumu hiçe sayan ne varsa dikenli bir tel örülümü olmuş her yanımda,
Ne yana dönsem
Bir batık içinde kırılır yüreğimin... Kanayan dış yüzeyiyim evrenin... Ölen ise zaten çoğu zaman olmayan iç huzurum.
Yalan,
Evrenimizde dolaşmaya çıkmıştır bir kere, her evresinde buluşmaların, bir başka biçimde fakat aynı içerikle sarar kendini yeniden karaçalı ömrümüze...

Kadınımıza açmadığımız her şeyimiz gibi... Evet, her şey...
O en yakın olduğumuz an'ımızda bile
Birçok az şey gemisine binip, saklanan yanımızla tufanından korktuğumuz halde açık denizin atlasına açılır... Kaybolmayı göze alırız... Yeter ki açığa çıkmasın diye... İçimizde sakladıklarımız...

Koca bir ülkenin başbakanıyım, otelde müdür, sokakta dilenci, muhasebeci, anahtarcı, delicisi kemerlerin elinde bir delgeç delinen kalbimle para toplamaktayım, gece mesaisinde hastanende doktorun seviştiği hemşire, işve erdemine yenik düşen devrik bir başkan, otobanda fahişe, elinde senetleri dünya hissesi paylaşımcısı, atkısı yerde sürüklenen at kızağına bindirilmiş bedeninin yarısı karda sürüklenmiş iki can ağrıyan sancı, sancı... Sancı...
O kadar... İşte o kadar acı...

Sen ey zaman, yavaşlayamaz mısın
Beni öldüren bu ilkbahar akşamında kendinden biraz bağışlayamaz mısın Alnındaki çarmıha sevgilinin, çivilediğin benim akanımı orada sonsuzlayamazmısın...
Yapamazsın... Evet... Bunu yapamazsın...
Sende benim gibi elinde olmadan
Sen ey zaman kendini durduramadan geçip gitmektesin kendi içinden
Nereye gittiğini bilmeden...
Ne çare
Daha kendime bile söyleyemediklerim varken, divitinde kuru Hint mürekkebi ile bentleşmiş
Alın yazısı dedikleri dikme taş dikilmiştir başucuma
Daha ben yazılmadan annemin doğum sancısına...

Daha dün her şey yolunda gidiyordu, beni içine alan girdabında, bu sabah uyandığımda limitsiz dibe vurmuş dünyamdaki tüm borsalarım... Ve İstanbul menkul kıymetler borsası... Kayıp dünyadaki kayıp adreste aradığımız kendimizi, nerede ne zaman kıyısına vuracağımız bir kara parçası bile bulamıyoruz
Siz gidene yanın ben gelene sevineyim de diyemiyorum...
Temeli yalandan çatısı göz perdesinden oluşan bu sahradan...

Ben aslında asa'sı elinde bir evliya vaka'sı arıyorum kendimde
Bulamadım... Bulamayacağımı da iyi biliyorum

Daha dün evet daha dün, her şey yolunda gidiyordu... Zannediyordum.

13 Nisan 2010 2-3 dakika 22 denemesi var.
Yorumlar