Yalnız Adam
Bunun da altından kalkarım. Yaşamak istediğimden değil de mecburiyetten. Bana kalsa o gün, her şeyin sona erdiği o gün kapardım gözlerimi bir daha açmamak üzere. Fakat bu hayatta aldığımız kararlar pek de bize kalmaz. Durumlar, şartlar, beklentiler neyse ona göre karar alırız ve kendimizi kararı irademizle seçtiğimize ikna ederiz. Ama dünya bizi nereye sürüklerse o yana savruluruz.
Bazen kızıyorum kendime. İnsanların bin bir tane derdir var. Doğalgaz faturasını ödeyemeyen babalar, annesiz büyüyen çocuklar ve hayata 1-0 yenik başlayanlar. Ben öyle değilim. Haksızlık biliyorum ama benim öyle dertlerim olmadı hiç. Bugüne kadar hayatıma kötü insanlar girmedi. Kimse arkamdan bıçaklamadı. Zengin değildik ama geçim sıkıntısı da çekmedim. Aklım çalışır, insanların beğenmediği bir adam da değilimdir. Belki de bunca dertsizliğin arasında tek derdimin Fener’in kaybettiği hafta televizyondan ve alay dolu futbol muhabbetlerinden kaçma çabasının olması beni hayata hazırlıksız yakalattı. Kontrpiyede kaldım. Top sağıma geliyor diye adımlarımı aldım topa doğru hamlemi yaptım ama BİRİSİNE çarpıp yön değiştirdi top. Yedim golü. Yüzlerce gol yiyor kaleciler ve hepsinin ardından kalkıp devam ediyorlar. Ben niye devam edemedim. Ben neden topu ağlarda görünce kafamı çimlere gömüp ağlamaya başladım. Bilmiyor muydum? Doğasında vardı insanlığın, o topu filelerden toplamak ve önüne bakmak.
Hayatımın değişmesini bekliyordum zaten, o okyanus mavisi gözleri ilk gördüğümde oyununun değişeceğini anlamıştım. Kaleciler futbol literatüründe “yalnız adam” olarak adlandırılır. Beklentim bunun değişmesiydi, artık yalnız adam olarak yaşamama gerek olmaz demiştim. 7 metrelik kale tek adam için büyük. SEN de gelirsen iki kişi gol yemeyiz artık diyordum. Seni renklerime bağlamaya çalışırken gol senin ayağından geldi. Kafamı kaldırıp savunmayı da azarlayamadım, suçu başkasına da atamadım. Herkes biliyordu. Benim zayıf köşem senin şut çektiğin yerdi. Neyse, değişti işte. Sade, rutin ama huzurlu hayatım milattan öncede kaldı. Kafamın içinde birden fazla kişi var artık ve sürekli televizyon programı tartışması usulünde birbirlerine bağırıyorlar. Durmuyorlar, susmuyorlar ve beni hiç sevmiyorlar. Uykularımı rehin aldılar. Her yalnız kaldığımda, bir meşguliyete sahip olmadığımda içerisi fokurdamaya başlıyor. Sadece uykularım yeterli gelmedi tabii. Hayallerim de o acımasız seslerin elinde. Gelecekte ne yapacağımı bilmiyorum. Daha hayatın bu kadar başındayken 80’lik ihtiyarlar gibi ölümü beklemeye başladım. Demiş ya şair;
“Bugün oturdum ölümü düşündüm
Bir darağacında ya da yolda yürürken
Bugün oturdum ölümü düşündüm
20 yaşında ve hayat bu kadar güzelken”
Ölmek korkutmuyor gözümü. İnançlı bir adamım, öbür dünya diye bir yerin var olduğuna inanıyorum. Cennet için yeterli olmadığıma eminim yani yerim belli aslında. Buna rağmen korkmuyorum o kadar. Seni özlemek ve o özlemin dindirilemeyeceğini bilmek o cehennemde yanmak ve o ateşin sönmeyeceğini bilmekle eş değerdir. Göz kapaklarımın içerisine çizilmiş resmin de o ateşle silinir belki. Sonsuza kadar kalacağımız o alemde sonsuzluk seni unutmak için yeterli olan zamandır belki.