Yalnızlık Felsefesi
Bugünü unutma günü ilan ettim, kendime bir hediye de vermiş oldum. Yaşanmış veya yaşanamamış olanların hepsini rafa kaldırdım, bugün sadece günü yaşadım yani hiçbir şey olmadı. Aklım boştu, ruhum da.
Yalnızlığın insana verdiği bir sürü farklılık var, kötü tarafları ağır bassa da iyi yanları da var, mesela yapılacakların veya söylenecek sözlerin daha dikkatli seçilme şansı oluyor çünkü sürekli düşünmek farklı tarafları görme şansını çoğaltıyor. Kızgın olunduğunda üzecek kimse yok, üzgün olunduğunda saklama durumu yok. Konuşmak istenilmezse konuşulmaz konuşmak istenirse de konuşulamaz, zaten yalnızlık belirli bir evreye geçti mi konuşmak anlamsızlaşır. Hayat nasıl görünürse öğledir yani aslında aynaya bakmak gibi, yansıma. Çevredeki insanların bu hayata o ya da bu şekilde katılımları olmuyor mu, elbette ki hayır.
Söylediğim gibi yalnızlığın evreleri, etrafta birilerinin olması ancak istenirse mümkündür. Bir toplum içinde yaşıyoruz, istemesek bile içine çekiliriz diyebilirsiniz ama bu durumda siz hala yalnızlığın mecbur olunduğu ya da yaşadıklarınızın sizlere verdiği acılardan uzaklaşmayı yalnızlık olarak nitelendirdiğiniz içindir. Sürekli ya da bazen insanlarla bir arada bulunmak ama kendinizi bu kalabalıkta bile yalnız hissetmek, yalnız olduğunuzu değil farklılıklarınız olduğunu gösterir ki zaten hepimiz farklıyız.
Hayat boyunca birçok kararlar veriyoruz. Bize dönüşleri iyi ya da kötü oluyor ve çoğu zaman şaşırıp kalırız nasıl böyle oldu diye? Yalnızlığı yaşayan bir insan, yaptığı seçimlerin
düşünebildiği bütün sonuçlarını kabullenmeye hazırdır zaten seçimlerini yapmadan önce iyice düşünür. İnsanlarla konuşmak mı istemiyor konuşmaz, sosyal olmak istemiyor mu olmaz ki onun için bunlar zaten olasılıklar içinde değildir. Bu evrelere gelirseniz yalnızlıkta dönüş pek mümkün değildir, insan kendi başına mutlu olacağı yenilikler keşfeder ve etraftakiler sadece birer gölge olurlar, öğle ya da böyle yaşamınıza girip çıkan adları olmayan.
Bir aşk hayattan çıktığında adı yalnızlık değildir ortaya çıkanın. Sigarayı bırakan bir tiryakinin elini nereye koyacağını bilememesi gibidir. Yalnız bir insana göre siz şanslı birisinizdir, o arkasından neler neler söylemediğiniz, üzüntüden ağladığınız, kendinizi bir boşlukta gibi hissettiğiniz o yaşanmışlığın bir dakikası için bile yalnız, neleri feda etmeye hazırdır aslında. Ama onun bunları yaşama şansı da çok azdır, çünkü artık bunları yaşayabilmesi için, karşısındakinin onun elini tutması gerekir ve başlatabilmek için bir şeyleri onun daha çok çaba sarf etmesi gerekir. Yalnız öğle bir yerdedir ki, paylaşmakla ve olabilecek acı sonuçlarda karşısında ki insana verebileceği acıların da bilincindedir ve bu tür bitişlere izin vermemek adına kendini uzak tutacaktır.
Yalnızlıkla umursamamayı birbirine karıştırmamak gerekir, yalnız insan etrafındaki olayları görür, içine girmez ama olmamış gibi de davranmaz ya da istediği gibi hareket ederek etraf ile zıtlıklara girmez, etrafındaki insanlar bir olay karşısında bir kaç düşünceye sahiptirler ama yalnız için bu binlerle ifade edilir. Çünkü onun bütün aklı sadece düşüncelere aittir.Bu durumda onun için kötü tarafı sosyal insanların birbirleri ile paylaşarak doğruları bulma şansına sahip değildir.Onun bulabileceği doğrular kendi düşünceleri ile sınırlıdır.Sosyal insanlar bir sürü espri yapabilirken o bir taneyi bile yapabilse iyidir.
Yerine göre iyi, yerine göre de kötü bir durum olabilir. İnsanın bazen günü gününe uymaz, sıkıntılıdır, dertlidir, sevgilisi terk etmiştir. Kimisi paylaşır sevdiği dostlarla, öyle rahatlar, kimiside içine atar, belki belli bir müddet gözlerden uzak olup da kimse ile görüşmek istemez. Her iki durumda ki kişiye de saygı gösterilmelidir kanaatimce. Güzel bir denemeydi okuduğum kutlarım yürekten Sayın Kıymaz...👍