Yalnızlık Penceresi
Birdenbire atladım yalnızlık penceresinden, dünyaya karıştım, onlara bulaştım. Gördüm ki hiç kimse sevgiyi ezberleyememiş, sevgiyi sevememişti. O an anladım ki; birçok insan yalnızlıktan korktuğu için kalabalığı seçmişti. Sonra kalabalığın içindeki yalnızlığı keşfettim. Kimse bakmaz, görmez, duymaz ve dinlemezmiş hayatı, bencilmiş herkes.
Kalabalık ama bencil; çok ama az. Dünyayla birlikte devran da döner diye beklermiş sevenler.
Kurallar değişmezmiş. Bana, 'Sevdim' deme. Sevgi 'Sevdim' demekle anlatılmaz, bu kuru kuruya bir savaş değil ki. Bana, 'Öldüm de bittim, yandım, kavruldum' deme. Islaksın, sırılsıklamsın, yanmak bu şekilde mümkün değil ki. Bana, 'Yalnızım' da deme, kalpler birbirini bulamadıktan sonra yalnızlığa sitem edilmez ki.
Birdenbire çıktım hayatın endişesinden. Hiç kimse sevmezdi böyle derinden. O an anladım ki; iki gün önce ya da iki gün sonrasında bile fark etmezdi hayatın telaşı, mühim olan her daim kendini canlı tutmaktı. Beni anlamazsınız biliyorum, güller de solar bir gün, hayat da kapıyı kapatır lâkin unuttuğunuz bir şey var. Solmuş gülleri, yorgun hayatı takmam ben. Yeni bir gül alır, onu beslerim sevgimle. Soldurmam, tebessümlerim gibi canlı kılarım onu, sonra hayat bana izin vermezse kapıyı kırarım. Bir imkân, bir yol, bir fırsat yaratırım. Sevmek sadece 'Seviyorum' demek değilmiş ki.
Görmez, bakmazken, sınırsız olabilmekmiş. Sevmek tertemiz yarınlar kirlenirken, dünü kurtarmaya çalışarak bencillik etmek demek değilmiş. Siz onu yanlış anlamışsınız. Tıpkı beni yanlış anladığınız gibi, ama böyle de olmaz ki! Satırlar uçup giderken söze nasıl başlayacağımı bilememiştim, kendiliğinden başladı her şey, kelimeler hızlarını alamaz oldular yine.
Ben, sizin sığınamayacağınız biriyim. Kalabalığınızın yalnızlığıyım. Haydi, bu kez korkmadan beni anlayın. Korktunuz yine, olsun... Artık kendi içimden çıktım yepyeni yalnızlıklardayım.
Çapak mı var gözünüzde, kirpiğiniz mi girdi gözbebeklerinize, söyleyin nedir göremediğiniz bende?
Aslında benim gördüğümü sizler de görüyorsunuz. Dünya döndükçe işleyeceğim masumiyetin her bir zerresini. Bana döndürmeyin kendinizi, sizinle ben aynı olamayız.
Boğazımda kalır bütün özlü sözler. Unutmayın, alın yazınızın kesilmemiş faturasıyım. Bir gün hepinize coşku, sevgi, barış ve umut getireceğim. Aklınızda bulunsun çocuklar da gelirler, belki onları da tanıştırırız. İçimizdeki çocuklardan bahsediyorum. Yoksa onu ortaya çıkarmaktan hâlâ mı korkuyorsunuz? Bu dünya ne çok korkak insana ışık tutmuş. Her biri başkasına karşı birer pehlivan sanki... 'Korkuyorum' deyin, korku kendini yenilesin. Yoksa hepiniz kendi korkularınızda boğulacaksınız. Korkuyorum, beni hiç mi sevmediniz? Günahlarınızın üstünü örtmüştüm, buna rağmen mi ısınmadınız? Gözleriniz de yaşlanmış, ne kadar da çok birikmiş gözlerinize biriken yağmur damlalarınız... Bilmiyordum, özür dilerim. Hayat da bir gün pişmanlıklardan ayrı yeniler kendini. Pişmanım, her insan gibi. Korkağım her insan gibi. Söyleyemem sanıyordum bunları kendime, yine her insan gibi... Bakın artık sizden çok ayrıyım.
Canlandırdığım karakterin başrolü kapması için varlığımın yokluğuma son kez tekme atışını izlemekteyim. Yokluğa karışmayacağım, varlığımla sunulmuş bir armağanım.
Yine mi anlamadınız, çözemediniz beni? Soruyorum size, beni hiç mi sevmediniz?
Sevdiniz tabi ya, hem de kendinizden ayrı, bir bebeği sever gibi... Oysaki ben hepinizden büyüktüm, içimdeki çocuğu ortaya çıkarabilecek kadar cesaretliydim. Ellerimi tuttum sıcacıktı.
Şimdiye kadar hiç kimse tutmamış mıydı? Umutlarımın sönüp gittiğini sanmıştım. Yanılmışım.
Umutlar canlanabilirmiş meğer. Bütün yanılgıları büyüttüm hepimizin adına.
Bu dünyada yanılma payı hep bende dursun istemem. Şimdi alın onu biriniz, yanılma hakkımı doldurdum, seveceğim yeniden...
Bazen insan kendini büyük kalabalıklar içinde yalnız hisseder, bazen de tek kişisinizdir ama o kadar kalabalıksınızdır ki, coşarsınız taşarsınız yatağınızdan seller gibi. Hayata bakış açınız her zaman sizi, eğer ki olumluysa adım adım ileri götürür. Önemli olan hatalarımızı, günahlarımızı bir yük gibi ölene kadar omuzlarımızda taşımamaktır. Dilara Aksoy denemelerini okumayı seviyorum güzel yazıyor ben de kutluyorum...👍
Çok teşekkür ederim. Saygılarımla.