Yalnızlık Terapileri - II
Yakışıksız bir duruşum olduğunu farkettim sen benden gittikten sonra... Her buluşmamızda masamıza gelen garsona -bir arjantin- deyip bira göbeğimi büyütüyordum, Seninse dişlerin bile sararmamıştı alkolden. Zaten tüketiminide sevmezdin bu tatsız şeyin. Tatsız diyorum, tadı seninle alınıyordu çünkü. Senden sonra da hiç olmadı bir daha bu... Çok güzel günlerimiz olmuş, bu sebeple de boktan bir ayrılığın kıyısına doğru gittiğimizi göremeden birbirimize bakıp durmuşuz. Yakışıksız bir duruşum varmış, seninse ağzıına bile yakışmazmış bu tarz şeyler. "Ayrılık" gibi mesela...
Huzur istiyorum ben melankoli. Kollarında uyumak. Saçını okşamak sen uyuyana dek ya da ne bileyim gözlerinin içine bakarak dudaklarındaki küçük bir tebessümü yakalamak... Huzur sensiz dünyanın yatağından geçiyor çünkü.. "Orospu" gibi hissediyorum kendimi... Ve damgalanıyorum yavaş gelişen zihinlerde -erkeğin orospusu- diye. Aslına bakarsan, sensiz geçen her geçmekte olanda hoşuma bile gidiyor bu durum. Tanrı rolünü üsleniyorum. Sevdiriyorum kendimi, ta ki seni sevdiğim gerçeğine kadar bir müddet bu şekilde avunuyorum.
Sen bunları anlar mıydın duysan, yine sabun köpüğü soru işaretleriyle gelir miydin bana.. Ya da ne bileyim yalanlayacak biri gerekir miydi tüm bu olanları.
Seninle birlikteliğim boyunca 1-2 kez "ayrılık" dediğini hatırlıyorum korkuyla karışık... Haklıydın... Sanırım... Çünkü ben -erkeğin orospusuydum-, oluyordum belki de, belki de -mahkumdum-... Kurtarabilirdin kendini, benden ve en basit zamanda... Ya da yapamazdın! Ne bileyim! Yanında değildim ben o zamanda da...
Şimdilerde vazgeçirmeye çalışıyorum ya bu vazgeçiş fikrinden seni, yaşayınca daha kolay söyleniyor..
"Orospular da sevebiliyormuş."
Sensizliğe bakire kalmayış tek erkek orospunun ağzından...