Yanıyorum
İnce gerdan, geniş kalça...Ya da sevdiğine sımsıkı sarılan bir kadın mı? Hangisi kadın? Erkeğinin güçlü olması için O'na kol kanat geren ama ayaklarını O'na yıkatmak isteyen mi? Hangisi gerçek kadın? Sanırım tüm kadınlar ''hoş olayım olmayayım,O yar benim kime ne '' diyebilme cesaretini gösterebiliyorlar...Kanın damarda akması için kalp mi yoksa kadın mı gerekli sizce? Bir kadınla akabilir mi kan? Bulaşık yıkarken hangi canlı bu kadar işveli olabilir ki? Köle deniliyor ya,anlık değildir bu kavram...Her erkeğin olması gereken konumdur...Yöneten,seven,izah eden kadındır...Erkek bir kadın O'nu koltuk altına aldığında erkektir... Erkeğe düşen koltukaltını koklamaktır..O kokunun rahatlatıcı ve güven verici gücünü hissetmek belki de...''Buraya gel'' kelimesi için değmez mi? ''Buraya gel,kimsenin giremediği yer senin!''...Sen gel...Tersi mi bunun,Orada kal!...
Sana kapımı açtım ey sevgili Köle:Bunun için bana minnettar olup,önümde gerektiğince eğilmelisin..Başkasına değil,sana açtım....
Sırılsıklam yanıyorum sana..Yüzüm çamurlu ıslak, yüreğim yangın...Islaklık benden, çamur senden...Oysa yüreğimi söndürmek için harcayacaktım ben o ıslaklığı, çamuru seyreltmek için değil...
Yapış yapış yanıyorum sana...Ben yanarken nasıl birşey olduğunu anla diye yapışıyorum sana...
Soğuk soğuk yanıyorum sana...O kadar soğuttun ki yangın bile beni ısıtamıyor...
Yakamadın belki sevgili...
Yaktığın canımdı,yüreğim değil...Bu yüzden kolay söndü...
İşte tam bu yüzden artık yanınca terliyorum...Ve asla kendim silmiyorum koltukaltımı...
Yakan siler, silen yakandır ....
Yakar yakmaz gelme sevgil! Çünkü sırılsıklam yanıyorum ben sana...
Terimde boğulalım ikimiz,tenimde,terimde...
Söndüremeyeceksen sen bu yangını, anneni de çağır gel...
Yok, yangınıma annen birşey yapamaz...
Evimde sifon bozuldu, temizleyecek bir dil lazım, annen o yüzden gerekli...
Depeche Mode...Güzel de söylüyordu,Bornova çıkışında,tam Kipa'nın önünde,kapısı açık iki araba dolusu insan,otobüsü beklerken...Şarkının adı WRONG'du galiba...
Öyle baktı bana ve gözlerini öne eğdi...Hep bakması gerektiği gibi baktı,ayak uçlarıma...
Kaçamak kaçamak bukez...
Normlar O'na ve herkese sarılmasını öğretmişti veda anlarında...Ayağıma kapanması zayıflık olurdu değil mi..Giderken sadece bu hareketi ile belki arkadaşlarını da kaybedebilirdi...
Ne kadar çok doğrumuz var bizleri üzen..
O kadar doğrularımız var ki eşiyle sevişemeyen insancıklar yaratan...
O kadar doğruyuz ki veda bile ettiremeyen...
Veda bile edemeden uğurladım sevgilimi...!
3 yıl önce yaz tatilini köydeki evimizde geçirmeye karar verdik.Aşırı büyük olmayan bir bahçemiz var bizim.Mahsulü genellikle yarıcı denilen kişilere toplatırız...Gelirin yarısını toplayan alır,yarısını biz..O yaz hadi kendimiz toplayalım dedik..
Köy evi tabii,bakımsız,2 odalı,basit bir divan,ufak bir yatak,bir ocak,4-5 tabak çanak...
Başka ne olacak..Aşk dışında...
Öncelikle iki çekyat,bir tane yatak,bir fırınlı ocak ve tabak çanak aldık...Az kalsın unutuyordum,bir de büyükçe mangal...Temizlik için iki kadın üç gün uğraştı ancak toparlayabildi evi
Mangalda çay yaptınız mı hiç?Sabah 05:30'da,gün ağarırken, takaların denize açılışını izlerken,fokurdayan çaydanlık ve yan tarafında hafifçe kızaran sucuklar...
Serin olur Karadeniz sabahları,kızları bu yüzden biraz sertizdir.Hafifçe ürperirsin,soğuğundan,kızından...
Közün altına patates ve soğan da koyarsın..Kumpirmiş,hah...En güzel kumpirde bu tadı bulamazsın...Yapaydır kumpir,kömürün o isini,Karadeniz kızının sertliğini almamıştır..Aslında kömür demek de yanlış oldu..Bizim oralarda mangal için kömür alana biraz salak derler de!Kuzine de odun parçalarını köz yaparsın ve mangala koyarsın...
Aman tanrım,tereyağını unuttum!Hayır,market tereyağı değil,köy tereyağı...
Market tereyağı ile kumpir,köy tereyağı ile aşk yapılır....
O sıcak patatese bile direnir erimemek için...Eğer erirse lezzet katar,Karadeniz kızları da bir erirse hayatı muhteşem hale getirir...
Öyle bunalıma falan da girmeyiz biz Karadeniz kızları, zor sever ama tam severiz...Gideni de vururuz...Tenimiz biliriz sevdiğimizi,gurur duyarız erkeğimizle,artık sevilecekse biz sever,dövülecekse biz döveriz...Başka kimse dokunamaz..Çeyizimizin olmazsa olmazıdır el işi 7,65'lik...
Tanrıya kızıyorum bazen..O fokurdayan çay içilemez,o sucuklar,o patatesler yenemez...O kokular yenmemeli..Buna bir kural koymalıydı...Demeliydi ki;ey kulum,bunları sadece kokla,gözlerin takalarda,çek içine kokuyu ve bak güneşimi ağır ağır doğuruyorum senin için..
Öl sen burada ...İşte benim mucizem bu!
Sakın aklınıza o an beni topuklu ayakkabılı,etekli getirmeyin...Şalvarlı ve potikliyim...Oje falan da yok...Sağ ayağım kıçımın altında, sekide oturuyorum...
Kahvaltı uzun sürmemeli,iş var yapacak....
Dizliklerini giyip geldi eşim...Her köy evinde bir katır gerekir...Bahçeye yürüyerek inecek değilim...
Sırtına binip ilk toplayacağımız yere kadar gittik...Uzun sürdü biraz,ertesi gün kesinlikle bir kızılcık sopası bulmalıyım...
2 çuval toplandı,keşke biraz daha şişman ve yapılı olsaydı...Çuvalları sırtına yükleyince bana oturacak yer kalmadı..Kızdım yapılı olmadığı için...Döner benim gözü kızınca...İyi ki zamanında bu ağaçları dikmiş atalarım...Bağladım bir ağaca...Yok öyle kamçı falan...Köy yerinde sopa olur..Ne hakkı var zayıf olup beni yürütmeye?Benim yürürken baldırlarım ağrıyorsa, O'nunda sopa ile acır...
Burada kesmeliyim iş saati geldi..Fantezi sandınız değil mi? Değil,fantezi değil bu...
3 yıl oldu bu tatilimizi yapalı...Ertesi yıllarda bir otelde poşette tereyağı ile kahvaltı yapmak çok zor geldi..Kumpir mi? Hayır yemedim,aşığım ben, kumpir yiyerek Tanrı'yı yadsıyamam...
Serin olur gün ağarması Karadeniz'de....Ojeyle,pedikürle değil,sopa ile köle yapar Karadeniz kızları....Kolay vurmaz,vurunca da iz bırakır,tende değil,kalpte....