Yarım Kalmışlığın İşareti
Bazen bakıyorum da ne kadar eksiklik var hayatımızda, yazılarda ve konuşmalarda baş gösteren... Yarım kalmış cümlelerin, belki de çaresizliğin, söylenmek istenmeyen sözcüklerin, anlaşılmak isteğinin ve susuşların ürünüdür üç nokta.
Tamamlanmamış duygularımız vardır bizim. Sevgi yarım kalmıştır ya da öfke, ya da mutluluğumuz solmuştur gül bahçelerinde de sözcükler kifayetsiz kalmıştır. ' Beni anlamadın, oysa ben...' diye başlayıp sessizliğe gömülen eksiltili cümleleri kullanmışızdır mutlaka, devamını getirmekte zorlanarak...
Yüklemi eksik olan cümlelerde finali okuyucunun hayal gücüne bırakırız. 'Seni öylesine seviyorum ki...' Kim nasıl isterse o şekilde tamamlasın, sevginin boyutu, sınırı ve nesnel bir tanımının olmadığı gibi kalıplaşmış cümlelere hapsetmek de doğru olmaz sanırım.
Çaresizlik içinde kıvranırken, en gerçek sessizliğimiz, susuşlarımızın sembolü olur kimi zaman:
-Neden bunca zamandır gelmedin?
- ...
- Hiç mi özlemedin beni?
- ...
- Hasretinle kavruldum, yandım ateşlerde görmüyor musun halimi?
- ...
Suskunluğa gömülür onca serzeniş karşısında, ne yapsın ki? Çile çeken kişiyi hangi sözcük sakinleştirir ve yeter mi yüreğinin ateşini söndürmeye?
Başkalarından gizlemeye çalıştığımız isimlerin saklanışıdır üç nokta...
Geçen gün günlüğümden bir sayfaya takıldı gözüm. Kimden neyi sakladığımı bilmiyorum ama deşifre etmek istememişim isimleri. Aynen yazıyorum: ' Duygularımı insanlara anlatmak çok güç. Özellikle A...'nın beni anladığını düşünürdüm ama yanılmışım. G... biraz daha dinliyor beni, ortak oluyor dertlerime ama A...'nın uğrattığı hayal kırıklığını anlatmam imkansız...'
Reşat Nuri Güntekin'in 'Çalıkuşu' adlı romanında da özellikle şehir isimlerinin belirtilmek istenmediğini görüyoruz. Romanda bazı yerlerdeki çarpık toplum yapısından bahsettiği için yer isimlerini deşifre etmekten çekinmiş olabilir yazar. Örneğin 'B... 20 Mayıs', 'Ç... 1 Mayıs' gibi ifadelerle çok sık karşılaşıyoruz romanda.
Ben de yazılarımda oldukça fazla kullandığımı gördüm ve o yüzden bir nevî öz eleştiri mahiyetinde ele almak istedim konuyu. Düşündüm de yarım kalmışlığım var mıydı benim de? Cevabını veremediğim sorularda susmalarım... Ya da anlaşılmak isteğiyle tamamlamadığım cümlelerim var mıydı? Sırlarım, sakladıklarım ve devrik cümlelerde devirdiğim anılar, üç noktanın esaretiyle...
Çok soru var zihnimde ancak verebileceğim tek cevap:
...