Yaşadıklarımız - Yaşayacaklarımız
Çok geç de olsa insan bazı ritüellerin farkına varabiliyor. Anladığında çok geç dediğimiz an da bile hemen geriliveriyoruz. Neden? Belki yine suçtur deyip, kaçıveriyoruz yaşamdan... Tutunacak daldan... Sevda ... sevda... yaşamak gerekir... En acımasız olsa bile... Ezili verdik ama... eziliverdik... Göğüs gerdik... Baktık ki göğüs gerdiğimiz akımlar 20 yıl sonra ortaya çıktığında ah keşkeleri sayıveriyoruz...
Basında, kitapta, yayında ne varsa topla hepsini... ileride tekrar karşına çıkarsa dersin ''bu yayında vardı.'' Bunu tüm toplum duymuştu zaten... Benim yaşamış olmamda anormal değilmiş... Kökünden kazımalı belki gelenek olmuş bazı tersi yerleri... Neye benzer bu? Hani organikte genlerin, alkollerin, fenollerin anatomik yapısı... Her molekül başına 3 tane aynı mol bileşiğin bağlanması.... Toplumların ritüelleşmiş aynı adetleri korur gibi devam etme çabaları... Bu çabaları neyi paylaşacak, hâlâ anlaşılmış bir yapı değil... Cemaatçiliğin kök vermesi gibi... Köşeye baktığımızda yapı aynı ise tut ki cemaat aynı yer de toplanmış... Ne yapıyor bu insanlar... neyi karıştırıyorlarmış... neyi... bu yaşıma geldim hala anlamış değilim... Yahu ne biliyorsun sen? Ülke de cemaat mi var?... Hiiiç, duydum... Duydun... peki gözlerinle gördün mü? Yok ... ama gören kişi var ki söylüyorum... görmüşler.... Görmüşler dediğin kişi kim? Arkadaşım... Arkadaşım dediğin kişi cemaatçi mi?... Cemaatçi ise sen de ondansın... Yok ben cemaatçi değilim... Cemaatçi değilsen niye onunla arkadaşsın. ''İşte al sana çok önemli bir kalem onunla arkadaşsın... sen de ondansın.'' Ülkenin % 100'ü bu duyumu almışsa %100 'ü cemaatçidir... Kimden duyuyordur... Hemen de deyiveriyor... ''Arkadaşımdan'' Basından diyemiyor... Çünkü artık basına da güven kalmamış... Basın derse kalitesini soracaklar... Hangi basın? Basına bile etiket yapmışlar... Güven kalmamış...
Çoğu kez insan madde eksikliği ile pazara çıkabiliyor. Pazar da ne ucuzsa hemen alıveriyor... Yani bu bildiğiniz pazar değil... Şöyle açıklayayım... Kimden artık işitti ise kelimeleri diliyle satın alıyor. Beyni ile değil... Beyni ile satın alsaydı pahalı olurdu çünkü... Anlayacağınız... laf kalabalıklığı... Ağzı söylüyor... beyni söylemiyor... Yani kalben-beynen inanmadığı çoğu safsataları diliyle patlatıveriyor. Hani Karacaoğlanın'da dediği gibi...''götür sat pazar da kölem var diye.'' Yine başka bir şairinde dediği ''Beyin ile yanmayan, dil ilen yok ola.''
Bir hoş seda ses var ise kıymet oradadır... Şu da var... Hoş seda senin tanımına bağlı... Benim hoş seda senin hoş seda olmayabilir. Kıymetli gördüğün davalar, çözüm olmazsa değeri düşer... Herkese... herkese... Sevdiği yönde mutluluklar...
satılmışlığın ortasında bir don kişot, kral çıplak deme cesareti gösterebilmek önemli olan.
güzeldi.