Yaşam Ve Biz
Hayat sizin dışınızda ama sizinledir de. Sizin dışınızda süreklilik, ama sizinle kesikli sınırlıdır. Siz; 'bir daha mı geleceğiz dünya ya?' derken; hayata boş vermişliğiniz görece o öyledir. Değilse hayat sizin dışınızda sizden bağımsız oluşla, siz Dünya'ya gelmeyeceksiniz ama hayat sürekli dünyaya gelecektir. Hem de size rağmen, sizin dışınızda yaşam formlarıyla.
Sizin yaşamı, bir eğlence, bir gezme tozma, bir yiyip içme, bir saltanat sürme gibi görmeniz; hem çok yanlıştır, hem görece doğrudur. Çünkü bencillik; sizin o üslendiğiniz yaşamı, ileri doğru sürdürmenizin bir gereği gibi olmaktadır.
Aksi halde bu saltanatın hiç birini bilmeyen bir ayı balığını karın doyurma aktivitesinden sonra öylece su tabanına tutunmuş; gezmesiz, tozmasız, eğlencesiz; saatlerce kımıldamadan bekleyen yaşamını, hayat saymamanız gerekirdi. Oysa sizin yaşam saydığınız tanımın dışında bulunuşla diğer yaşamların yaşamadığı gibi bir izlenim verişini yine su ayısında çek edelim. Su ayısını yaşamdan ayırmağa çalışın.
O eğlencesi saltanatı olmayışla, değersiz kılıp; hayattan saymadığınız yaşama, ayı balığının nasıl sıkı sıkı tutunduğunu göreceksiniz. Yine eğlencesi ve bize göre hayatta zevk alması olmayan ve biraz sonra bir başka balığa yem olacak bir diğer balığın, bu hayatı nasıl önemsediğini görmeniz; sizden tedirgin olan kaçmasından, yaşama önem verişti tutunmasından bellidir.
Tıpkı tiyatro seyretmeyi bilmeyen, bilmem falan şarkıcıyı dinlememiş olma mutsuzluğuna uğramış bir farenin, az sonra kedinin midesine inecek olması; onun yaşama dört elle sarılmasına engel bir bezginlik ya da boş vermişlik, olmaması gibi. Yine, bir anomali doğumun dahi, kendi haline bakmadan, açlığını belirten yaşama doğum çığlığını atması gibi. O zaman biz de anlarız ki yaşamın bir oyun ve eğlenceden ibaret olmadığını.
Bu bağlamda hayat formları kendi özel saçılışlarını; kendilerine emaneti sürdürebildikleri müddetçe yaşayıp yapılaşabilmeleri bir hayati zorunluluktur. Hayat çevrenin değişen basıncına karşı hayatta kalmak için ancak böyle bir kavranışla cevap verebilirdi. Hayat özel, hayat formları güzeldi. Bunun garantisi elde seçenekleri çok tutmakla olasıydı. Bu tekçi garabet çıkmaz yolu hayat, çok yaşamıştı!
Bu demek değil ki yaşamın içinde yaşamdan zevk almak gibi konular yok. Bunlar da yaşamın sürecine devamı yönde katkısı olan katılımdırlar. Demek istememiz, yaşamı, siz; sadece o noktalara getirip de, oracıkta takılıp kalmanızın yanlışlığıdır.
Değilse hayat sizin için değildir. Bu nedenle de yaşamınız da biricik bir yaşam şekli değildir. Hayatın gelecekteki, hangi koşul ve belirme şekli (insan, böcek, bakteri, solucan gibiler) üzerinde yola devam edeceği bilinmez. Hayat için siz bir kesikli ve sürekli taşıma avatar kalıbı olmanız dışında hiçbir önemdi kıymeti harbiyeniz yoktur.
Hayat için hayatın o şekilde, bu şekilde süren bir sürekliliği için hep avatar kalıplar olacaktır. Hem de bu sürekliliği garantiye alacak bir çeşitliliği sürdürüşle. Siz de bu gel geç avatar kalıptı çeşitten her hangi birisiniz. Gün gelir zehir solumak, siyanürden beslenmek zorunda kalırsınız. Böyle bir ortamda ölen eşrefi (!) insanla son bulan hayat mı? Yoksa yaşamı bir şekilde ileri taşıyan mı? Bu idameyi hangi formun sürdüreceğini nereden bileceksiniz ki.
Hayat bu değişmelerin içinde gelmekle, bu değişmeleri bilmektedir. Şu da bir gerçek ki, böyle bir çevre değişmesinde hayat; formlar içinde de en akıl almaz yolları denemektedir. Örneğin, yaşam bu gibi önlemi insanla; insanı toplumsal yaşam seviyesine getirerekten almıştır. Bu gibi durumlarda hiç değilse birkaç insanı uzaya taşıyacak ve hayatı sürdürtecek konuma, insan formunu getirtmiştir.
Görece büyük kıyametler yaşarken, evrensel var oluşun içinde bir parlayıp sönmesiniz. Ve bu yüzden aklınız bilinciniz bu doğrultuda vardır. Ve sosyal, toplumsal yaşamlarınız da hayatı bir başka şekilde de sürdürebilir olmanın garantisinin adeta siz üzerinde bir imitasyonusunuz. Bu kabil avatar kalıp olma işlevini sürdüren, deneyen bir hayat dinamizmi olmanızdan öte; bir şey değilsiniz.
Genel olanı sürdürebilir olduğunuz sürece, varsınız. Ne eşrefsiniz, ne de eşrefi mahlûksunuz. Doğa böyle bir seçilimiyle kesinlikle çıkmaz yola girerdi. Elinde sürdürebilir birçok olasılık varken, tek yola girişle onca emeği riske edemezdi.
Onca yaşam biçimleri içinde biraz sonra kedinin midesinde son bulacak bir kesikli ama dıştan sürekli olan hayat gibi kesikli sınırlı olmakla siz de yok olacaksınız. Nasıl hayatı başlangıçta siz üslenip, hayatı bugüne siz taşımamıştınız. İşte hayatın bu yolculuğunda hep siz olmayacaksınız, yolculuğun eğer varabileceği bir menzil varsa, orada siz asla olmayacaksınız.
Yani insan olma konumunuzu, ne çok önemseyin; ne de çok küçümseyin! Görece insan yaşamı içinde görkemli olan uygarlığınız cinayetleriniz, nedendi acaba? Muazzam bir yaşamdı var oluş mücadeleler genelliği içinde, hayatın var olabilir ve sürdürülebilir olma eğilimine göre siz; böyle görünüyorsunuz.
Siz genellik içinde gelip geçici özelliksiniz. Sizin mükemmel olmanız ve her şeyin sizin için olması, yaratışın sınırını bitirmeniz demektir. Hayat sürekli denemesini değişmesini yapmak zorundadır. Yoksa siz de yoksunuz, yaşam yok olur.
Unutmayın hayat sizin dışınızda ve sizden bağımsız.
20.09.2011
Merhaba Bayram Bey,
Yazıdan çıkarmaya çalıştığım, akla düşen şu ana fikir doğru mudur:
"İnsan, sıradan bir yaşam (canlı) formudur; beslendiğimiz diğer türler kadardır; fazlası yoktur."
Nice paylaşıma, selamla. Orhan TİRYAKİOĞLU. - Orhanti.
Mehaba değerli Üstad.
Çıkarımınız kuşkusuz ki görece, çok sert bir çıkarım oluşla doğrudur.
Hayatımız biricik hayat şekli değildir. En az diğerleri kadar saygın oluşla, gelip geçici bir ara geçit formudur gibi değerlendirmek olasıdır.
Mutlulukla...
Mehaba değerli Üstad.
Çıkarımınız kuşkusuz ki görece, çok sert bir çıkarım oluşla doğrudur.
Hayatımız biricik hayat şekli değildir. En az diğerleri kadar saygın oluşla, gelip geçici bir ara geçit formudur gibi değerlendirmek olasıdır.
Fazlalık yoktur kısmı biraz zorlama olur. Her hayat diğerine göre fazlalık eksiklik taşır. Aksi halde bunca hayat çeşitlenmesi ve hayatın bu çeşitlilikler üzerinde akışı olmazdı, değil mi?
Mutlulukla...