Yaşam ve İnsan
Beden, canla hareket eder; fakat canı görmezsin. Görmezsin ama tenin hareketine bak da canı anla." diyor Mevlana. Beden, kökü insanda bir ulu ağaçsa her on yıl onun gövdesine atılan bir derin çentiktir. İlkinde egemen olan çaresizliktir. bıraksanız doğrulamaz asla. Yattığı yer uçurum olur. İstese de bakamaz yeryüzünün cennet ve cehennemine. Donmuştur her şey bebekte. Eğer şansı olursa insan olabilme yolunda, yürür kendi bildiğince.
İlk çentikte o, ayakları çevik bir çocuktur. Dimdik ayakta durup dünyanın dört bir yanına koşabilir. Coşkusu sığmaz bedenine. Yaşamı ellerinde yemeye hazırlandığı taptaze bir meyve. Hayretle bakar kendine,insanlara ve dünyaya.
İkinci çentikte bildikleri yetmez bilmediklerini açıklamaya. Oysa ne çok şey öğrenmiştir yaşadığı bu süre içinde kendine,yaşama ve dünyaya dair. Şimdiyse insan kardeşlerinin kardeşliğinden şüpheli. Zaman dar;sorar durmadan kendine" Kardeşsek eğer yaşanan bunca acı niye?" Büyük korkularımızla şaşkın bakarken etrafa üçüncü çentik gövdeye atılan derin bir yaradır sanki. Ve durmadan şunu haykırır: "Hayatın bir anlamı olmalı... Dünyada insandan ayak izleri kalmalı. Ama nasıl bir iz kalmalı? Kendi kendine mırıldanır zaman ne kadar önemli ve kısa hayatımızda."
Derken dördüncü bir çentik daha atılır. Üçüncünün yarası dururken içimizde. Bir kere yaralanmaya gör ,yara başlar derinlere işlemeye. Zaman ezer geçer,boyun eğer insan çaresizliğe. sayılar acı verir insana.
Beşinci onulmaz bir yaradır artık. Başlarız bilinmeze yolcular uğurlamaya. İvme kazanır zaman ;çentikler çentiklere koşar. Sorular başlar kendimize." Kendime,insanlara,hayata dair düşüncelerim doğru muydu? Ne yaşadım ben? dünya ne büyük ve güzel, yaşamaksa mucize."
Mevlana " surette sen küçük bir alemsin;ama hakikatte en büyük alem sensin." sözünü düşünür ve çentiklere meydan okur.Yaşama dört elle tutunmak,yarına kalmak ister