Yaşamak Sanatı
"Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar
Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık
Kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar"
Ömer Hayyam
Sanattı yaşamak öyle öğretmiştin bize değil mi anne?
Kimseye muhtaç olmadan kendi ayakların üzerinde durabilmek, kimsenin hakkına tecavüz etmeden kendi alın terini yemek, kimseye sırtını dayamadan var olabilmekti yaşamak. 'Sakın kimseye açım demeyin, derdim var demeyin, göstermeyin kimseye ağladığınızı hiç kimse gözyaşınızı silip size ekmek vermez sadece akıl verirler. Gideceğiniz yere yürüyerek, gerekirse sürünerek gidin ama emanet ata binmeyin ya düğünde ya bayramda inersiniz. Allah'tan korkun ama kuldan da utanın. Bir çiçekle bahar gelmez sevin tüm canlıları ama sağ gözden sol göze fayda yok sevdiğiniz kadar güvenmeyin.' derdin anne. Cam fanuslara sakladın, kendince korumaya çalıştın kötülüklere karşı bizi.
Söylediklerini yaptım, ayaklarım üzerinde durdum, kimseye ağlamadan kendi alınterimi bölerek yaşadım, minnet etmedim komşunun atına arabasına topuklarım şişene kadar yürüdüm param olmadığında. Korktum Allah'tan ve utandım kulundan 'El alem ne der' sözünü kazıdım beynime. İstediğin gibi oldu herkesin güçlü dediği bir insan oldum.
Eksikler vardı hayatımda 'Bir çiçekle bahar gelmiyordu" ya bahar olsun istedim yaşamım. Fanusumuda öğrenememiştim yaşamı. Eksikleri tamamlayım derken ilk seviyorum diyene aşk diye sarıldım, ilk yüzüme gülene dost dedim. Her yemine inandım kendim gibi bildim çünkü Allah'tan korkmalıydık öyle öğrenmiştim, ağlamadım kimseye çünkü gözyaşımı senden başkası silmeyecekti ve acımayacaktı öyle biliyordum.
Şimdi ne mi oldu?
Ne oldu biliyor musun anne?
Kırıldı cam fanus kaldım senin bizi korumaya çalıştıklarınla baş başa.
Güçlü olmak suçmuş, sığınıp derdimi açtım dost bildiğime aşk sandığıma seninki de dert mi dediler, yıllar boyu öyle çok susmuştum ki bir omuz verirler diye düşündüm ağzımı açtığım an yine susturdular ve yine ölüm sessizliğine ittiler yüreğimi. Başkasının küçücük sorunu dertken benim ki duygu sömürüsü oldu kimi zaman. Beceremedim kalabalıklarda ağlamayı ve beceremedim diğer insanlar gibi bademcik ameliyatını kanser gibi anlatmayı. Küçüktü benim sorunlarım hep ve yalnızlığım kalabalıktı aslında kalalabalık bakan gözlere.
Ah anne hiç kimse bilmiyor yüreğimde kopan fırtınaları. Yıllar senden hiçbir şey götürmedi, acılar yüzünde hiç iz bırakmadı diyorlar ve ekliyorlar ne güçlüsün hiç ağlamıyorsun kederlerine. Bilmiyorlar ki anne en son ağladığımda senin hıçkırıkların kaldı kulaklarımda ve o günden sonra terk ettim şahitli gözyaşlarımı.
Bir telefonun ucunda duydular titrek sesimi ama gözlerimden akan yaşı görmediler asla. Sen ağlıyor musun diye soranlara hayır dedim sesimin yorgunluğudur ben ağlamam. Oysa ne çok hüzün biriktirdim içimde ve ne çok ağladım ay ışığına karşı, bir ben biliyorum bir Allah biliyor yalnızlığıma katık yaptığım gözyaşlarımı.
Şunu öğrendim kısacık ömrümde sahneydi bu dünya ve oyununu en güzel oynayanındı bütün roller. Nasıl pazarladığındı önemli olan duygularını, önemi yoktu ne hissettiğinin ya da önemli değildi doğrular yalan da olsa ne kadar güzel anlattığına bakıyorlardı sevinçlerini ve acılarını.
Aynı renk değildi herkesin gözyaşı kimisinin ki daha koyuydu ve akarken sıraya giriyordu herkes silmek için kimisininki de yüreğe sızıyordu kimse bilmiyordu ve koyu bir yalnızlık düşüyordu payına.
Sanattı aslında yaşamak anne, sanattı güzel ağlayabilmek. Yalnızlığımla baş başa kaldığımda ve gözyaşlarımı silecek bir omuz bulamadığımda anladım, ben yaşadım ama bu sanattan sınıfta kaldım. Öğretmedin çünkü sen kalabalıkta nasıl ağlanacağını, yaşamak kadar güzel ağlayabilmenin de sanat olduğunu hatta yaşamak sanatının en önemli parçası olduğunu...
En güzel dost olur bazen deniz, herşeyi dinler, sırrını vermez dilsiz öfkelenir köpürür, sırt çevirmez kalsa da çaresiz en yakınları dost bilir, umursamaz gece yakamoz, gündüz deniz der geçeriz...
Çok güzel bir deneme efendim, aslında güzel olan vurgulamanız içimizdeki yalnızlığın ruhumuza yankılarını. evet, güçlü olabiliriz, kendi ayaklarımız üzerinde de durabiliriz ama maalesef güzel olan şeyleri paylaşmak daha kolay olduğundan, sıkıntılı olduğumuz zamanlarda sırt çevirir olduk hep birbirimize, cok güzel bir yazıydı efendim...