Yaşamın Saydamlığında Kalıcı Olmak
Bir buğu gibi yalnızlığım,cam kenarında kaybolmayı bekliyorum.Tek başıma hayatın dehlizlerinde arıyorum beni ben yapacak,yaşama sevincinin en katmerlisiyle tadacağım lezzetli günleri.Bu belirsizlik korkutuyor.Yalnızlık benim seçimimdi halbuki.Peki ya şimdi ne oldu?Dün peşinden sorgulamadan gittiğim beklentisizlikle dolu patika yolları bugün niye aşındırıyorum diye sitem etmeme ramak kaldı.Selin muteber olduğu koparışlarda,bütününden,köklerinden,dallarından bir ayrılmış bir ağaç parçası misali sürükleniyorum.İşte doğarken,nefes bulurken bu hayatta henüz benim bile bilmediğim bir sürü amaçla o ağacın kendisiyken,şimdi bu kadar küçülüp yok olmaya yaklaşmak acıtıyor canımı.İnsan hayatı başlarken henüz yaşanmamışlıkları doldurmak ne kadar kolaydır değil mi?İstediğiniz her şeyi sığdırırsınız,henüz yaşam size başarısız olmayı mutsuzlukla öğretmemişken.Ya da her eskiğinizden çıkartıdığınız artıları kullanmamışken.Dipte değilken yorgunluğunuz mutlu bir öykü çiziyorsunuz değil mi?Uçurtmanızın ipliğini serbest bırakırken ki kurduğunuz hayaller,bulutların,mavinin en cömertliğiyle kendi ifşa etmesini seyrediyorsunuz.Ama hayat ilerledikçe inandığımız mavi,yumuşak tebessümlü bulutlar ve özgür bıraktınız ama sizin terketmeyen uçurtmanız sizi,terkediyor sanki.Metropollerin hantal kalabalığı arasında bürokrasiyle cebelleşirken banklarda iki nefeslik dinlenme molası ve bir köşesine bıraktınız gazeteler gibi savruluyorsunuz.Gözden kaçırdığınız,ıskaladığınız olası muhtemel mutlulukları doğru denklemlerle,yanlış çözümlerle olmazlığının mitolojisine yazdırıyorsunuz.Hanenizden eksilen her tebessüm başka birinin yüzünde gördüğünüz asık suratlarla ölçülüyor.İnsanların birbirine günaydın bile deme cesaretini yitirdiği bu çıplak gezegende cam kenarında yalnız başına yaptığınız kısa yolculuklar aldığınız mesafler belirliyor 24 saatlerinizi.Ben bu yalnız metropolde yalnızlığımın tahliyesinin olmadığı ömre neyi ne kadar sığdırdığımı bu kadar kolay yaşamamın üzüntüsünü tadıyorum.Oysa kimileri neler sığdırıyor hayatlarına?Sevdikleriyle, yanyana olmanın hazzıyla,ertelenmiş kesişmelerin buluşmasıyla ve en önemlisi ilerde o karede olmamanın hüznünü yaşamamakla bir fotoğrafa sığdırıyorlar en ihtişamlı anlarını.İşleriyle ve kurdukları aileleriyle feleğe kıssadan hisse yapıyorlar.Ben bütün bu yaşlanan yaşantıya ne verebilirim diye kendimi yiyip bitiriyorum.Geride bırakabileceğim beni ölümsüz kılacak veya birine hatırlatacak somut nesnelerin hacimlerinde,kütlelerinde varlığımı sürdürebilecek miyim?Henüz bitirilmemiş öykümün sonuna geldiğimde söyleyeceklerimin son cümleler olmasını diliyorum.Sona ne kadar yaklaşmışsam, bu hayattan çaldıklarımda giderken yükümü o kadar hafifletecektir.İçimdeki yaşanmamışlıkların pişmanlığını dindirecektir.Dilerim böyle kapanır perde.