Yaşanmalıydı Hikaye Yolcunun Notları - Birinci Bölüm

Anadolu'nun yüksek dağlarının yamacında , beş yüz kişinin yaşadığı küçük yerleşkede başlıyor hikaye! Dağlara gönlünü kaptıranlar bilirler,kekik kokusu yada zirveden haykırışın dayanılmazlığını.

Uzun ve oldukça yorucu bir yolculuğun başlangıcında, gideceğimiz yerleşkenin fiziki durumuyla ilgili değerlendirmelerimizi yaptıktan sonra, grubun bölgenin özelikleri bakımından bizim çalışma alanımızın dışında kaldığı fikri ağır bastı.

Günlerdir, harita üzerinde çalıştığım,kendimi dağın yamacındaki yerleşkeye odaklandığımdan olsa gerek ,buraya yalnız gitme kararımı gruba bildirerek yola koyuldum.Doğanın ortasında bakir kalmış yaşama gidiyorum,bölge hakkında kimse bir şey bilmiyor ,adeta saklı yaşamsalık beni bekliyor.

Nasıl olur da, yaşamın olduğu yerleşkeden insanlık habersizdi?
Belkide beni oraya sürükleyen de buydu.Yakın dostum sırt çantam ile karşılaştığımız ilk araçla, bilinmezliğin yolculuğuna başladık.
Yıllarını uzun yollara adamış,para kazanmış,aşklar yaşamış,sevdalıklar kaybetmiş ,adına POTUR demişler ..
Devletle karşı karşıya geldiği ,sürekli çatışmaların gölgesinde yaşam mücadelesi verirken,köyünden ayrılarak büyük kente göç ettiğini anlatıyor,yol olukça uzun..Poturun anıları km lere sığar mı bilinmez ,ama sırt çantam ,ben oldukça mutluyuz.

İstanbul'a il adımı atışım ürkütücüydü ;

Koca dev gibi nehrin üzerinde kurulmuş ,ilk defa görmekten mi nedir ,böyle güzellik görmedim. Van'dan başlayan , benim yolculuğuma benzeyen hikayesi süsleyerek devam ediyor,

---- Bir şeyler yapmalıyım düşüncesini kafamdan atamazken,aklıma askerde öğrendiğim pamuk şeker yapılışı geldi.. kahkahayı patlatıyor,

--Ağabey inanamazsın, iki senede aldım kamyonu.

-- Kamyonum artık evim oldu sürdüm, neresi olursa olsun gittim ,günlerce inmedim direksiyondan .
Sigaramın sonu gelirken Potur ,

-Dur ağbey aha orada al paketi nasılsa cezasını çekiyoruz deyince sordum,

-Ne cezası gardaş. başladı gülmeye
Kaçak yapıyorum ara sıra,son kamyonumu aldı gümrük,sınırdan mazot işini bırakınca sigara yüklemeye başladığını anlatırken bir yandan da tebessüm ediyor bizim Potur.Kısa sessizliğimiz ise Kamyonun ikinci sürücüsü yattığı yerden doğrularak bozdu.

Potur uzun boylu, güler yüzlü ,dost canlısı yoldaş. Canko onun kan kardeşiymiş senelerdir gitmedikleri görmedikleri memleket kalmamış.
--Hoş geldin uşağım dedi canko. Şaşırmadım değil , Kürt ve Laz birlikte yaşam mücadelesi veriyorlar.Yaşamaya çalıştığımız coğrafyada alıştırmışlar bizleri Kürt-Türk düşmanlığına, şaşkınlığım ondan olsa gerek.
Canko hafif doğruldu ve gülümsedi,-ula ne düşman olacakmışım a bu Potura ,ben memleketimin en hatcak uşaklarıyla ömrümü geçirdim,koy... siyasetçiye ,aracın içindeki kahkahaları Canonun telefonu bozdu.

Konuşma bitiğinde başladı anlatmaya,

-Ha uşağım ha,yengen bir gün aradı beni ,sordu, neredesin dedi, hatun bizim emektarla ekmek parasındayım, kıskançtır benim hanım..
Gözleri doldu,hayatım benim İzmir'deyim yükü sardım sana geliyorum,tabi kadınca bir saldırıyla, sanki bana sitem edercesine kapattı telefonu.

Eve döndüğümde hatunun suratı beş karış uşağum,anlaşılan küsmüş bana karucuğum.

Sabah oldu hadi kalk hazırlan dedim dondu kaldı.Aldım oni vurdum yollara yirmi gün birlikte kamyonun sırtında iki aşık gezdik durduk.Arada yük sardık,lastik taktık ve hatun bana, seni seviyorum kocam dedi ve beni anladuğuni anlatıtı çiceğum.

-- Ağbi, yenge özlemiştir seni dönüşte al onu biraz tatil yapın diyence,cankonun gözlerinde birikmiş olan yaşlar süzüldü kamyonun dar alanına,yanlış kelimemi kulandım diye sorgularken kendimi,
Canko artık onu , öpmeyeceğini,saçlarını kollayamayacağını çünkü ayrıldıklarını söyleyince soruları kesmenin en mantıklısı olacağını düşündüm ama duramadım seviyorsan git mücadele et diyerek söze girdim.

Canko ,Potura baktı bana döndü artık dedi yengen dokuz tahta altında.O yolculuktan sonra kendisini ebedi yolculuğa çıkardım lanet olasıca kanser bırakmadı peşimizi .
Kamyoncuların tesisinde, sabah kahvaltımız oldukça neşeli geçti.Ben gideceğim bölgeyi sordum yoldaşlarıma ,Canko zamanın birinde bu köyün yakınlarına yük götürdüğünü,benim gideceğim bölgeyle hiç kimsenin bağlantısı olmadığını ,duyduklarına göre köyde telefon,tv iletişim araçlarınında bulunmadığını, dolayısıyla çevre yerleşim bölgelerininde köyle ilgili korkuları ve tedirginlikleri olduğunu anlattı.

İçimde ciddi ,şüpheleri oluşturacak derinlikte anlatımdı bu.Karar vermiştim bu köye ne olursa olsun gidecektim.
Adam yardımcısını neredeyse parçalayacak.Saçları yok denecek kadar az olan lakin düzgün fiğiylede yakışıklı sayılabilecek bir karakter.Oratalık toz duman insanlar ellerinde dosyalarla sağa sola koşuşturuyor.Efendim sesleri, salondan dışarı kadar neredeyse sızmakta.

Yardımcısı anlatıyor ,efendim parti genel merkezinin kararı böyle ,,

-Sıç..Genel Merkezine ben kurmadımmı lan bu Partiyi,ben kurdum lan

...Efendim Genel Sekreter istifa etmenizin daha hayırlı olacağını düşümüyor.
-Sıc..ağzına Genel Sekreterin o ip..ben oraya getirdim, şimdi arkamızamı dolanıyor şerefsiz
Sakinleşmesi mümkün değil.Sekreter kız kıyafetlerini düzelterek son bilgiyi efendisine iletiyor,korkunç bir nara ile tekrar sinirler geriliyor,

- Kim lan kasetteki deus ,bunu bana neden verdiniz lan,o şerefsiz gazeteci bozmasını bana bulun ,pezevenk herif yıllardır söğüşledi bizi,karısnın altındaki arabayı bile ben aldım pezevenk,şerefsiz ,küfürler havada uçuşuyor.

-Efendim sevgili eşiniz telde.-yok de öldü de araba çarptı de nedersen de kimseyle görüşmek istemiyorum.

-Nadiri bulun bana...
Telefon susmak bilmiyor ,otelin personeli ayakta,Nadir bey uyandırılamıyor. Resepsiyon görevlisi polislerle neredeyse gırtlak gırtlağa mücadele .Müdür ,memur bey bakın Nadir beyin misafir çok değerli bir sanatçı bu şekilde odaya giremezsiniz.

Lan ,bu memlekette otele odasına gelene sen sanatçımı diyorsun basıyorlar kahkahayı...Resepsiyonun akışık olduğu sözlerdi bunlar.
Otelin Müdürü kendisi tekrar arıyor harem odasını.
---Ne var kardeşim diyen ses oldukça sert
- Efendim sizi beyefendi bekliyormuş memur beyler lobide
-Tamam tamam donumu bari giyeyim kardeşim.
Sanatıyla kitleleri coşturan zanaatkar yatağın güneye bakan yamacında gecenin yorgunluğunu atmakta.Nadir geri dönüp bakıyor sanat güneşine ,seni ararım notunu bırakarak,lobiye yönleniyor Nadir.
Kamyonumla seyahatimiz güzel bir kahvaltıdan sonra dahada neşeleniyor. Sigaralarımızı içiyor şarkılar söyleyerek hicretimiz sürdürdürüyoruz ,-çay yapayım ben size deyince ben şaşırıyorum -nasıl yapacaksın -ayağının altında ki tüpü uzat uşağım ,kamyonun içinde küçük tüp,tüpün üstünde demlik ve kaçak çayımızla keyifli saatler geçiriyoruz ,zaten yolu da yarıladık.Anadolu başka kokuyor bu sabah saatlerinde.

12 Ocak 2013 6-7 dakika 10 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar