Yazınsal Gerçeği

Anımsadığıma göre bazı saplantılarımızı kafamızda bitiremedik. Sanatta " İkonlara Tapmak " sorunumuzu aşamamamız sıkıntısını sürekli yaşıyoruz. Azımsanmayacak ölçüler vardır ama bizler
bu ölçüleri günbegün artırdık, azaltacağımız yerde çoğalttık.

İki önemli şeyi unuttuk. Neydi bunlar?

Bir: Kafamız ( beynimizin düşünceye ne kadar açık olması veya odaklanması )

İki: Yüreğimiz ( mantıklı ve mantık var saydığımız konulara karşı güçsüz durması. Ezilmesi. İnancımızın,
deyim yerindeyse maneviyatımızın mantıklı konulara karşı zayıf durması )

İşte bu iki olguyu bilinçli olarak ve bilerek ya görmek istemedik ya da saf dışı veya er meydanında
sürekli " Tuş " kalsınla kendimizi avutup durduk.

Genel olarak " İkonları Tapmak " bizi yaşadığımız çağa el-yabancı kıldı. Bu konu yazınsal alanda olunca içinde bulunduğumuz durumu kavrayamadık. Bu görememe kavrayamama algılayamama sorunumuz hem beynimizin sulanmasına hem de kalbimizin körelmesine neden oldu.

Geçmiş ve gelecek arasında geçen onca zaman içinde neler kaçırdığımızın nelere yabancı kaldığımızın ayrımına varamadık. Oysa bazen hoşumuza giden bir deyim vardır; eskiye rağbet olsa
bir pazarına nur yağardı. Doğal olarak sorunu basite indirgemekte istemiyoruz elbet. Yazınsala
ihanet etmek kadar adileşmekte.

Şu kadar dile çevrilen kitaplar ama gerçekten önemsenmeli mi? Rahmetli Halikarnas Balıkçısı ( C. Şakir Kabaağaçlı ) onca kültür birikimini tarihini doğasını kendi kütüphanemizden öğrenmemiş,
İngiliz kütüphanelerinden öğrenmiştir. Yine de milliyetçi duruşunu ifade eden şu sözlere yer vermiştir. Benim yazdıklarım yabancı dile çevrilmesin demiştir. Çünkü dil farklıları güzelim yazınımızı
sözcük zenginliğimizi bozuyor. Doğrudur. İngilizce Fransızca Almanca Norveççe ve diğerleri aslında
ortak dillerini kendilerine göre değiştirmelerinden doğmuştur ve bu dillerin günlük yaşamda kullanılan sözcüklerinin sayısı bini geçmez veya yazınsallarında. Bu nedenle Kültür Birikimi dediğimiz zaman Ülkemizin dil bakımından Osmanlı ve Osmanlıdan öncesi de dahil hatta hemen hemen tüm Asya ülkeleri de dilimizin zenginleşmesine küçümsenmeyecek derecede ortak olmuşlardır.

Yazınsalda Usta şairler romancılar hikayeciler diye diye bu günlere kadar geldik. Peki kazanımlarımız mı oldu yoksa kaybettiklerimiz mi? Kazanımlarımız bu insanların öncü olma durumlarıyla ilgiliydi ama
ideolojileri yazınsala gönül verenleri görmezden geldi.

Ustalık nedir? Bana kalırsa ben ustayım. Ahi Evran belgemde şunlar yazar; kendisi yarı değerli madenlerle ve kıymetli taşlarla ilgili olup gümüşü işleyebilir işlediklerine taşlarla şekil verebilir...
Usta Öğretici Belgesi vardır mesela...

Yazınsalda genelleme vardır. Bizler bu genellemeyi yaparken ayrımcılıktan kaçınacağız.

Usta şair usta romancı usta hikayeci olmaz. Ustalık yazınsala yakışmaz.

Ama yakıştırdıklarına göre ki durum açıkçası içler acısı. Bu yakıştırmalar ve önemsemeler yüzünden
yeni nesil ağzıyla kuş tutsa şahaneler yaratsa yine de görmemezlikten gelinecekler.

Çünkü Sosyalizmin eski kemikleşmiş kokuşmuş beyinleri ( Kapitalizmin içinde Sosyalizmin eridiği gerçeğini bile bile ) gündemde kalmak için Robert Kolejiyle Galatasaray Lisesiyle Üniversiteleriyle
Nazır ve Vezir dedeleriyle Fransız analarıyla ve bu kültürleriyle maddi zenginlikleriyle saraylılıkları nedeniyle izin vermezler.

11 Kasım 2015 3-4 dakika 181 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar