Yeni Bir Jeneriğe Sığınmak Replikler Eşliğinde
Ayartamadığın zihnimin dehlizinde binlerce seçenekten biri ise ettiğin işkence;
seni kendi cümlelerinle azat ediyorum ömrümün içinde, aklım boşanıyor
senliğinden...
Sol omzuma dokunan gülümseme sendendir, içime işleyen acılarda öyle...
Boş satırlar, etkisiz sayıklamalar, şuuraltı bir denklemin ayak ucunda kalan son hamlesi ise; gardımı almak...
Evet!
Toparlıyorum sana kaymış fikrimi...
Şimdi özgürlüğün feriyle sıvazlıyorum bedenimi. Varlığın, varlığıma hakaret değildir artık mia...
Gün yürür mü tepelerin üzerinde, bahçelerde koşarken aşk ile...
Sıcacık bahar havasında günün ışıklarıdır yüzüme dokunup ısıtan.
Orada değildin!
Ben geri çekilmiştim veya oturup halime acıyamayacak kadar çevikti düşüncelerim.
Toparladım aksi sana kaymış gölgemi. benliğimin firarıydı belki biraz buruk olmamalıydı sevgilim.
Aşk hükümsüz kararların vardığı son noktaydı ve reddedilmiş duygu sağanağını sırtlamıştım tek başına.
Ne fırtınalar, ne rüzgarlar akıp geçti başımdan.
Perdeler sıkı sıkıya kapatılmışken, hiç ışık sızmıyorken içeriye. Aydınlığın olmaması garip geliyordu, nasıl kararmıştı her yer sebebini biliyorduk ikimizde.
Karanlığa adımlamak berbattı biliyor musun?
O an, bu tılsımın en erdemli yanında yol aldığım içindi sanırım bunu fark etmeyişim.
Çırpınıp duran dimağ eksenimde daralan bir zerreydi varlığın. Toz bulutuna üflemek ve yeni bir jeneriğe sığınmak replikler eşliğinde, hecelerdeki küçük sapkınlıktır diyebilirim sadece.
Süzgecimde dinlendirdiğim beynimin kullanılan yanı aşırıya kaçabiliyor bazen.
Seni sayıklardım henüz ölüye yatmamış kelimeler eşlik ederdi geceye ve dans etmeyi bile beceremezdik kavga etmeden.
Ah mia!
Erkeksi bir hamle yapsam; kadınsı bir zarafetle erteliyordun düş geçirimi mi bunaltıyordun.
Sıcağı aşan bir hezimetti başımda.
Bedeninde hükümlü kalan bakışlarım yeni düzene baş kaldırıyor. Alışmak zaman alıyormuş her şeye.
Sevilmelere gelemiyordum ya sevmelere aşıktım ben mia...
Sevilmeyi özler mi insan tanrı aşkına? Özlemiştim dizelere sığmayan hecelerle...
Sana, doğan günün şiddetiyle vurulup kalmıştım, ayın suya değerken ki şefkatiyle ve yıldızların zerafetiydi dökülen boynundan aşağıya. Bir tutulmaydı giyindiğim üzerime.
Kaçamazdım mia uzun soluklu yollardı ıradığım ve bir türlü varamadığım.
Bir ihtilalde kısılıp kalan arayışımdı belki sana olan esaretim. Yeni umutlar icat etmeliydim belki. Yeni düşler çıkartmalıydım şapkamdan.
Olmayan bir olgunluktan söz ediyorum. Anlaşılmıyor bazen göz önünde ki durum.
Cesaretsizliğime saldırdığında gidişin, bütün adamlığımdı o zarif beden karşısında tir tir titreyen.
Diyemezdin seni sevmediğimi...
Söyleyemezdin sensiz gülebileceğimi...
Gülmedim mia, dediklerinin hiç birini yapamadım...
Artık kifayetsiz sözleri harflerinden tutup atıyorum satırlardan.
Tesirsiz bir daralmaydı ve bu hiç işime yaramadı.
Beni sensizliğin dize getirebileceğini düşünmek, düştüğün koca bir gafletti.
Kendi okunda can veren yay! gerginliğim her geçen gün artsa da dizlerimin üzerine hiç çökmedim mia.
Kıvılcımları saklıydı masalın. Tütmedi senelerce. Bilmeliydin senden sonra ben olmayacağını o adamın artık yeni bir trajedinin aktörü olacağını anlamalıydın ve öyle oldu mia. Sığınağı olmayan avuntulardı içine düştüğün.
Yanılgılar içinde ilerleyen gurur.
Bazen düştüğü ağın içinde devleşir av olmuş olan kurban. Gücünde büyüdüm acının mia masumiyete sığamazdın değil mi?
Başka kaç terk edişti söylesene? Her gün terk edildim hep aynı karede.
Dönmeseydin şimdi geçip gittiğin bu yere...
Başka bir hayal için adadığım ömrüm sana kapalı mia.
Solmamış güllerin zamanıydı hatırla!
Kasıklarında sancılı mevsimlerdi ve açmadı tomurcuklarını koparıp attığın çiçekler.
Sonra...
Puslu kaleler inşa ettim. Sakladım içine koyduğum hayaleti. Kimseler bulamadı mia geçip gitti seneler...
Şimdi döndün demek?
Ah sevgilim!
Kristal bir sahnede yalnızlığın karanlık yüzüne bakıyorum.
Üzgünüm...
Sen hiç burada olmadın mia...
***