Yeni Yıl Kutlamaları
Her yeni yılı, yeni umutlarla karşılıyoruz. Hep bir yıl öncesinden daha iyi ve güzel olmasını istiyoruz. Ne yazık ki çoğunlukla da umut yorgunluğu ya da umut kırgınlığı yaşıyoruz. Ben iki bin yılına girerken, o kadar heyecanlı, o kadar umutluydum ki. İki binli yılarda insanlar daha bir barış içinde, daha bir refah düzeyinde ve daha da mutlu olacak umudundaydım. Ne yazık ki bir önceki yüzyılı arar olduk neredeyse. 'Nerede insanlık, nerede dostluk ve arkadaşlık?' sözlerini hemen her an yineler olduk.
Her bayram büyüklerimiz, 'Nerede o eski bayramlar?' derler. Bizim kuşak da 'Nerede çocukluğumuzun bayramları,' der. Şimdi ben de anımsayabildiğim kadar çocukluk yıllarıma giderek, atmışlı yılardan doksanlı yıllara, 'Yeni Yıl Kutlamaları'nı yazmaya çalışacağım.
Günler günler önce yeni yıl kutlama kartları seçilip satın alınırdı. Kartlar gönderilecek dostların, arkadaşların yaşları ve durumlarına göre seçilirdi. Yaşlılara tonton, yaşlı karı koca resimli kartlar, genç evlilere aile resimli kartlar, sevgililere genç erkek, genç kız resimli kartlar. Çocuklara kar manzaralı, Neol Babalı kartlar. Gençler arasında, sevdikleri sanatçı fotoğraflı kartlardı. Yıl başı ertesi günlerde kime kaç kart geldi, kaç kart gönderdi, adeta yarışma konusuydu.
Yine günler öncesinden bankalar, bastırdıkları duvar takvimlerini, hesap sahiplerine hediye ederlerdi. Bir arkadaşımda gördüğüm duvar takvimini alabilmek için anneme o bankada hesap açtırdığımı anımsıyorum. İş Bankası takvimlerinde çok güzel tarihi tablo resimleri olurdu. Sümerbank takvimlerinde de minyatür resimler.
Bugünkü gibi dışarıda yıl başı geçirme geleneği yoktu. Geçirilecek mekanlar da yoktu. Evlerde ailecek ya da dostlarla birlikte girilirdi yeni yıla. Sabahtan anneler yemek hazırlığına başlardı. Duruma göre hindi, tavuk yemekleri yapılır, içli pilav mutlaka olurdu. Tatlılar, meyveler, çerezler hazılanırdı. Mutlaka mısır patlatılır, soba üzerinde kestane pişiririlirdi.
Televizyonun olmadığı zamanları hayal meyal anımsıyorum. Ahşap kutularda lambalı radyolarımız vardı. Orhan Boran, Halit Kıvanç'ın sunduğu yılbaşı programları dinlenirdi. Türkülerle başlar, gece ilerledikçe Türk sanat müziğinin en güzel şarkıları çalınırdı. Saat, 24.00 olduğunda kutlamalar ve milli piyango çekilişi heyecanla beklenirdi. Büyük ikramiye çıkan numara beklenir, 'Tüh be! Bize çıkmadı,' sözleri ile yılbaşı gecesi sona ererdi.
O günlerin en büyük yıl başı eğlencesi tombalayı unutmamak gerek. Heyecanla sayılar takip edilir; ben tombala dedim, sen dedin kahkaları ile zamanın nasıl geçtiği anlaşılmazdı.
Yetmişli yılarda televizyonlar evlerimize girdi. Tombalalar tarihe karışmadı ama az oynanır oldu. Televizyon programları günler önce öğrenilir, yılbaşı yemeği program başlamadan yenir, televizyonun karşısına geçilirdi. Siyah beyaz tek kanallı TRT. Son yıllarda, 'Nerde o eski televizyon pragramları,' dendiğine göre, beğenilirmiş demek.
Seksenli yıllarda her yılbaşı, 'Oryantal danscı (o günlerdeki adı dansöz) çıkacak mı, çıkmayacak mı?' tartışmaları alır başını giderdi. Saatler 24.00'ü vurdugunda Türk sanat müziğinin güneşi Zeki Müren, olmazsa olmazlar arasındaydı. Yılın sevilen şarkısıyla yeni yıla merhaba denirdi.
Doksanlı yıllar mı? Hiçbir şey anımsayamıyorum. Demek ki bir iz bırakmamış.
YENİ YILINIZI EN İYİ DİLEKLERİMLE KUTLAR, ESENLİKLER DİLERİM.
MUTLU YILLAR