Yenilikçi Arayışlar Ciddiyeti Gerektirir
Tarihi araştırmadan, anlamadan, iyice kavramadan, yola çıkan ve gündelik tepkilerle hareket eden, ciddiyetsiz bir nesil yetişiyor.
İçinde bulunduğu zamanı, toplumu, ortamı yaşayışı siyasi ortamı, çalkantıları kültürel boşlukları iyi analiz edemeyen bir nesil yetişiyor.
yorgun ve bıkkın,
hazırcı ve tembel bir nesil
Acaba suç kimde...
Suç, komple ekipmana sahip olan tarikatların, cemaatlerin, partilerin, hacı hocaların, mollaların, din istismarcılarının etkisinde kalarak çocuk yetiştiren ebeveynlerin midir?
Ülkemizin ağababalığını tapuladıklarını sanan mankafa dinozorların gençlere fırsat vermeyişinden, gençlerin işin başına geçemeyişinden midir ?
Suç kimde...
Ülkemizde son yıllarda kıskançlıktan, hazımsızlıktan doğan, başaranı alaşağı etmeye çalışan birilerinin yüzünden, hevesler mi kırıldı, helal yoldan kazanç sağlama neden azaldı. Neden sahtekârlıkla birilerinin üstüne basarak yükselmenin yolları arandı, neden, yeniden yozluk-yobazlık hortladı.
İLKELLİK ZİNCİRİ: Kolay kazanma, kazandırma, gizemcilik, gizilcilik, muhafazakarlık, ihanet, kin ve abazanlık, yaşamın yerleşik düzeni olmaya başladı.
Ülke ve ülke yapısından, tarihten ve tarih yapısından, estetik ve etikten felsefeye değin her olgudan bilgilenemeyen, kuşanıp savaşamayan, yeni dünya görüşü olmayan, İdeolojik tavır ve dayanıklılık gibi özellikleri bünyesinden barındırmayan neslin suçlusu kim...
Doğru haklı çıkışlarla, doğru yürüyüşlerle hareket edemeyen, kalıcı işler yapıp kendinden sonrakine miras bırakamayan uyuşuk neslin suçlusu kim
İnternetcafelere yerleşen, sanalda sosyalleşen, magazinleşen medyatik olmaya çalışan, kısa yolda şöhret olmanın yollarını arayan, telefonlara hayatıymış gibi sarılan ve yoldan çıkan gençliğin suçlusu kim.
Sadece devlet mi?
Halkına güven vermeyen, iş sağlamayan devlet kadar, çocuklarına zaman ayıramayan, zamansızlıktan yakınan, hiç okumayan, araştırmayan, çocuklarına sahip çıkmayan, para hırsına kapılan, az da olsa mal-mülk ( miras) bırakmaya çalışan ebeveynler de suçlu değil mi?
Devamlı dışlanan ve eşitlik sevdasıyla baş kaldıran, benim kadar babası da sorumludur düşüncesini bünyelerinde barındıran (doğurganlar) analar da suçlu değil midir?
ÜLKENİN MALI DENİZ YEMEYEN DOMUZ ( komşuda pişer, bize de düşer) düşüncesiyle mi yola çıkıldı. Yoksa arsıza hırsıza, dolandırıcıya bağnaza-yobaza neden sığınıldı.
Diğer taraftan sahtekârlara, fırsatçılara bağnazlara, kendi egosuyla var olanlara gün doğdu. Yaptıkları engellenilmesin, önleri kesilmesin diye, taşlar sopalar, oklar silahlar hazırlandı. Her türlü ilkelliği reddeden demokrat insanlar hedef alındı.
Alavereyle dalavereyle saldırıldı, yaka paça toplatıldı.
Amaca ulaşıldı mı, başarıldı mı?
Bence hayır
Tarihte bu adilik hep yaşandı, bir kesim kendini kaptırsa da, toplumun çoğu canını yobaz iktidarlıklarına emanet etmedi, kuralsızlığa, saldırganlığa, disiplinsizliğe karşı çıkarak, sivrildi ve çıktı karanlığın içinden.. Ülke ve ülkenin adım adım kanla yıkanan topraklarından sorumlu nesiller yetiştirdi.
Şuanda ülkenin her köşesinde, çok çalan, çok kazanan bir egemen sınıf var. Sözde- biçimde, kimsenin başaramadığını başaranlar.
Ağlamak bir işe yaramıyor...
İnsanların içinde gizlenen ama bir dere gibi çağlayan özgür bir dil vardır, o dili kınından çıkartmalı. Yediden yetmişe insan harmanından, çağına gününe tanıklık eden yeni bir toplum yaratmalı. Yeni ve ciddi.
Yenilik mi nesle gitmeli,yoksa nesil mi yeniciliğe gitmeli. Ham hum şaralop yiyenler, bunu ne topluma ne de kendi çocuğuna anlatamaz.
Çünkü yenilikçi arayışlar ciddiyeti gerektirir. Bu konuda herkes bulunduğu yerde bunun mücadelesini vermeli, üstüne düşen görevi yerine getirmeli. Gerçeği ıskalamayan, ayakları yere sağlam basan tahsilli veya tahsilsiz toplumun her ferdi, filozoflar, sanatçılar, profesörler, bilim adamları vs... Kendi yaşama hakları, var olma koşulları- ÖZGÖREV-olarak bu konuyu yeniden ele almalı, diye düşünüyorum.
Yine de...
Ülke halkı bugünkü haliyle(yobazı hariç) gerilerde bir yerde değildir. Zaten yarım aklıyla meydanlarda, medyada veya mecliste poz verenler, tek tek gidecekler. Aklıselim (dürüst) insanlar hep birleşecek, var olan örgütlüklerini yeniden geliştirecek, kuruyan fidelerimiz yeniden yeşerecek,
daha tutarlı
daha bilinçli
daha tarafsız
ülkeye yeniden can gelecek.
Saygılar
Müsadenizle
Her ne kadar umutsuz bir tablo görüntüsü varsa da ortada, inanan insanlar olarak ümitsizlik bize yakışmaz. Çevremde ki genç diye adlandırılan insanlara bakınca, birçoğu dediğiniz gibi boş tın tın, nato kafa nato mermer, ne okuyorlar, ne araştırıyorlar, varsa yoksa ineternette oyun oynamak, çet yapmak. Bizlerde ebeveynler olarak azami derecede iligilenmek zorundayız çocuklarımızla, hem kendi geleceğimiz, hem de ülke geleceği için. Seksenlerden sonra köşedönücü zihniyetler empoze edilmeye çalışıldı topluma, bir derece başarılıda olundu, bu olguları kırmak zorundayız, gerçek mutluluğun alınterinde yattığını anlatmalıyız çocuklarımıza defalarca. Anlatamıyorsak vebal altındayız. İkinci Cumhurbaşkanımız rahmetli İsmet İnönü'nün tarihe geçmiş bir lafıdır''Bir memlekette namuslu insanlar, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur'' Saygıyla...
tesbitlerinize katılmamak elde değil Müsade hanım,
zaten bu günübirlik zihniyetin kalıcı olmadığına inanmak ve bilmek su serpiyor yüreklere,
belkide aydınlık yarınlar için bunlarında yaşanması gerekiyordu,
ama biliyoruz ki, güzel ülkem o kadar da sahipsiz ve içi boş insanlarla dolu değildir,
eminim ki hissinizi paylaşan, bilinçli, neyin ne olduğunu bilen öylesine çok değerli insanlar varki bu güzel ülkemde,
can'dan kutlarım haklı başarınızı,
Sayın Müsade hanımefendiye.!.. Yıllarca böyle bir yazı okumağa hasret kalmış,korkusundan cin peri masalları dinlemeğe mahkı»m edilmiş bit toplum,hiç kalkınamaz,iyi gözükse bile ruhen çökmüştür.(siz yaraya isabetli bir şehilde parmak basmışınız)1992 de ki trt de bir konuşma yapmıştım.Konu disiplindi. Siyasete girdin diye yarım bıraktırdılar)başta öğretmenler olmak üzere karşı çıktılar.Çünkü disiplinle diktatörlüğü seçemiyorlardı. bu yazınızı geçenki yanıtımla eş değerde tutarak fazla söz söylemiyeceğim. Aksi halde Aziz Nesin'nin aptalları gene ayağa kalkacaklar. Şunları belirtmeden edemiyeceğim sayın Müsade hanım ...DİSİPLİN, DİKTATÖRLÜK KAPISINI AÇIK TUTAN BİR İDEOLOJİ DEĞİL,bilakis kapatan bir altın kapıdır.Size sadece dört tanesini arzedeceğim.1-Kişi disiplini..2-Aile disiplini.3-Ulus disiplini.4.cüsü de-Devlet disiplini.Bu gün kızı gönlüne bıraktık, ilk yakaladığı davulcuya ve zurnacıya talip oldu.Din vardır toplumu yok eder, din vardır,toplumu ihya eder.Ehil ellerde değilde,çıkarcıların silahıysa.Lut Kavmi gibi olur,Allah'a karşı çı- kıldı diye yorumlarlar.Binlece seneden sonra, toplumumuz aynen Lut kavmi gibi olmaktadır.Konu çok uzun.anlayana sivrisinek sazdır Sevgilerimle.