Yetke Ya Da Otorite 5

Üreten toplumların üretim dili, giderekten toplumların dili olmaktadır. Bu oluşma da, dili zorunlu bir Dünya toplumu dili yapılmaya doğru, adım adım gitmektedir. Evrensel oluşmayladır ki (uluslar arsı girişmeler, yeni kelime ve kavramlarla her toplumun dilini değiştirerek) artık o dile, yavaş yavaş, o dilin etniklik vasfını yitirtirler. Böylece Esperanto dil doğmaktadır. Esperanto dil sırf öznel düşünülmüş bir olgu olmayıp, toplumların dili gibi zorunlu bir belirişin, daha rahat akışlı gelişmeleri sağlar olmasının; doğal eğilimleşmesidir. Sosyal otorite içinde de, en az etnik kültürler bileşeni kadar dil olur. Her etnik kültür, kendi dilini kullanırsa da, zorunlu bir toplum dilini de kullanır olacaklardır. Toplumun dili kısmen sosyal hayatın da, dilidir. Sosyal hayat toplumla iletişime geçtiğinde zorunlu olaraktan bunu algılar. Sosyal hayatın dili genel iletişim için toplumun dilidir.

Bura da kültürler, toplumun dilini öğrenene kadar, toplumlar etnik kültürlerin dillerini bilsin, ya da tercüman aracılığı ile toplum halkı ile girişsin de, denebilir! Bu öneri sağlıklı ve demokratik talep gibi görülürse de yanlıştır. Böyle bir girişme, etniği kendi durağanlığı içinde bırakmak demektir. Bu insanın serbestlikle mağara devrinde kalmak istemesi gibi bir seçenektir. Siz gelişmeyi ve toplumsal sağlayışı istemiyor iseniz, bunu rahatlıkla seçebilirsiniz. O zaman da toplum içinde o etnik muvazaa olaraktan görülebilir. Çünkü toplum: her bir etnik sosyal çokluklar içinde aldığı, her bir bireylerine, toplum içinde üretim yaptırırken, toplum birliğini oluşturan, mesaili bir süreçler girişmesidir. Yani toplum birlik mesaisini ayrıştırır tutum içinde olamaz. Olursa, toplum giderek toplum olmaktan çıkar.

Toplumun işlev yüklenmesi demek, elbette toplumun yeni bir kurumsallaşmasıdır. Kurumsallaşma da yeni bir yük ve yeni bir enerji sarfı gibi görülse de, buradaki temel kazancınız, toplumun organize içinde olması ve toplumun işlevleşen gelişmeler içinde olmasıdır. Toplum eğer sosyal kültürlerin dilini öğrenerek topluma ve halka hizmet veriyorsa bu; etnik kültür için bir kazanç gibi görünür! Gurur verici gelir. Öznel ve hamasi sevinçleşme, anlaması olur! Hal bu ki etnik kültür en büyük kayıp edişi yaşadığını böylece göremeyecektir bile. İnsan ve toplumlar evrensel olana katıldıkça, kompleksleşip daha büyümüş ve gelişmiştir.

Toplum sosyal kültürlerin dilini öğrenerek onlara hizmetler verebilir. Burada yanlış bir şey yoktur. Ancak o etnik dille hizmet verilen etniklik egemen gücün istediği kadar bilir ve eksik yanlış enformasyonların aktarır olmasının sakıncalı yönlendirilme propagandasına ve sömürüye de açık olacağınız da unutulmamalıdır. Temelde bir toplumun etnik dili öğrenip yurttaşını o dille ileştirir olması misyonerlik taktiğidit. O etniklik içinde bilir yanınızı, bilmez kılarak, bir gözünüzü yummak olacaktır. Ki evrensele gitmeyen hiçbir yapısal talep, doğru ve demokrasi içinde, kesb edilmez.

Bir etnik halkçı yapı, yalınlık içinde kalarak, toplum dilini öğrenmeyerek, özgürleştiğini sanır! Buradaki çelişki, öznel olanın; otantik yalınlığın ve gerici dirençleşmesinin içinde kalarak sefihleşip büyüyememesi mi? Yoksa toplumsal güçle, karmaşıklaşıp, kompleksleşip, evrensel olana katılarak, evrensel büyümek mi? İşte yalıncı olan etnik gerilikler içinde kalmak yerine, komple entegreci olan toplumsal yapıyla ve evrensel güçlerle, gelişir olmanın böylesine çelişmesini görmek ve bilebilir olmak kazancınız olmalıdır. Etnik yapılar, bir toplumsal var oluş içinde az çok gelişmişliğini sürdürürler. Bu düzlem içinde olmasına rağmen, otantik özelliğin gericiliği içindeki ilkelliklerinde de, kalmak da ister! Bu gibi etnikçi bilmezlik ırasının kendi çatışmacılığı; pek çok kez, etkili çevrelerdeki, iç ve dış güçlerin yine bunları istismar etmelerinden kaynaklıdır. Toplumsal siyasi hataların da, bu tür bedelleşmeye hisleşeceği çok açıktır.

İlk yapılar, nasıl etnik özelliklerini törpüleyerek, ittifaklar içinde katkılıklarla gelişip, toplumu ortaya çıkardılarsa; yine girişmelerimizin zorunlu sonucu olaraktan, kimi toplumsal ittifakla aykırılaşan etnikçi özelliklerimizi sınırlarız. Kırparız. Etnik yan taraflarımızı inaktif edişle ancak aşarak, toplumumuzla, evrensele doğru gidip, gelişir olacağız. Bunlar sizin keyfinizin üstünde zorunlu yasallıktırlar. Ya ileri uç olan gelişmeden yandasınızdır, ya da etnik yalınlığın şişinmesi tutuculuğu olan çelişmesiyle; kendinizi avutan, etnik kültürün kendi gericiliği içinde, gelişmişlerin uşağı olmaya mahkûm olacaksınız!

Toplumların, etnik olmayacak olan, toplumsal kültürüyle, evrensele açılma ufku vardır. Ve yine farklı olan, çoklu mantık işletme olanağı vardır. Etnik özgürlüğünüz (organize yapılar tekil öznellik içermez) demek, toplumsal kültürden yoksun kalınması demek . Etniklik asla toplum olmak değildir. Bunu tarih bilinci ve tarihi süreç bize söylemektedir. Etniğin kendi otantik öznelliği içinde, kendi durağanlığı ile ağır aksak, topluma göre çok geride olmasıdır. Eş deyişle etniklik, evrensel olana katılamamanın gericileşmesi süreci olacaktır ki doku uyuşmazlığına gider. Tercüman aracılığı demek, aktarılan kadar (ki enformasyonun doğruluğu da kuşkulu olabilir) öğrenme ve gelişememenin sığlığı demektir. Bu gelişmeyi sindiremeyip, gelişmenin içine katılamamaktır. Bu etniğin(geri olanın)toplumsal ruhtan izole olması demektir.

Kısaca İnsan hakları hepten toplumsal demokrasiniz içinde değildirler. Sosyal otorite içinde de demokrasi, asla olamaz. Sosyal otoritenin mümkün biriktiricisi ve değiştiricisi de, sosyal otoritenin hoşgörücü olabilmesidir. Siz, her hangi bir tek tanrılı dini inancınız üzerinde asla demokratik talep yapamazsınız. Ama kişiler olaraktan hoş görücü olabilirsiniz. Dinlerin hoşgörüsüzlüğünün yerini, ittifakı olan insanların, girişen hoşgörüsü almıştır. İnsanın hoşgörüsü gidererkten inançlaşmıştır.

Yine töre ve geleneklerden de, anlayışçı bir hoş görme, değiştiricileri umabilirsiniz. Demokrasi kişi ya da kuruluşların, toplumların otoritesini biriktirme ve değiştirme talebidir. Yani demokrasi, kişi ve kurumların toplumsal otoriteye başvuruş şeklidirler. Hoş görü de, sosyal yapı içinde, hem birbirine, hem de sosyal otoriteye başvurma şeklidir. Sosyal otoriteleri de, sosyal kültürler biriktirir ve bunlar toplumsal yapı kadar olmamakla birlikte, sosyal yapıları az az değiştirirler. Yine söz gelimi toplumsal demokrasiler de, eylem varken, sosyal hoşgörüde bir dinsel inanca karşı, söz gelimi ibadetleri azaltıp, çoğaltma ya da kimi ibadeti kaldırma gibisinden, eyleminiz söz konusu bile olamaz! Bunlar zaten bir inancın normalleridir. Bunlar örnek olunsun anlamına, dikkate sunuldu.

Bütün yönetimlerin bir otoritesi vardır. Otoriter güce muktedir olunamadan yönetimler yapılamaz. Otoriter gücü kullanmak, başlangıçlarda bir hak gibi ve bir aileye ya da ailelere özgü geçişen bir soy, kişi işlevi gibi algılanmışsa da, zaman içinde bir seçilmeli yetkilenmeli olgu olaraktan, ortaya çıkmıştır. Ve otoriteyi, laik yapıya büründürebilen yönetimlerin de, bir demokrasisi olabilmiştir. Yönetimler de, otoriteler de, demokrasiler de, birbirine göre hareket eden sekanslar olaraktan süreçle olgunlaştırılıp, biriktirilir. Eklemeler, ayıklamalar girişeni içinde, yeni seçme ve ayıklama elemeleri yapılır.

Sürecek

18 Haziran 2010 6-7 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar