Yine Mahkumunum
Başı boş dolaşan, sokak hayvanları gibiydi ipini koparmış oradan oraya savrulan sana kara sevdalı ruhum.
Kaç gündür özlemine susamış, aç kalmış ruhumu, aşkınla doyurman için bu günde sana gelmek istiyorum gecenin zifiri karanlığında. Musait mi ruhunla kalbin. Yanın boş mudur. Bir yastıkda bana koyabilir misin. Bu zifiri günde kabul eder misin beni. Özgürlüğümü o güzel düşüncelerinle düşlerindeki kalp kafesinin içine mahkum eder misin. Hadi çağırda ruhumu hapset beni nolur.
Senin o aşk mapusuna mahkum olmak istiyorum. Tonlarca yük taşıyan gemileriın bile koparamadığı halatlardan daha sağlam olan, incecik sevginle bağla beni. Bana o tatlı zincir acılığını veren aşk zincirinle çarmıhına ger falakana vur beni. Öyle doyur ki beni mapusluğuna ruhun kalbin sıkıldıkça gelip gelip mahkûmun olayım. Aşkınla..
Olur ya birgün biterse, cezam bitince nereye bırakacak beni gardiyan yıldızların ? Güneşli yalnızlığıma mı ? Yoksa sen olmayan katil gecelere mi ? Ya da senin devamlı mahkumun olmam için bilinen naftalin kokulu zamanlara mı ? Bedenimi götürseler de etrafımızda ki nöbetçi gardiyan yıldızların. Geride ruhumu bırakıyorum sana. Sana bıraktığım bir parça ruhumla ruhunu birleştirip tamamla kendini benimle. Ne olduğundan çok ne kadar bana benzediğindir sevgin ve aşk. Kim bilir ne kadar kalacağım mahkumun olmadığım ayrılıklarda senle. Nereye ne kadar gittiğim değil, sana makkumluğumda bende ne kadar kalmadığındır zor olan. En güzel mutluluk bana senin kalbinde mahkûmun olmak. Eğer gidecek bir yerim olsaydı; bu kadar durmazdım kalbinde. Sokakları sevseydim eğer; özgürlüğümü sana hapsedip mahkumun olmazdım.
Katlanır mıydım sana, gözbebeklrinin içindeki ben olmasaydım.
Salıverirsen eğer bir gece mahkum olduğum yerinden, azat edersen eğer. Yalnızlığın ve hasretin yazıldığı her sayfada ayrılık gözyaşlarıyla birleşerek kan döker içim.. Acıtır taa içlerine kadar, kılcal damarlara kadar, kıl diplerine kadar sızı verir de iliklerine işletir aşkın. Sen azat etsen de. Ben gitmiyorum ruhumla hala mahkumunum senin.
Eğer sen gitmek istiyorsan git. Gitmeyeceğini de biliyorum. İstiyorsan hemen şimdi git sevdiğin ruhuma ruhunu mahkum ettiğin gibi. Git, elleri ayakları sevgi bağıyla bağlanmış duvar dibinde çökmüş ağlayan zavallılar gibi. Yalnız yaşanmış geçmişin cahilliğine mi ? Ağlamalı şimdi, yoksa senin sevgi aşk mahpusuna mı sevinmeli. Ya da gözyaşı altında kalmış isyanları mı silmeli ?
Ferim sönüyor zifiri karanlık çökmeden karlarımdan daha erken. Aşk çeşmelerimin suları kesik, bütün bereketsizliğimle kuruyorum çiçek açtırmak istediğim çatlak topraklarda. Şimdi ise sen oldun muson yağmurlarım. Tekrar yeşert beni, bazen cise cise bazen fırtınalı boranlı yağışlarınla..
Ne zaman kendimi kayıp etsem; seni yalnız yüz üstü bırakmak mı ? Asla gözlerinden utanırım. Bil ki yanımda olmadığında da aynıyım. Senin mahkumun olduğumda aşkım bekaretini verirken; Ne zaman gökkuşağı oldun aşk ? Renklerin güzelliğini üzerinde taşıyan aşk...
Özgürlüğüm ise, hem yağmur, hem güneş olduğunu bildiğim andır aşk..
Sevinçten mahkumunluğum hala titretir bedenimi. Seni gördüğümden beri hala benimle sevişir bakışların, içten gülüşlerin. Yanağındaki mutluluktan akan sellerle sevmişim seni, içinde mahkumu olduğum sevgili. Hırçın kaldım sana.. yerinde durmayan hrçın dalgalar gibi mahkumluğuna akıp gelmekteyim,sallanmaktayım. Gözün aydın olsun. Koyuna akıp yine mahkumun oldum.
Yine mahkumunum.
(N.K. 01 Mart 2010 )