Yokluğu Güzel
Hayata döner dönmez yine seni yazıyorum sevgilim. Beyaz yaşamın siyah zalimisin sen, unutulur musun? Acı çekiyorum. Bu kez kalbimle birlikte bedenimin her köşesinde uslanmaz acılar var. Buna da şükür diyerek senli acılarımın yanına katıyorum hepsini. Onlar gitmek için geldiler, kalıcı olan en vahim yanlışı sensin kalbimin. Kimseye kaptırmam.
Acılarımın destek rolünü kapmak istemeden birdenbire ölüveren hatıralara dost oldun. Olsun, her giden unutuldu; unutulmayan sen kadar.
Neydi unutulmazlığına bunca tutulmamı sağlayan diyerek sordum kendime. Geceler de derin soruları severdi. Önce bir gecenin hep senli geçişini hatırlattılar o vakit anladım neden her gece aklımı sensizlik bir geçe bana geldiğini. Gece gelen, gecenin hizmetiydi. Geceden başka bir vakitte unutulup geceden başka bir vakitte sevilemezdi. Onun zamanı hep geceydi.
Yaşama döner dönmez sağımda sen, kalbimin hükümranlığında sen sözleri tuttum aşka. Kendimi Sandal’la bırakıp denizime, bir bekleyen sen olursun diye beklediğim anda kendimi bekleyenin bile ben olduğumun farkına vardım. Güzel olmazmışız biz, sahiden… O kadar güzel olmazmışız ki üstüne olur eklesek her hükmün kader duvarında hükmümüz bile yine olmazmış. Senden önce yokluğunu yazıyorum hep. Demek ki artık seni değil ama hâlâ hep yokluğunu seviyorum. O kadar güzel yoksun ki, bu şehrin kayıp parmağında uzvu kesilen hüznünün sonbahar yaprağına değen ilk hatırlanan kışı oluyor, kar gibi yağıyorsun şehrime. Anlamazsan sessiz şarkılarıma bak. Çalmıyor hiçbiri, dinlemiyorum diye kalbimden başka bir şeyi. Cezayir menekşesinden sana mektup var. İmdat yine mi kar derken Yaşar, menekşenin o kışa çarpıp cezvede yanan gözleri gibi şimdi sensiz yaşam. Teşbihlerime aldırma, senin eşin benzerin yok.
Hayata döner dönmez seni sevdim bir kez daha. Bulut gökyüzünün maviliği ihanete uğrayan yıldızlarıyla güneşin nefreti ikimizi kalpten böldü saydım. Suç asla ikimizin olmadı böylelikle.
Yokluğunu seviyorum, deli gibi. O kadar güzel yoksun ki cehennem raylarından trenler füze misali uçuyor sensizliğime. Sen o kadar güzel yoksun ki…
Olma. Olursan biz de olmayız. Kaderin kışı kalbimin yazında soytarı bir sanatçıya döner, gösteri burada biter. Kıyağı olur kalemimin sana o her olmayışından yana cevaben. Ürkersin. Olma. Olmak yakışmadı zaten sana. Kumralın sana mesajı var. Sarı saçlarının yıllar işledikçe koyulaştığı gerçekçi zamanlardan ısıttı seni çocukluğunda, merak etme üşümezsin. Senin ölümün üşümekten olmaz, donarak can vermezsin sen kumralın kalbinde. Senin ölümün yokluğunun da umursanmayışından yana olur ancak. Yokluğun güzel gelmezse kumralın saçlarına, koyulaştığı saçları gibi koyu kaderinin mısralarına ateşe atar gibi atacak seni.
Bir mesaj alındı kumralın varlığından yokluğunun çok sevildiği o güzel yokluk tarafından… Dilara Aksoy yazdı, kumral ise saçlarını Dilara Aksoy’a uzattı. Aynadaki her gülümseyiş kumralın gerçeği oldu…
Güzel yazılıyorsun sevgilim. Dilara Aksoy, kumral severken seni…