Yokluğuna Sarılmak

''Ağlayarak katılmak, öykünün tam orta yerinde ve ne acıdır ki bu gidişin ve ne büyük bir kayıptır ki, yokluğuna sarılmak''......


Gün saydım 10-15, derken 20 gün oldu yüzünü görmediğim, ileriyi beklerken, beni yarı yolda bırakan yol arkadaşım, ve şimdi döndüm 22 yıl geri......Seninle tozlu dumanlı,sevinçli kederli, korkulu mutlu yıllar da aynı yastığa baş koyup aynı kaderi paylaştığımız, biri kız biri oğlan çocuklarla aynı evde yaşadığımız hayat arkadaşım,ebedi sevgilim, seni ebedi yolculuğa uğurlarken, üzerime yıkıldı Karaca Ahmet mezarlığı. Tabutunun üzerine başlarını koyup perişan halde bekleyen çocuklarının arkasında, sağ kolum, sol kolum ve arkamda bir çok dostumun desteğiyle zor dikiliyordum ayakta. Tek eksik ise sen yoktun hayatta.

Musalla taşında senin soğuk yüzünü öperken kızın, titredi dudakları düştü ve doldu yüzü yaşlarla, omuzlarda taşınırken son yolculuk olan kara toprağa, gidişinin şaşkınlığıyla donduk kaldık adeta.


Toprağın açılıp kefene sarılı vücudunu indirirken mezarına, oğlun bayılacaktı neredeyse. Hele toprağı örterken küreklerle üzerine öylesine hüzünlü öylesine çaresizdi ki, ölümü tanımıştı en yakından.
Toprağına suları serpiştirirken kızın oğlun ve ben artık inanmıştık, bizimle gelmeyeceğine ve artık oradaki evinde kalacağına..


Şu anda çalışma masanda ki bilgisayarla yazarken bu yazıyı, kapının arkasındaki elbiselerine ilişti gözlerim. Kapıya asılı elbiselerinin içi boş sen yoksun. Çekmecedeki kol saatin sensizliğin tik taklarını çalıyor, dudaklarının arasında çaldığın ney ise suskun.Terliklerin, ayakkabıların pijamaların hepsi yerli yerinde,bir tek sen yoksun.

Sen uzaklardayken, ben hep isyan ediyordum, sen yanımda olunca ise hep seninle tartışacak mevzular bulurdum ya, hani sana kızıyordum bağırıyordum ya,şimdi sabah erken saatlerde kalkıp mutfakta çay koymak için gezindiğin ayak seslerini, öksürüğünü, çaldığın neyi,söylediğin türkülerini özlüyorum.

Keşke yine uzaklarda olsaydın ama yaşadığını bilseydim. Nefesin varlığın meğer en büyük mürüvvetmiş. Şimdi kıyıya vurmuş ölü bir balık gibiyim. Yoldaşını, sırdaşını, arkadaşını kaybetmiş deli divane yalnız bir aşık. Ne gülmek istiyorum ne de konuşmak, şimdi her taraf karanlık, her taraf mahşer, içim kızgın bir yağ tavası gibi kavruluyor, ne mum istiyorum artık ne de bir ışık....

''Bana öyle bir sorumluluk yükledin ki, hem anne hem baba olmak zorundayım artık, sensiz yaşamak yakışmasa da bana, hazırlanmalıyım nefesi ödünç verilen bu hayatın zorlu imtihanlarına.....''

Şimdi sen bir toprak kadar uzaksın, benim ise bir can borcum var Allah'a... Teslimiyet günü, geleceğim korkma yanına....

Yeşil gözlerin hep üzerimde olacak ve ben o gözlerinin içinde, bana emanet bıraktığın çocuklarınla senin ölümsüz yüreğinde ebediyete kadar yaşayacağım....


Seni seviyorum, alçak gönüllü, sevgide cömert, mert, bilgili babacan, merhametli, vicdanlı, adaletli, yüreği büyük adam.........

21 Mayıs 2014 2-3 dakika 74 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar