Yollanmamış Mektuplar - 3

Biliyor musun ?

Senden sonra kuşlar ötmüyor penceremde, şarkılar söylemiyorlar neşeyle. Hüzün yağmurları onları da ıslattı; saklanmışlar saçak altlarına güneşin doğmasını bekliyorlar, benim gibi...

Ah! Biraz umudum olsa, bilsem döneceğini, pır pır ederdi yüreğim kuşlar gibi. Giden olamadım bu sevdada, kaçamadım aşktan bir türlü. Geride kalan oldum. Özleyen, bekleyen. Yıllar geçti vazgeçmedim beklemekten. Hüzünler arkadaşım, gözyaşlarım dostum oldu terk etmeyen, her an benimle kalan. Susardım biliyorsun. 'Ölüm sessizliği sendeki' derdin.

Haksız sitemlerine ve aslında cevabını bildiğin soruları sormana kızardım. Gözlerimden anlamanı beklerdim nasıl sevildiğini. Gittiğin gün 'Bekle' derken gözyaşlarım anlatmadı mı sana, kal demedi mi sanıyorsun. Dilim susmuştu sadece lal olmuştu. Konuşamıyordum! Anlayamadın. 'Gitmemi bu kadar mı çok istiyordun' dediğinde kahroldum! İstemiyordum ne tuttuğun elimi bırakmanı ne de sensiz kalmayı. Yıllar geçti hâlâ içimde acıdır o gün hiç bir anını unutmadığım, son busenin sıcaklığıyla yaşadığım.

Mutluyum zannediyorsun belki ama değilim, hiç olmadım sen gittikten sonra. Gülümsediğimde bile içim kan ağladı, hakkım yok zannettim buna, suçladım kendimi yıllarca; dur gitme! Seni çok seviyorum diyemediğim için. Senden sonra çok söyledim ama duymadın. Kayboldun. Aslında benimde sorularım ve cevaplarım vardı. Olmadı ne yazık ki, ne sen cevabımı bekledin ne ben sorularımı sorabildim...


Şimdi soruyorum her an kendi kendime; hiç mi sevmedin beni, hiç mi özlemedin? Nerdesin bunca zamandır, neden çıkmıyor sesin? Kaç gece sehere kavuştu, kaç mevsim bahara... Yokluğun kalbimde derin yara, asla iyileşmeyecek!

Sessizce ağladığım geceler şahit aşkıma, sor söylesinler, anlatsınlar çektiğim acıyı, dinmeyen gözyaşlarımı, yakan kavuran hasretini...
Sevmeyi bilmeyen anlamaz ki bunu, yüreği yanmayan bilemez ki başka gönülde bıraktığı enkazı.

Ruhumdaki fırtına gülüşünle dinerdi,
Hasretin yangınları döndüğünde sönerdi.


O zamanlarda şiir yazardım biliyorsun, gülerek okurduk yazdıklarımı, mani gibi derdin. Şimdi öyle değiller. Hüzün var şiirlerimde, hasret var bitmeyen. Anlamıyorlar sana olduğunu her dörtlüğü sen, her dizesi sen... Sığdırmaya çalışıyorum seni, kalıplara sığmıyorsun, gönlüme sığmadığın gibi. Anlamalarını beklemiyorum zaten. Hüzün yazıyor kalemim kime ne? Ben de isterdim mutluluk yazayım, okuyan neşe dolsun ama olmuyor işte! Başladığım şiirler acıyla bitiyor, hesap soruyorum geçmişe. Veryansın ediyorum her günüme. Hepsi sana ama bunu bilmeni istedim. Belki okuyorsundur bir yerlerde, gör istedim eserini.

Söylesene yüreğime senin için kurduğum taht, başka gönülde kuruldu mu sana? İçinde kimseyi barındıramadığın, küçücük yürekle nasıl yaşıyorsun? Mezara kadar demiştik ama olmadı. Ben bekliyorum hâlâ bıraktığın yerde, gelirsen tanımazsın belki, çok değiştim ama gözlerime bakınca anlarsın yine sevgiyle bakacaklardır yüzüne, özlemle. Gel olur mu sona yaklaştı ömür, vakit kalmadı, ne olur bu ayrılığı uzatma...

23 Aralık 2011 2-3 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    Epeyce hüzünler oturmuş yüreğe, her ayrılık hüzün ve biraz da umut ve kavuşma hissi barındırır azıcık da içinde aslında. Geçmiş gitmiş işte bitmiş her şey diyemez çoğu zaman insan, aşk bunun adı, böyle birşey işte, bazen insanın aklını başından alır, bazen de ayaklarını yerden keser, hangisinin ne zaman olacağınıda alnımıza yazılmış yazılar, işin gidişatı belirler. Bir pencerenin önüne geçip de ufka bakarak uzuuun uzun beklemek, ki çoğu duygusal insan yapar bunu, hem de vazgeçememek aşk tan sevgiden, zor bir durum gerçekten. Güzel bir yazı kaleme almışsınız Yıldız Hanım kutlarım içtenlikle...👍😅👍

  • 13 yıl önce

    Hüzünlü, içten ve güzel bir mektuptu. Başarını kutlarım dostum. Selam ve sevgimle.